Buna kaza demeyin!

Erzincan İliç’teki altın madeninde, yine bir “kaza” oldu.

Kaza demek ne kadar doğru ise. 

Aynı madende, bir süre önce bir de atık su kaçağı olmuş, altını ayrıştırmakta kullanılan siyanürlü suyun toplandığı havuzda membran patlaması sonucu, tonlarca siyanürlü su doğaya karışmıştı, hatta Fırat Nehri’ne kadar ulaştığı iddia edilmişti. 

Benim bu konudaki yazımdan sonra ise maden işletmesinden verilen bilgide toplam siyanür miktarının 8 kilo civarında olduğu ve bunun doğaya zararının söz konusu olmadığı iddia edilmişti. 

Ama sonuç olarak madende bir işletme hatası olduğu ortadaydı. 

Ve dün de aynı madende bir facia meydana geldi. 

İçindeki maden ayrıştırıldıktan sonra atık hale gelen toprağın yığıldığı atık alanında büyük bir toprak kayması meydana geldi ve kayan toprak en az 9 işçiyi yuttu. 

Sayının artmasından korkuluyor. 

Toprağın altında kaç işçinin olduğu tam olarak bilinmiyor. 

Aylar yıllardır tüm uzmanların, tüm bilim insanlarının ve buna dayanarak siyasetçilerin “Burada bir facia olacak” diye uyardığı, “Burası 2. Çernobil olur” diye videoların çekildiği bir madende bir olay meydana gelmişse buna ne kadar kaza denebilir. 

Gelelim buna ne kadar kaza diyebileceğimize.

Bu gibi madenlerde bir işletme planı olur ve bu plan ilgili Bakanlık tarafından onaylanır. 

Yani bu olayda, araziye yığılan atık toprağın hangi kalınlıkta olabileceği, şev açısının ne olması gerektiği, anlaşılır şekilde söylemek gerekirse hangi açı ile yükselirse kaymayacağı, atık toprak çevresine bir istinat duvarı yapılıp yapılmaması gerektiği hep bu planda gösterilir ve bunu bakanlık onaylar. 

Sonra da sahada bunu denetler. 

Peki bunu denetlemek kolay mı! 

Bu olayda bu pek de kolay görünmüyor. 

Söz konusu madenin işletmecisi Anagold’un sahibi Kanadalı bir maden şirketi. 

Ama bir de Türk ortağı var. 

Çalık Grubu. Yüzde 20 ile küçük ortak.

Çalık Grubu dün kazanın hemen ardından sorum üzerine bir bilgi paylaştı. 

“Biz o madende küçük ortağız ve yönetimde de, işletmede de hiçbir etki ve katkımız yok. Bizin ortaklığımız sadece finansal ortaklık” 

Yani diyorlar ki, biz bu işte suçlu değiliz! 

Bu bir savunma mı yoksa itiraf mı anlamak zor. 

Türkiye şartlarında bu daha çok bir itiraf gibi. 

Kanadalı madencilik devinin Çalık’ın parasına mı ihtiyacı vardı yani! 

Yoksa ihtiyaç Çalık’ın başka alanlardaki etkisine miydi! 

Kazanın olduğu madenin işletmecisi şirketin yaklaşık 260 milyon TL’lik vergi borcunun 220 milyon TL’si affa uğramıştı ve Türk halkı bunu Kanadalı şirketin Kanada’da halka açıklamak zorunda olduğu bilançosunda görerek öğrenmişti. 

Maden sahası Kuzey Anadolu fay hattının üzerinde idi ve bunun da özellikle siyanürlü su havuzu ve dün kayan toprak atık sahası için bir tehlike yarattığı ortadayken Çevre ve Şehircilik Bakanlığı madene genişleme izni vermişti. 

Şimdi iktidar bu durumu “Murat Kurum’u yıpratma kampanyasına çevirmekle” suçluyor herkesi. Peki madem Murat Kurum suçsuz, kimi suçlayacağız, onu da söylesinler. (İmar affı konusunda da Murat Kurum belki de haklı olarak zeytinyağı gibi üste çıktı. Orada kimi suçlayalım onu da söylesinler)

Şimdi soralım. 

Sizce bu kaza mı!

Yoksa bile bile lades mi! 

Ve tüm bunlar ortada iken, yani vergi borcu silinen, tehlike yarattığı çok açık iken kapasite genişleme onayı verilen bir madeni, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı bir memur nasıl denetleyecek, nasıl “Burası tehlikelidir ve işler planlara uygun yapılmamaktadır” diye rapor verecek! 

Türkiye’de. 

Güldürmeyin beni.


CHP’deki iktidar ortakları ortaya çıkıyor

CHP’de belediye başkan adayı gösterilmediği için istifa edip, partiyi tehdit etmeye başlayan kim var ise bilin ki, bugün Türkiye’nin bulunduğu ortamın da sorumlusu onlardır. 

Niye! 

Bunlar CHP içindeki çıkar çetesinin mensuplarıdır. 

Cumhurbaşkanı seçilemeyeceğini bile bile belediye başkanlığı koltuğunu her şeyden daha önemli görüp, o koltuğu korumak için Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığını destekleyenler bunlardır. Benim gibi “Kemal Bey kazanma şansı en düşük aday sizsiniz, lütfen aday olmayın” diyenleri gizli AKP’li olmakla suçlayanlar bunlardır. 

Seçim sonrası Kılıçdaroğlu kaybedince “Kemal Bey, kazanamadınız. İstifa etmeniz gerekir” diyenlere saldırıp “Aman Beyefendi, sizinle ne alakası var. Bu halk eşek. Sizin kıymetinizi anlamadılar. Devam edin” diyerek koltuklarını ve rant düzenlerini korumaktan başka hiçbir amaçları olmadığını kanıtlayanlar bunlardır. 

Kılıçdaroğlu mecburen seçimli Kurultay’a gitmek zorunda kalıp, yeniden genel başkan adayı olunca nasılsa yeniden kazanır diyerek başarısız genel başkanın yanında hizalanıp, mevcut düzenin devam etmesi için canhıraş bir çaba içine girenler yine bunlardır. 

Türkiye’yi batırdıkları yetmiyormuş gibi, parti içi mücadelede bile kazanamadıkları halde kendi düzenleri devam etsin diye yeni genel başkanı tehdit edenler de bunlardır. 

Yeni genel başkan tehditlere kulak asmayıp CHP içindeki bu çıkar çetelerini aday yapmayınca partiye ağır suçlamalar yöneltip, AKP’nin ekmeğine yağ sürenler de yine bunlardır. 

Sakın yanlış anlamayın, yeni yönetimin gösterdiği her aday doğrudur, hepsi şahanedir falan demiyorum. 

Hatay’da belki kazanmak uğruna yapılan ilkesizliği affedemiyorum. 

Ne bileyim, İzmir’de gösterilen adaydansa mevcut başkanla gitmek daha doğru olurdu diye düşünüyorum. 

İstanbul’da Avcılar Belediye Başkanı’na haksızlık edildiğine inanıyorum.

Yıllardır İstanbul’da partinin hamalı gibi çalışan Gürsel Tekin’in en azından bir Esenyurt Belediye Başkan adaylığını hak ettiği kanaatindeyim. 

Ama yapılan temizliği çok haklı ve çok doğru buluyorum ve hatta biraz da eksik buluyorum. 

Aday gösterilmeyince kıyameti koparıp AKP sağında yer alanlar ise ne “mal” olduklarını göstermiş oldular. 

Ne ülke ne parti. 

Tek dert cepleri ve çevreleri imiş.

Bunu biz biliyorduk, artık herkes biliyor. 

Oynadıkları kumarda kaybettiler, ülkeye de kaybettirdiler. 

Şimdi de kaybedince mızıkçılık yapan çocuklar gibiler. 

Umarım siyaset sahnesinden ebediyen silinirler. 

Çünkü ülkenin bugünkü halinin sorumluları arasındalar. 

Çünkü onlar asla muhalif değiller. 

Hepsi yıllardır iktidarın muhalif postun suç ortakları. 


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ? 

Cinayete kaza denilmediği zaman.

Erişilebilirlik Araçları