Adalet Yürüyüşü’nden bu yana en iyi performans

Bir itirafta bulunmak istiyorum.

Seçimlerin ilk turundan hemen önce Kemal Kılıçdaroğlu’nun Babala TV’ye çıkıp, Mevzular Açık Mikrofon programında provokatif bir grubun soruları ile karşı karşıya kalacağını öğrenince “İntihar ediyor” diye düşünmüştüm.

Oldukça zorlayıcı bir programdı çünkü ve katılan bu programdan kazançlı çıkmamıştı.

Ne yalan söyleyeyim, “Ne gerek vardı şimdi” diye düşündüm, bunu çevremle de paylaştım.

Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu ile pek çok program yapmıştım ve Kemal Bey’in laf ebeliğinden uzak, kıvrak olmayan konuşma tarzının bu programda sıkıntıya düşmesine neden olabileceğini düşünüyordum. Kasıtlı olarak provoke edilecek, kibarlığından taviz vermeyeceği için zor duruma düşebilecekti.

Kılıçdaroğlu, böyle bir “Karşılaşma için” fazla düzgün biriydi.

Zaten seçim öncesinin yoğun programı nedeniyle, Babala TV’deki programa katılamadı ve Oğuzhan’a “Cumhurbaşkanı olunca ilk senin programına katılacağım” sözü verdi.

Ancak seçimler ikinci tura kalınca, Kemal Kılıçdaroğlu bu zor programa katılma kararı aldı.

Ben de “Nasıl olsa artık kaybedecek bir şeyi yok.” Diye düşündüm.

Program çekimi 7 saat sürdü.

70 küsur yaşındaki Kılıçdaroğlu, kendisi ya da CHP’nin iletişim ekibi tarafından seçilmemiş ve büyük bölümü karşıt görüşlü ve hatta yer yer düşmanca tavırlı, dahası bir bölümü yalancı izleyici kitlesinin sorularına 7 saat boyunca yanıt verdi.

Programı izledim.

Çok net söyleyeyim, Kemal Kılıçdaroğlu’nun tüm siyasi hayatındaki en iyi program performansıdır.

Sinirlenmeden, kimseye kızmadan, kimseyi suçlamadan, haksız ithamlar karşısında bile sürekli sakin kalarak, sorular samimi yanıtlar vererek, pek çok konuya umduğumdan daha hakim olduğunu göstererek oldukça iyi bir program çıkardı.

En sıkı Kılıçdaroğlu karşıtı olsanız, programı izleyince Kılıçdaroğlu taraftarı olmasanız bile bir siyasetçi olarak kendisine saygı duymaya başlamamanız mümkün değil.

Prompter olmadan, her şeye doğaçlama yanıt vererek, salonda çanak sorucu soracak kimsenin olmadığı ve yüzlerce kişinin karşısında yalın ve yalnız olarak konuştu.

Rakibi gibi bir belagat ustası orada da değildi ama samimiyetin, sükunetin belagati galebe çaldığını hissettim.

Kendisi ile onca program yaptım, hatta zaman zaman performansındaki düşüklükten dolayı içten içe çok kızdım. Elbette kendisinden ikinci bir Tayyip Erdoğan olmasını beklemiyor, tam aksine olmamasını bekliyordum ama tüm televizyon performanslarındaki zafiyeti de  ana muhalefet lideri olarak yetersiz buluyordum.

Kılıçdaroğlu’nun Mevzular açık Mikrofon’daki performansı 13 yıllık siyasi hayatında Adalet Yürüyüşü’nden sonraki en yüksek performansıdır.

Ama şunu biliyorum, Türkiye’de liderlerin performansları sandığa olumlu ya da olumsuz pek yansımıyor.

Bunu siz de biliyorsunuz.

***

Seçimden sonra kim ne değiştirir 

Seçimden sonra Türkiye’yi nelerin beklediği konusunda herkesin hemfikir olduğu şey, çok ağır bir ekonomik tablo ile karşı karşıya kalacağımız.

“Ne kadar kötü olacak” sorunun yanıtı geçmişte duruyor üstelik gizli de değil.

“Dolar 10 TL olacak” diyenlere kızıldığı zamanları hatırlayın, dolar bugün 20 TL’nin üzerinde.

Siyasi olarak ne olacağı ise biraz daha karmaşık gibi.

Kılıçdaroğlu kazanırsa, ekonomik tablo biraz daha az kötü olabilir ve en azından birkaç yıl içinde bir toparlanma başlayabilir.

Aksi durumda ise ya Erdoğan düne kadar söylediklerinden vazgeçip, ekonomiyi gerçek ekonomistlere bırakır ve düzelme ihtimali belirir ya da tam bir batağa sürükleniriz.

Siyasi açıdan neler olacağı ise kafamda biraz daha net.

Kılıçdaroğlu kazanırsa genel başkanlığı büyük ihtimalle bırakmaz. Parlamenter sisteme dönüş beklendiği kadar hızlı olmaz ve en az 4 hatta beş yılı bulur. Ak Parti’de bu dönüşe muhtemelen destek verir.

Erdoğan bir kez daha kazanırsa, olacaklar ise farklı.

Öncelikle Türkiye bir Anayasa değişikliğine gider.

Ak Parti’de Cumhurbaşkanlığı seçiminde gereken 50 artı 1’den vazgeçilir, Cumhurbaşkanı seçilme yeterliliği şimdilik Ak Parti’nin alt limiti gibi görünen yüzde 30’a çekilir.

Ve yine büyük bir ihtimalle Cumhurbaşkanlığını 2 dönemle sınırlayan Anayasal kural, değiştirilir, Ak parti içinde bir grubun bununla ilgili çalışma yürüttüğünü biliyorum.

Ancak her iki değişikliğin, özellikle de Cumhurbaşkanının 50 artı 1 gereksinimi olmadan seçilmesinin Türkiye’deki sosyal barışa büyük darbe vuracağından hiç kuşkum yok.

Yine kimileri Erdoğan’ın şimdilik son dönemi gibi görünen bu dönemde daha yumuşak ve daha kucaklayıcı bir Başkanlık sergileyeceğini söylerken, kimileri de tam tersine bu dönemde laik Cumhuriyete son darbenin vurulacağı kaygısını taşıyor. Yeniden Refah’ın ve HÜDAPAR’ın varlığı bu inançlarına dayanak olarak gösteriliyor.

Ben bunun da Türkiye açısından iyi sonuç vermeyecek bir girişim olacağı inancındayım.

Ve kim kazanırsa kazansın önümüzdeki dönemde en büyük sorunun göçmenler olacağını da bir kez daha tekrarlayayım ve alttaki yazıya geçelim.

***

Sorun ile oy oranı orantısız

Suriyeli göçmen sorunun en yoğun yaşandığı illerden biri Gaziantep, diğeri ise Kilis.

Yerel basından meslektaşımız Yaşar Polat, Gaziantep’in Nizip ilçesinden durumu şöyle özetlemiş.

“Suriye uyruklu vatandaşlar Nizip’de örgütlenmeye başladılar. Toplu halde geziyorlar, toplu halde yaşıyorlar. Ticareti sadece birbirleri ile yapıyorlar, birbirleri dışında kimseden alışveriş yapmıyorlar. Nizip ekonomisini kendileri yönlendirmeye başladılar. Nizip’te meyve sebze pazarlamasını artık neredeyse tamamen ele geçirdiler, Nizip’in yerli esnafını bitirdiler. Esnaf kepenk kapatmak durumda kalıyor.

Bunun önüne geçmek için şartlar eşit hale getirilmeli.

Tüm meyve ve sebze hale girmeli. Herkes gibi Suriyeliler de belediyeye rüsumunu, stopajını ödemeli.

Devlete tek kuruş vergi vermeyen, hem esnafı hem de çalışanı kayıt dışı olan bu Suriyeliler kayıt altına alınmalı, vergi ve muhtasar ödemeli, sigortasını ödemeli.

Misafir misafirliğini bilmeli. Misafir ev sahibini rahatsız etmemeli.

Bakın bayram yaklaşıyor. Şimdi Suriye gidişatlarına bakın.

Hepsi bavullarında toplamı milyarları bulacak doları Suriye’ye götürecek.

Hani orada iç savaş vardı, kendileri savaşa gitmediler. Savaş olsa dolarları götürürler mi!” diye soruyor.

Değerli meslektaşımızın yazdıklarını okuyunca, 10 gün önceki seçim sonuçlarına açıp baktım.

Güldüm.

Göçmenleri geri yollamayacağı bilinen Erdoğan’ın aldığı oy oranı yüzde 63, AK Parti’nin aldığı oy oranı ise yüzde 44.

Tabii bunun ne kadarı o göçmenlerin oyu onu bilmem mümkün değil.

Acaba ana muhalefet partisi biliyor mu, onu da bilmem mümkün değil.

***

Şimşek’ten yanıt

Birkaç gün önce katıldığım bir programda detayına girmeden Mehmet Şimşek’in sağlık sorunları olduğundan söz etmiştim.

Mehmet Bey, aracılar vasıtası ile bilgi iletti.

Sağlığı çok şükür yerinde imiş, hafif bir mide ülseri dışında bir sağlık sorunu ile uğraşmıyormuş.

Şimşek’in evi Ankara’da ama iş seyahatlerinden ötürü zamanın büyük bir bölümü Londra, Dubai gibi finans merkezlerinde geçiyor.

Ben bu mesajı şöyle okudum.

Mehmet Şimşek, Erdoğan’ın kazanması durumunda ısrar edilmesi halinde mesaisini Türkiye’ye ayırabilir.

Ancak bu durumda Erdoğan’ın Türkiye ekonomisinin bugünkü halinin büyük oranda sorumlusu olan faiz politikasından da vazgeçilir.

Çünkü Dünya’da hiçbir ekonomi, buna ABD veya Almanya da dahil, faiz indireceğim derken dolara peşin yüzde 30 faiz verilen bir sistemi yürütemez.

Buna Banker Kastelli de veremedi.

Terim ve futbolcuları yüksek faiz vaadi ile dolandıran bankacı Seçil Erzen de.

Bu ekonomik program devam ederse Türkiye’nin sonu da aynı olur.

Mehmet Şimşek bunu sonu benden daha gören biri olarak, böyle bir şeye ortak olmaya gelmez.

***

Oğan’dan yanıt

Bir yanıt da Sinan Oğan’dan geldi.

Sinan Oğan kendisini bir kaset skandalı sonucu milletvekili olmuş bir gibi gösterdiğimi düşünmüş ve üzülmüş.

Oysa böyle bir amacım yoktu.

Sadece MHP ile güçlü bağını vurgulamak istemiştim.

Kaset skandalı ve komplosu ile adaylıktan ayrılan kayınpederinin yerine listeye girmediğini, kendisinin Iğdır’dan aday olduğunu, kayınpederinin ise Iğdır adayı olmadığını da iletti.

Onu da düzeltmiş olalım.

***

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Kazanmak için insanlıktan uzaklaşmadığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları