Selahaddin Duman Vatan Gazetesi 18.08.2007

Yiğidim Aslanım Burada Hopluyor

Bu çis tak müziği duyduklarında sekiz, dokuz organı birden fingirdeyen zamane gençleri yüzünden kendimden vazgeçeceğim,, Yiğitliği uluorta savunmayacağım,, Yine de Doğa Bekleriz ve Simge Tertemiz hanımlara bir danışmam lazım,,

Ship Ahoy tıklım tıklımdı,, Zaten tersini düşündürecek bir yaz gecesi henüz yaşanmadı Türkbükü’nde,,

Gecenin bir vakti burada görünmek, her ne kadar noter çağrılmıyorsa da bir nevi statü onayıdır,,

“Dün gece Ship Ahoy’daydık,,”

“Aaaa! Siz de mi? Ben de oradaydım,, Görüşemedik,,”

“Çok kalabalıktı şekerim,, Miting meydanı gibi,, Kalabalık yutuyor insanı,,”

***

Muhtemel bir karşılaşma halinde yukarıdaki cümleleri edebilmek için insanlar kendini yırtar, ne yapar eder, gecenin bir vaktinde gider Ship Ahoy’a,,

Şiddetle kafa ütüleyen bir müziğin bağırtısı içinde kafayı ritmik sallamak şeklinde “head bang” yapılır,,

Çevredekilere “Hayat işte bu,, Bakın tadını nasıl çıkarıyorum,,” havası verilir,,

Özellikle yetersiz tutulmuş aydınlatma ile ay ışığının birbirine karıştığı sersemletici bir loşlukta herkes birbirini seyreder ama çaktırmadan,,

 

Tuhaf Bir Gece

Kadınlar erkekleri, erkekler kadınları gizliden süzer,,

Detaylandırılması, gecenin bitimine kadar sürecek yeni dedikodular başlatılır,,

Ship Ahoy’un barı ve önünde konuşlandırılmış birkaç beyaza boyalı bidonu masa niyetine kullanan müşteriler ile iskelede konuşlanan diğer müşterilerin arasından Türkbükü’nün piyasacıları geçer,,

En ucuz şıklığın çerçi alışverişiyle de mümkün olduğuna inanan genç kızlar,, Onlarla dolanan yazlık zamparası pozundaki gençler,,

Çekirdek çitleyen orta yaşlı evli kadınlar,,

“Şu karıların sürtmesi bitse de eve gidip televizyonun başına geçsem,,” beklentisi içindeki itaatkâr kocalar,,

İskele ile bar arasında kalan, zaman zaman da bir metreye kadar daralan yoldan birbirlerine sürtüne sürtüne geçerler,,

Ben o gece ne arıyordum orada? Bilmiyorum,, Reha “gidelim” istemişti galiba,, Işık, doğuştan uyumlu bir kadın,,

Nilgün Belgün deseniz, kanına kim girmişse gündüz bir kadeh bloody mary içmiş,, Ağzına içki sürmeyen kız yarı bitkisel hayatta,,

“Seni bu adamla evlendirdik, haydi evine git,,” deyip yoldan geçen birinin koluna taksak itiraz edecek hali yok,,

Gittik gördük ki Ship Ahoy’da küçük çaplı bir cumhuriyet mitingi provası var gibi,, Ayakta duracak yer yok,,

Reha Muhtar’ın forsu sağ olsun,,

Bırakın forsunu,, O kıyafeti ben de giysem istediğim yere oturturlar,,

Reha kardeşim o gece baştan aşağı beyaz,, Bir sünnet şapkası esik,, Gömlek sırf hava,,

Yakasının birinde “çöpten adama benzeyen” haç var,, Yanında da kırmızı ibrişimle işlenmiş dolar işareti,,

Tanımayan biri “Bu adamın sponsorları Dünya Bankası ile Vatikan” hükmünü verir,,

Böyle bir gömlek giyene kim “yerimiz yok” diyebilir ki,,

***

İskelenin dibinde, tam piyasa yolunun üzerinde bir masanın etrafına bizi dizdiler,,

Elimize de birer kadeh tutuşturdular,, Nilgün hariç tabii,, O suyu üfleyerek içiyor,, Başladık milletin seyrine,,

Yanımızdaki oturma grubunda yedi sekiz kişilik kızlı erkekli bir topluluk var,, En hareketlileri yirmi beş yaşlarındaki bir oğlan,,

Fötr şapka giymiş,, Ne müzik çalarsa çalsın göbek havası ile karışık oynuyor,, Yoldan gelip geçenler de “Acaba Ciguli mi geldi?” merakıyla öyle durup bir bakıyorlar,,

Ciguli’den oynak, Ciguli’den civelek,, O oğlan dünyaya geldiğinde babası “Oğlum oldu!” diye kimbilir ne sevinmiştir,,

 

Yiğitlere Bak

Tam arkamızda da sekiz kişilik bir grup var,, Dördü genç kız,, Dördü delikanlı,,

Kızlar, memleketimizin bütün rantiye ailelerinin kızları gibi kendilerini mutsuzluğa adamışlar,,

Gülümsemek suç, biriyle göz göze gelindiğinde selam vermek çok ayıp,, Surat iyice asılmalı ki eğlence yerine geldikleri anlaşılsın,,

Bu tür sadece bizim memlekette var,,

Dikkatle baktım, bu kızlar normalinden daha asık suratlı,, Dördü de yüzlerini birbirine çevirmiş dans eder gibi yapıyorlar,,

Ama ne dans,, Sanki cezaya kalmışlar,,

Nilgün’ü dürtüp kızları gösterirken “Şunlara bak,, Sanki eğlenmeye değil de mutsuzluklarını kanırtmaya gelmişler,,” dedim,,

Nilgün iyi ki bir kadehin çarpmasıyla, bitkisel hayatta,, O haliyle durumu çözmüş,,

“Ayol kızlar ne yapsın?” dedi,, “Oğlanların halini görmüyor musun?”

Onun uyarısından sonra baktım,, Ancak gördüm,, Görmez olsaydım,,

Dadaloğlular’ın, Çakırcalılar’ın, Koçerolar’ın mirasçısı bu yiğitler mi?

“Beyler n’ettiniz kestiğim yedi başı? Hepsi de şahbaz yiğit, biri binbaşı,,” diyen Köroğlu aslanının bayrağı bu gençlerde mi?

Ben ne diyeyim zamana?

***

“Çis tak” müzik almış başını gidiyor,, DJ kudurmuş,, Mekânda sallanıp head bang yapmayan bir bizim masa, bir de tahta iskele,,

Dört oğlan desen bir alem,, Elleri zaman zaman bellerine dolanıyor,, Karşılıklı okşamalar,,

Müziğin acımasız gürültüsü bahane edilip, bir şey söylemek üzere diğerinin kulağına yaklaşıldığında usulca bir öpücük konduruluyor,,

Yanlarında dikilen, birbirlerine yüz dönmüş dans eder gibi yapan “şoklanmış kızlara” aldıran bile yok,,

Yanımızdaki grubun ortasında tepinen Ciguli’nin ise ne oğlanlara ne kızlara baktığı var,, kendini ırgalıyor da ırgalıyor,,

Nasıl öküz gibi bakmışsam manzaraya,, Nilgün Hanım, benim boş bakışlarımdan bir “algıda seçicilik” durumu çıkardı,,

Döndü oğlanlara “Baaak” dedi,, Şehadet parmağı ile oğlanların eşleşme durumunu ikişer ikişer göstererek,,

“Bununla bu,, Bununla da bu,,”

Kızın elini kolunu zor zaptettik,, Birini parmakla gösterme durumu nedense oradaki en utanılacak durummuş gibi,,

Anlattığım Zürriya Masalı değil, Ship Ahoy’dan bir gece manzarasıdır,, Rastgele bir enstantanedir,,

O geceden beri her daim savunduğum yiğitler adına şoklanmış vaziyetteyim,,

Tıpkı o dört kadersiz kız gibi,,,

Erişilebilirlik Araçları