Rekor kıran proje keşke kirayı da ödese

Diyelim ki, çok güzel bir gayrimenkulünüz ve bu gayrimenkulde oturan bir kiracınız var.

Kiracınız sürekli olarak işlerinin ne kadar iyi gittiğini, rekor sayıda müşterisi olduğunu, çok yüksek cirolar yakaladığını, çok yüksek karlılıkla çalıştığını anlatıyor, gazetelere bu yönde beyanatlar veriyor.

Siz de gayrimenkulünüze giren çıkanlara, işyerindeki hareketliliğe baktığınız zaman kiracınızın haklı olduğunu görüyorsunuz.

Ancak ay başı gelip, kira ödeme günü kapıya dayandığında kiracınızın tüm bu açıklamalarını unutup sizden süre istediğini, kirayı ödememek için türlü takla attığını ve sizin kiraları toplamakla görevli adamınızın da “Kirayı almayalım erteleyelim” diyerek kiracıdan yana tavır aldığını düşünün, ne hissedersiniz!

Kiracınızın bir yalancı olduğunu ya da kiraları toplamakla görevli adamınızın kiracı ile işbirliği halinde sizi çarpmaya çalıştığını düşünmez misiniz!

İstanbul Havalimanı’nda olmakta olan tam da budur.

Dün yine her yerde İstanbul Havalimanı’nın tüm zamanların rekorunu kırdığını, havalimanına Türkiye’nin sivil havacılık tarihinin en yüksek iniş kalkış sayısına ulaşıldığını ve İstanbul Havalimanı’na 1749 uçak inip kalktığı yazılıyordu.

Zaten son 2 yıldır sürekli olarak bu havalimanında işlerin ne kadar iyi gittiği haberleri geliyor ve bu havalimanının ne kadar doğru bir proje olduğu anlatılıyor.

Gözümüz yok, işleri daha iyi gitsin gitmesine de, bizim kirayı da bir zahmet ödeyiversin.

2018 yılında devreye giren İstanbul Havalimanı için, 2022 yılı sonuna kadar kiracı firmanın Hazine’ye yaklaşık 4 milyar dolara yakın kira ödemesi gerekiyordu.

Türlü bahanelerle bu kiralar önce başta pandemi olmak üzere çeşitli gerekçelerle düşürüldü ve düşürülen kiralar da ertelendi.

Ve bildiğimiz kadarı ile indirimlerden sonra kalan ve ödenmiş olması gereken 1 milyar 200 milyon dolara yakın bir kira 2042 yılında ödenecek.

Toplam 4 milyar dolar, indirimli 1 milyar dolar yerine ödenen kira ise 290 milyon dolar civarı.

Bu miktardan 100 milyon dolar daha fazlası ise sözleşmenin erken sona erdirilmesi nedeniyle Atatürk Havalimanı işletmecisi TAV’a ve Aeroports de Paris şirketine çoktan ödendi bile.

Yani Devlet yeni havalimanından aldığından daha fazlasını, eski havalimanına ödedi.

4 yılda 100 milyon dolar içerdeyiz.

E, hani işler çok iyiydi.

Hani havalimanı her gün rekor kırıyordu.

Hani çok akıllıca bir yatırımdı bu havalimanı.

Nerde kira, nerde bizim para.

Para beklerken niye üste para ödedik!

Keriz miyiz!

Devlet hazinesi meteliğe kurşun atıyor, Merkez Bankası rezervleri ekside, piyasada döviz olmadığı için dolar faizleri zaman zaman yüzde 30’u bulmuş, herkeste Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi’nin temerrüde düşmesi korkusu var.

Vatandaş bankadaki dövizini çekmekte, yurt dışında okuyan evladına üç kuruş havale etmekte zorlanıyor.

Bütçe açıklarını kapatabilmek için dünyada petrol fiyatları düşerken Türkiye’de zam üzerine zam yapılıyor.

Ama söz konusu bu rekor üzerine rekor kıran, başarılı proje ve bu projenin müteahhitleri olunca Hazine alacağını anında erteliyor.

Şimdi soruyoruz.

Turizmde son derece başarılı bir sezonun geçirildiği, havalimanının gerek Türkiye’ye gelen, gerekse transit yolcu sayılarında rekor kırdığı 2022 yılı için kiracı firma Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi’ne ödemesi gereken 900 milyon Avro kirayı ödedi mi!

2023 yılında bu kirayı ödeyecek mi!

Yoksa övünmeye gelince başarılı olan bu proje iş ödemeye gelince yine ertelenecek mi!

Bizim kira toplamakla mükellef görevlilerimiz, bizi mi kollayacak yoksa niyesini bilmediğimiz bir şekilde kiracıyı mı!

2022 kirasının ne kadarı ödendi, 2023 ödenecek mi mal sahibi olarak bilmek hakkımız.

Ve merak ediyorum, böyle bir kiracınız olsa tahliye davasını çoktan açar mıydınız!


İmamoğlu acele etmiyor

Herkes CHP’yi nelerin beklediğini konuşup duruyor, CHP üzerine tatsız şakalar yapılıyor.

Son olarak Şampiyonlar Ligi finalini kaybeden İnter üzerinden şakalar yapılmaya, Kılıçdaroğlu’nun İnter teknik direktörü olsa ilk yarının golsüz berabere bitmesini başarı olarak niteleyeceği şeklinde dalga geçilmeye devam edildi.

Bu tatsız şakalar bir yana, herkes ana muhalefet partisini nelerin beklediğini merak ediyor.

Dün twitter üzerinden bir anket yaptım. Dört isimden hangisini CHP Genel Başkanı olarak görmek istersiniz diye sordum.

Burada isimler 4 farklı anlayışı ve yaklaşımı temsil ediyordu.

Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu, Özgür Özel ve Canan Kaftancıoğlu arasında seçim yapan 586 bin 336 kişinin yüzde 63’ü Ekrem İmamoğlu, yüzde 13’ü Kemal Kılıçdaroğlu dedi.

Özgür Özel ve Canan Kaftancıoğlu diyenler ise eşit olarak yüzde 12’şer oldu.

Anket sonuçlanmadan önce, ben de önce Ekrem İmamoğlu ile konuştum.

Ekrem Bey değişim konusunda daha önce söylediklerinin arkasında olduğunu, fikrinin değişmediğini belirtti. Partideki hemen herkesle istişarelerde bulunduğunu, CHP’yi daha güçlü hale getirmek için ne yapılmalı konusunda herkesin bir arayış içinde olduğunu söyledi.

Ancak gördüğüm kadarı ile aceleci bir tavır almayı düşünmüyordu. Kırıp dökmeden, kimseyi incitmeden sürecin yürümesinden yana idi. Acelesi yoktu. CHP’nin genel başkanı olamayacağını anlarsa yeni bir parti kurmak gibi bir fikri ise hiç yoktu. Tabii bu benim izlenimim.

Ardından partinin güçlü ve akil isimlerinden bazıları ile görüştüm.

Genel kanaat partide bir değişimin şart olduğu yönünde. “Kemal Bey başarılı ve kalmalı” diyen yok.

Ancak başarısızlığın tamamen Kemal Bey’in üzerine yıkılarak, apar topar gönderilmesini de haksızlık olarak görüyorlar. Bir diğer çekinceleri ise Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı alınacak bir tavrın, Alevi tabanda bir küskünlük yaratması.

Yeni MYK ile ilgili ise çok sert eleştiriler yapılıyor ve bu MYK’nın CHP’nin gelmiş geçmiş ne zayıf MYK’sı olduğu konusunda bir fikir birliği var. Teşkilatın doğrudan genel başkana bağlanması ise partinin ağır abileri tarafından doğru bulunuyor.

Seçimin kazanılacağı inancı üzerinden oluşturulmuş TBMM’deki parti yönetimi yapısının ise kayıp bir seçimin ardından çok da doğru şekillenmediği inancı hakim.

Bu arada eski il başkanlarının bir olağanüstü Kurultay için imza toplaması da gündemde.

Bu Kurultay seçim Kurultay’ı değil, tüzük Kurultay’ı olacak.

Ve bu il başkanları seçimde aday olmak için istifa eden veya aday yapılmayan ya da kazanacak yerlere koyulmayan il başkanları.

Bu grup bir Kurultay toplamayı başarır ise toplanan Kurultay’ı 600 imza ile seçimli hale getirmek mümkün.

İşte o zaman ne olur bilinmez.

Görünen o ki, CHP ya Ekrem İmamoğlu’nu bir yıl içinde genel başkan yaparak yeni bir umut yakalayacak.

Ya da gelecek seçimde yüzde 25’i bile mumla arayacak.


SGK’dan batma sinyalleri mi!

İlaçtaki sıkıntılar artarak devam ederken, bir yandan da okurlardan şikayetler de artıyor.

Sadece bulunmayan ilaçlardan değil, SGK’nın her gün bir başka ilacı kapsam dışı bırakmasından da vatandaş mustarip.

Son olarak MS hastalarının kullandığı Ocrevus isimli ilaç SGK tarafından kapsam dışı bırakılmış.

Bu ilaç 5 yıl kadar önce Nobel ödüllü bir çalışmanın ürünü olarak ortaya çıkmış ve 2018’den beri Türkiye’de de kullanılan bir ilaç.

Ne yazık ki, pahalı da bir ilaç.

300 miligramlık dozu 57 bin TL. 6 ayda bir 15 gün arayla iki doz veriliyor. Bir hasta için yıllık maliyeti 230 bin TL.

Düne kadar kullanılan ve SGK tarafından ödenen bir ilacın, aniden listeden çıkarılmasının tıbbi bir nedeni olmadığı, meselenin sadece para olduğu ise aşikar.


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Seçmenden saygı bekleyen en azından kendi seçmenine saygı duyduğu zaman

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları