Elektrikli araçların geleceği ve elektrikli izlenimlerim

Bugün otomobil sürüş izlenimleri yazmayacağım.

Farklı bir niyetim var.

Son zamanlarda, pek çok kişi elektrikli otomobiller ile ilgili fikrimi soruyor, alınır mı alınmaz mı, hangisi iyi daha iyi, hangisi daha sorunlu diye merak ediyor.

Madem öyle bugün biraz elektrikli araçlardan söz edelim ve geçen dönemde kullanma şansını yakaladığım elektrikli araçlarla ilgili fikirlerimi aktarayım.

Öncelikle şunu söyleyeyim.

Tek bir otomobiliniz olacaksa, ikinci bir otomobiliniz yok ise, sık sık şehirlerarası seyahat yapıyor ve bu seyahatlerde 300 kilometreden daha uzak bir mesafeye gidiyorsanız, yaşadığınız kentte kış koşulları çok ağırsa, şehir içinde bir apartmanda oturuyorsanız ve aracınızı ancak yollardaki veya otoparklardaki şarj istasyonlarında şarj edebilecek durumda iseniz bence elektrikli otomobillerden “şimdilik” uzak durun.

Mutlu olmazsınız.

Ama ailede içten yanmalı bir araç daha var ise, üç dört kereden daha fazla şehirlerarası yolculuk yapmıyorsanız, kışların aşırı soğuk, yazların aşırı sıcak olmadığı kentlerde yaşıyorsanız, eviniz ile işiniz arasındaki mesafe gidiş dönüş toplam 200 kilometreden az ise, müstakil evde veya otoparklı bir sitede oturuyor ve buraya kendinize özel bir şarj ünitesi koyabiliyorsanız elektrikli bir otomobil alabilir ve ulaşım giderlerinizde ciddi bir tasarruf yapabilirsiniz.

Otomobilin ya da ulaşımın geleceğinin elektrikli olması kaçınılmaz ancak bu birkaç yıl içinde olmayacak. Elektrikli otomobiller henüz emekleme döneminde ve aşmaları gereken pek çok sorun var ve elektrikli araç dönemi aslında ağır ticari araçlarda daha hızlı gelecek.  

Otomobillerin elektrikli hale gelmesi ise aslında biraz da ülkelerin alt yapılarının gelişmesi ve tam otonom araçların devreye girmesiyle hız kazanacak. Otomobil sahipliği azaldıkça, elektrikli araçların sayısı ve kullanımı artacak.

Ara dönem ise plug-in hybrid denilen, şarj edilebilir hybrid araçların ağırlık kazandığı bir dönem olacak.

Yani şarj edildikten sonra 150-180 km arası yolu elektrik gücüyle alabilen ama başı sıkışınca içten yanmalı motoru devreye sokan araçlar.

Bu araçlar kent içinde tamamen elektrikli kullanıp, şehirlerarası yolculuk ihtiyacı olunca hiç düşünmeden gazlayıp gideceğiniz otomobiller olarak çok tercih edilebilir noktada.  

Bir de yıllar önce Fisker’in yaptığı gibi içinde bir jeneratör taşıyan Nissan gibi üreticiler var ama doğrusu benim anlam veremediğim bir durum. Enerjiyi iki kere dönüştürüp iki kere kayıp yaşamak bana çok makul gelmedi.

Bu arada başlangıçta epey kullanılan “Elektrikli araçlar daha az bakım gerektiriyor. Daha az masraflı” söyleminin çok da doğru olmadığı ortaya çıktı.

Elektrikli araçların da beklenenden daha sık bakım ve parça değişikliği gerektirdiği artık bilinen bir gerçek.

Gelelim benim kullandığım elektrikli otomobiller ile ilgili izlenimlerime.

Piyasadaki tüm elektrikli araçları kullandığımı söyleyemem ama piyasada önemli yer edinenlerin büyük bölümü ile ilişkim oldu. Sıralamam şöyle: 

1.     Mercedes EQS

Kullandığım tüm elektrikli araçlar içinde beni en çok etkileyen otomobil bu oldu. 600 kilometreye yaklaşan menzili ile yakın şehirlerarası yolculukları da mümkün kılan EQS, kullanım özellikleri, iç donanımındaki mükemmellik, teknolojisindeki devrimcilik, otonom özelliklerindeki başarı ve konforu ile bence kullandığım tüm elektrikli araçların en iyisiydi. Dış görünümündeki alışılmış dışı çizgiler, bir sedandan çok bir hatchback havası vermesi, uzun versiyonunun olmaması ise negatif yönüydü. Bu aracı eğer bir S kasanının içine koymuş olsalardı zannederim rakipsiz olurlardı.


2.     Kia EV6

Kia elektrikli araç konusunda beni en fazla şaşırtan marka oldu. EV6 350 km civarındaki menzili nedeniyle, bu konuda biraz sıkıntılı bir araç olsa da, gücü, kullanım özellikleri ve barındırdığı teknoloji ile kullandığım en kusursuz elektrikli araçtı diyebilirim. Sınıfına uygun ebatları ve fiyatı EV6’yı çok makul bir araç yaparken, elektrikli araç dönemini en iyi özümsemiş marka izlenimi uyandırdı. Modern çizgileri kimileri için biraz avangard kalsa da benim için kusursuza yakındı. İçerde gerçek bir 21. yüzyıl otomobili havası estiriyordu ve özellikle kent içi ulaşımda çok uygun bir seçenekti.


3.     BMW İ7

Zannederim Mercedes’in EQS’te yaptığı hatayı yapmamak için BMW bildiğimiz 7 kasayı bir de elektrikli olarak yapmış ve çok da başarılı olmuş. İçindeki hava Mercedes EQS kadar uzay çağı değil ama yeterince yenilikçi. Tek kusuru fazla süslü, hatta biraz da “arabesk” olması. Belki sevenler vardır ama bazı camlarda ve tavanda kullandıkları geometrik desenler, kristal görünümlü kumanda düğmeleri bana göre hiç de şık değil. Süper rahat. Süper konforlu. Arka koltuklar için tavandan açılan dev televizyon falan hoş ama bence EQS’in gerisinde fakat büyük ihtimalle dış görünümündeki heybet ve modern çizgiler sayesinde çok iyi satacaktır.


4.     Audi e-tron RS

4 kapılı bir yarış otomobili. Porsche Taycan ile aynı alt yapı üzerinde. Bana göre dış görünüm olarak Taycan’dan bir tık daha şık. İçerden ise çok yakınlar. Ben oyumu e-tron RS’ten yana kullanıyorum çünkü bu RS harflerini çok seviyorum. Tesla’nın S Plaid’i gibi manasız bir güce sahip değil ama kullanılabilir ölçüde güçlü ve hızlı. Muazzam bir hızlanma ve müthiş bir yol tutma yeteneği. 300 kms’nin üzerinde bir son sürat. Ancak böyle kullanınca menzil sorunu müthiş. Nişantaşı’ndan 3. havalimanına gitmek için yola çıktığımda otomobilin 400 km’ye yakın menzili vardı. Gidiş geliş yaklaşık 60 kilometrelik yolu zor tamamladım. Basınca elektriği içiyor.


5.     Porsche Taycan S

Porsche her zaman Porsche’dir ve Taycan, iktidarımız elektrikli araçlara insanlık dışı vergiler koymadan önce makul fiyatlara Türkiye’ye kapağı atmayı başarmış bir marka olarak sokaklarımızda mebzul miktarda mevcut. Hem baştan ayağa elektrikli araç mantığı ile yapıldığı için hem de Porsche mühendisliğinin eseri olduğu için oldukça iyi bir otomobil. Başlangıç modeli bile çok güçlü Taycan Turbo S dedikleri ise bedelini sadece fiyat değil aynı zamanda menzil olarak da ödediğiniz gereksiz bir güce sahip. Taycan’ın en makul olanı S olanı. Önden görüntüsü biraz çirkin. Ve 4 kişilik bir binek otomobili olarak biraz sert bir süspansiyonu var. Biraz Panamera gibi. Çok kaliteli. Biraz konforsuz.


6.     Tesla Model Y

Tesla’nın en çok satan modeli. Dışarıdan çok tipsiz. Yumurta gibi. Tesla’nın elektriklideki öncülüğünün ekmeğini yiyor. İçerde markanın alameti farikası olmuş göz alıcı ekranlarına sahip. Menzil olarak gayet iyi. Kullanım fena değil. Ancak iç mekandaki kalite sorunları felaket derecesinde. Sanki paylaşımlı kullanım ya da taksi olmak üzere imal edilmiş gibi.


7.     Skoda Enyaq iV

Skoda’nın orta sınıf SUV’unun elektrikli hali. Biraz sonradan elektrikliye çevrilmiş gibi. Mevcut bir modele pil ve elektrik motoru eklemişler. Skoda’nın son yıllarda yaptığı büyük atılımın gerisinde kalmış bir hali var. Ancak bir yandan da basit güzeldir tanımının karşılığı. Fazla havaya girmemiş bir elektrikli gibi. Sanki elektrikli araçların çok da hızla gelmeyeceğini önden görüp, ona göre klasikte kalmış.


8.     Subaru Solterra

Subaru her zaman favori araçlarımdan biri olmuştur. Solterra ise biraz hayal kırıklığı. Sanki ellerindeki araçlardan birini “Hadi bunu da elektrik motoru ile piyasaya verelim” diyerek elektrikliye çevirmişler gibi. Dış görünüm çok iyi. İçerde ise aracın elektrikli olduğunu anlamak bile zor. Çok klasik bir Subaru iç donanımı. Çok da fazla veri sağlamayan ve elektrikli araçta insanı biraz tedirgin eden bilgi eksikliğine neden olan eksikler. İyimser düşünürsek “basic” bir elektrikli olarak çok başarılı. Biraz Skoda Enyaq ile kader ortağı gibi.

Yerli ve Milli Togg’u ise prototip aşamasında incelemiş ve çok beğenmiştim. Ancak seri üretim sonrası kullanmak, bırakın kullanmayı binmek bile nasip olmadı. Bu yüzden bu araç ile ilgili hiçbir fikrim yok. 

Erişilebilirlik Araçları