Terim’in zirve maçı

“Hollanda galibiyetini bekliyordum. Ama bu kadar kolay ve farklı olacağını tahmin etmemiştim. Bence Fatih Terim’in tüm kariyerinde taktik olarak en üst düzeyde olduğu maç bu maçtı. Rakip iyi etüt edildi, buna göre bir kadro seçildi”

Ülkede yaşananlardan sonra milli maç şu anda çok geri planda. Ama yine de sormak istiyorum. Hollanda galibiyetini bekliyor muydunuz?

Hepimizin başı sağolsun. Dediğiniz gibi insanın aklına futbol, spor falan gelmiyor. Kafamız, aklımız, vicdanımız Dağlıca’da, şehitlerimizde. PKK, Türkiye’ye karşı sürdürdüğü savaşı 1999’da kaybetti. 1994’te Türkiye bölgede alan üstünlüğünü ele geçirdi ve sonunda örgütü dağıttı. Bunu ben söylemiyorum. Terör örgütünün Kandil’deki en üst düzey adamı Murat Karayılan kitabında itiraf ediyor. Örgütün ne hale düştüğünü, adım atamaz hale geldiğini. O örgüt bugün yine sayısını bile bilmediğimiz ama çok ağır olduğunu bildiğimiz bir zaiyat verdirecek hale geliyor.

Neyse spordan bahsedelim. Evet bekliyordum Holllanda galibiyetini ama bu kadar rahat ve bu kadar farklı olacağını beklemiyordum doğrusu. Bence Türkiye-Hollanda maçı Fatih Terim’in tüm kariyerinde taktik olarak en üst düzeydeki maç. Rakip iyi etüt edilmiş, rakibin ne yapacağı doğru tahmin edilmiş ve buna göre bir kadro ile maça başlanmış. Erken gelen golle de iyice rahatlanılmış bir maç haline gelmiş. Dediğim gibi Hollanda galibiyetini bekliyordum. Çünkü İzlanda karşısında izlediğim Hollanda’yı biz yenebilirdik. Hele hele Robben’in yokluğu işimize yarar diye düşünüyordum.

 

ANTİ FUTBOLA KARŞI ‘İLACIMIZ’ YOK

Türkiye neden yumurta kapıya dayanınca bu maçları oynuyor?

Konunun kapı veya yumurta ile ilgisi yok. Türkiye sahaya futbol oynamak için çıkan rakiplere karşı iyi oynuyor ve kazanabiliyor. Türkiye’nin anti futbol oynayan takımlara karşı ilacı yok. Mesela Letonya, hatta İzlanda gibi. Letonya maçında kötü mü oynadık? Bence hayır. Sayısız pozisyon, sayısız şut. Ama kale önüne dizilmiş adamları geçemiyorsun. Bir de oyunu yavaş oynadığımızda benim “Langırt futbolu” dediğim tablo ortaya çıkıyor. Rakip 11 kişiyle topla kale arasına diziliyor, sen ‘ha babam yan paslar’la oyuna hakimmiş gibi görünüyorsun. Ama beyhude bir hakimiyet. Mesela bu yüzden ben İzlanda maçından da çekiniyorum. Ama Hollanda futbol oynuyor, gol atmak istiyor. Çekler de öyle. Bence Çek maçı İzlanda maçına oranla daha kolay olabilir.

 

HELAL OLSUN ARDA TURAN’A

Bir haftalık sürede takımı nasıl buldunuz? Kimler öne çıktı?

Her iki maçta da farklı oyuncular öne çıktı. Mesela savunmada Letonya maçının kahramanı Hakan Balta. Hollanda maçının kahramanı ise Serdar Aziz. Letonya karşısında orta alanda sahada pek görünmeyen Arda, Hollanda karşısında tam bir yıldız olarak maçı aldıran adam. Oğuzhan çok iyi. Hollanda karşısında sahanın en kötüsü Burak ve Caner. Burak hiçbir şey yapmadı. Biri gol olan iki şutu var ama ne pres, ne başka bir şey. En güzeli ne biliyor musunuz, takım olmuşlar. Takım olarak iyiydiler. Bu arada Arda’ya teşekkür etmemiz lazım. Her iki maçta da sakatlığa rağmen sahaya çıkma özverisi göstermiş. Hollanda maçının devre arasında yere yığılacak kadar sakatmış. Helal olsun çocuğa.

 

VOLKAN DEMİREL TERIM’İ ARAMALIYDI

Terim’in kadroları için ne diyeceksiniz? Letonya maçı sonrası yine inanılmaz gergindi.

Terim hep gergindir. Türkiye gergin, Terim niye olmasın? Milli Takım üzerinde çirkin tartışmalar var. Mesela Volkan olayı. Terim diyor ki, “Volkan beni Milli Takım’a alma artık” dedi. Gözler Volkan’a çevriliyor. “Dedim ama o günün kızgınlığı ile söyledim. Sonra beni aramadı…” İyi de “Beni affet” diyen Volkan olduğuna göre karar değiştirdiyse Terim’i arayıp “Hocam o gün moral bozukluğu ile öyle dedim. Ama her zaman Milli Takım’ın emrindeyim” demesi gerekmez miydi? Tüm bunlar Terim’i geriyor tabii. Sonuç olarak ilk maçlarda havlu attığımız finallere şimdi yine aday olduk. Bu da Terim’in başarısıdır. Madem kaybedince onu asıyoruz, kazanınca da madalyayı ona takmamız gerekir. Her maçta on hatasını sayarım. Hollanda karşısında da değişikliklerdeki yanlışlarını gösteririm ama sonuçta futbol hatice değil netice oyunu. Neticede de Terim, Milli Takımı önce kuyuya soktu, ama sonra da o kuyudan çıkardı.

 

İPLER ARTIK BİZİM ELİMİZDE

Fransa’ya gider miyiz?

Bizim en az 4 puan almamız lazım deniyor. Ama Hollanda da hala puan kaybedebilir. O yüzden muhtemelen gideriz. En azından ipimiz artık kendi elimizde. Kazan ve git. Muhtemelen play-off oynarız.

 

ZİHNİYET DEĞİŞMEZSE ‘DURSUNLAR DEĞİŞİR!

Başkanın koltuğu dolduramadığı doğru. Ancak Grosskreutz’un transferindeki ‘salaklık’ yüzünden istifa istemek doğru değil. G.Saray Genel Kurulu, zihniyet değişimi yaşamalı. Yoksa bir Dursun gider bir Dursun gelir!

Dursun Özbek’e tepkiler doruk noktada. Hemen istifa etmesi isteniyor. Sizce eder mi? Ederse ne olur?

Ben geçen seneden beri Dursun Özbek yönetiminin uzun süreli olacağına inanmadığımı söyledim. Hep tecrübeden dem vurdum. Bakın en kabadayısının kulüp yönetim tecrübesi 8 ay. 8 aylık tecrübe ile böyle bir müessesenin başına geçilmez. 8 aylık tecrübesi olan birini, bir holdingin başına geçirirler mi? O yüzden de olanlar çok normal. Allah beterlerinden saklasın. Şunu da söyleyeyim; Grosskreutz’un transferindeki ‘salaklık’ yüzünden başkanın istifasını istemek doğru bir şey değil. Başkanın o koltuğu dolduramadığı ise doğru. İstifa ederse ne olur? Yine abuk sabuk adaylarla seçime gideriz. Şimdi herkes diyecek ki, “Kulübün büyükleri, abileri niye duruma el koymuyor?” Koyar koymasına da Galatasaray’ın bir karar vermesi lazım. Galatasaray kongresinin… “Nasıl bir Galatasaray? Hamasetle mi gideceğiz yoksa modern kulüpçülük mü yapacağız.” Hamasetle bu kadar olur. Bir Dursun gider, bir Dursun gelir. Modern kulüp yönetimi olacaksa, kongre buna onay verecekse, abiler gelir işi toparlar. Bugün Galatasaray’ı yönetebilecek en iyi kadrolar kenarda duruyor ve izliyor. En yönetemeyecek olanlar ise ya iş başında ya da iş başındakilerin destekçisi. Vehamet burada. Bunun değişmesi için Galatasaray Genel Kurulu’nun bir zihniyet değişimi yaşaması lazım.

Erişilebilirlik Araçları