Eski bir yazı yeni bir ihbar

"HAZIR olun pek yakında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin nasıl bir şer ve terör odağı olduğuna ilişkin çok önemli haberler duyacaksınız,

Yapılan bir ihbar sonrasında çeşitli kışlalara yapılacak eşzamanlı baskınlarda yapılan aramalarda ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait’ depolarda yüz binlerce tüfek, milyonlarca mermi ele geçirilecek,

Aynı baskınlarda bin kadar tank, 500 civarında zırhlı personel taşıyıcı, çeşitli çapta motorlu veya motorsuz toplar, obüsler de ele geçirilecek,

Havaalanlarının yakınında bulunan gizli askeri tesislerde de 300 kadar F-16, 150 civarında F-4E, çeşitli miktarlarda C-130, C-160 ve Casa tipi kargo uçakları da yakalanacak, Pilotların üzerinde bulunan krokilerde, bu uçakların Ankara’da bazı siyasilerin oturmakta olduğu siteleri bombalamak üzere olduğu anlaşılacak,

Çanakkale ve İstanbul boğazlarından kaçmaya çalışan silahlı gemilerin bir kısmı yolda, bir kısmı ise özenle gizlendikleri Gölcük ve Marmaris’te ele geçirilecek, Gemilerde yapılan aramalarda, gemilerdeki GPS’e bağlı otopilotlara Meclis koordinatlarının yüklendiği ve bu gemilerin Ankara’ya gelerek Meclis’in çevresini saracakları ve demokrasiyi işleyemez hale getirmeyi planladıkları belirlenecek,"

Bu yazıyı ne zaman yazmışım biliyor musunuz?

28 Aralık günü,

Başlığı ise "Şimdilik şaka",

Ama emin olun ben de üç ay içinde bu şakanın gerçeğe dönüşeceğini tahmin etmemiştim, En azından birkaç yıl sürer diyordum,

Sürmedi,

Önceki gece Ankara’da bu durum gerçek oldu,

İzinleri alınmış, güzergâhtaki illere geçiş haberi verilmiş Silahlı Kuvvetler’e ait mühimmat taşıyan bir kamyon durduruldu ve büyük panik yaşandı,

Birileri sanki dalga geçer gibi Türk Ordusu’na götürülen mühimmatı ihbar ediyor, polis de durduruyor,

Televizyonlar yayınlarını kesiyor, TRT bu gibi olaylardaki öncülük görevini yerine getirerek el bombalarının seri numaralarının silindiğini daha kamyonun üzerindeki örtü kaldırılmadan duyuruyor,

Bakar mısınız geldiğimiz hale,

O zaman hazır durum buyken ben de bir ihbarda bulunmak istiyorum,

Benim evin yolu üzerinde de terör faaliyeti yapıldığından şüpheleniyorum,

Kapısının önünde bir tank var bu şüpheli yerin,

Önünde de yeşil giysili adamlar ellerinde silahla dolaşıyor, Hatta bazen atış talimi yaptıklarını da duyuyorum,

Belli ki, bir terör odağı,

Adresini de vereyim, hemen yarın basıversinler burayı,

Bulması zor değil, kapısında Hasdal Kışlası yazıyor,

Yemin ederim kapısında tank bile var,

 

 


Orta Asya’dan kımızı ve F klavyeyi getirdik!

TÜRKİYE’de yeni bir tartışmamız var, Nur topu gibi, Taze taze,

Q klavye mi, F klavye mi?

Devlet konuya el attı,

Üretici firmalara Türkiye’de F klavye satma zorunluluğu getirilecekmiş, Q’ların girişi yasaklanacakmış,

Özgür, demokrat, hür Türk insanına klavye seçme hakkı bile tanınmayacak anlaşılan,

Yahu size ne kimin hangi klavyede yazdığından,

Size ne?

İsteyen istediği klavyede yazar, Kimi F’de, kimi Q’da, İkisini de beğenmeyen harflerin yerini kafasına göre değiştirir onda yazar, Size ne, kime ne?

Ben ikisinde de yazıyorum,

İkisinden de bir şikâyetim yok,

Q’da yazmak iyi oluyor, yurtdışında yazı yazmak gerektiğinde daha rahat ediyorsunuz,

Ama F’de de yazıyorum, Onla da bir sorun yok,

Kimsenin de olduğunu zannetmiyorum,

Herkes istediğini tercih ediyor,

Devletin bu işle ne alakası var anlamıyorum,

Benim neyle yazacağıma, kimin neyi tercih edeceğine devlet mi karar verecek?

F klavye dediğin zaten 1955’ten önce yok, Birisi, "Bu Türkçe kelimeleri yazmaya daha uygun" diye yapmış, Ama tartışmaya bakarsan sanki bizim Orta Asya’dan getirdiğimiz milli klavyemiz,

İlle bir şey yapılacaksa, üretici ve ithalatçılara "Hem F klavye hem de Q klavye getirme zorunluluğu" getirirsin ki, isteyen istediğini bulsun,

Ama "İlle de F" diyemezsin,

Bu kafayla yarın öbür gün de kurşun kalemi yasaklayıp tükenmezle yazma zorunluluğu mu getireceksiniz, anlamadım doğrusu,

 
 

 
 
Yakında büyükelçimiz kalmayacak

SEVAN Nişanyan, Teke Tek’te önemli bir laf etmişti aslında,

"Türkiye artık bu yeni durumu kabullenmeli, Bütün dünyaya göre bu soykırım oldu, ABD Senatosu’nda hayır oyu veren 22 kişi de soykırım olduğuna inanıyor, sadece politik olarak bunu bugün kabul etmenin doğru olmadığını düşünüyor" demişti,

Aslında bu sözler doğru,

Ortada bir soykırım olmadığı halde, yıllar süren propaganda ve uluslararası çıkarlar, Türkiye’nin yıllardır süren gafleti sonucunda belli ki, bu soykırım yasaları her yerde çıkacak,

İşte İsveç, 20, ülke olarak soykırımı kabul etti,

Başbakan da haklı ve beklenen tepkiyi gösterip büyükelçiyi geri çağırttı, kendisi de İsveç gezisini iptal etti,

Ancak gelişmeler gösteriyor ki, yakında dışarıda pek büyükelçimiz, devleti yönetenlerin de gidebileceği pek bir ülke kalmayacak,

Bu meseleyi ele alış biçimimizde köklü bir değişikliğe gitmemiz gerek,

Atılmayan her adım, bir sonraki adımı daha büyük ve zor hale getiriyor,,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Her tavizin, bir sonraki tavizin temeli olduğunu unutmadığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları