İmamoğlu: “Hiçbir şey olmamış gibi davranamayız”

CHP’deki tartışmaların odağına oturunca, geçen hafta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu aradım. Kısa sayılabilecek bir telefon konuşması yaptık, orada söylediklerini de kısaca sizlere aktardım.

Ancak tartışmalar büyüyüp, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile görüşmesinden sonra doğrudan söylenmemiş ama kulis bilgisi olarak paylaşılan pek çok iddia ortaya atılınca, İmamoğlu’nu bir kez daha arayıp bir randevu istedim.

O da sağ olsun görüşmeyi kabul etti ve bunun da gizli kapaklı bir iş yapılıyormuş gibi algılanmaması için, halka açık bir yerde olmasını kararlaştırdık.

Haliç kıyısındaki Halat Restoran’da buluştuk.

Ancak anladım ki, Ekrem İmamoğlu ile halka açık bir yerde buluşmak iyi bir fikir değilmiş.

Sohbetimiz, dakika başı Başkan’la fotoğraf çektirmek isteyenlerce bölündü.

Kadınlar, çocuklar, çalışanlar, çalışmayanlar sıraya girdi.

Ekrem İmamoğlu da hepsiyle fotoğraf çektirdi, dertlerini dinledi, çocuklara kitap armağan etti.

Önce ilk izlenimimi aktarayım. Seçim süreci İmamoğlu’nu çokça değiştirmiş. Anlatmaktan çok dinleyen birine dönüşmüş. Heyecanı sürüyor ama egosunu törpülemiş.  

“Fatih Bey, seçim bittiği günden beri konuştuğum ilk ve tek gazeteci sizsiniz. Kimse ile görüşmedim. Görüşme gereği de duymadım” dedi. Anlatacaklarının bazı bölümlerinin off the record olmasını istedi.

Sohbete başlayınca Ekrem İmamoğlu’na öncelikle “değişimden” kastının ne olduğunu sordum.

“Ne gerekiyorsa o. Bugüne kadar denediğimiz yöntemlerle, başarı elde edemediysek eğer, yöntemleri değiştirmemiz gerekiyor. Bunu da partinin ortak aklı ile tespit etmemiz gerekiyor” dedi. “Ama bunu yapmak için önce durumu anlamamız, kabul etmemiz gerek” diye ekledi.

“Seçimi kaybettik. Yüzde 48 elbette kötü bir oran değil ama kazanmaya yetmeyen bir oran ve biz seçimi kaybettikten sonra, üstelik de seçim kampanyası süresince bu seçimi kazanmanın Türkiye’nin geleceği açısından ne kadar önemli olduğunu vurguladıktan sonra seçimi kaybetmemize rağmen hiçbir şey olmamış gibi davranamayız.”

“CHP hiçbir şey olmamış gibi mi davranıyor!” diye sordum.

“Öyle davranmak isteyenler var. Seçmenin moralinin ne kadar bozuk ne kadar üzgün ve en önemlisi ne kadar umutsuz olduğunu görmek lazım. Bu hayal kırıklığını tamir etmek bizim görevimiz.”

“Peki bunun yolu lideri değiştirmek mi?”

İmamoğlu’nun yanıtı ilginç.

“Benim ağzımdan böyle bir çıkmadı. Ben sadece diyorum ki, hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. 13 Mayıs’taymışız gibi yola devam edemeyiz. Öncelikle oturup konuşmamız, ne yapmamız gerektiğini tespit etmemiz lazım. İl yönetimleri, belediye başkanları, kazanan ve kaybeden vekillerimiz bir araya gelmeli ve bir durum tespiti yapmalıyız. Değişimi burada konuşmalıyız.”

“Genel başkan ile görüştünüz. Bunları ona da anlattınız mı?”

“Elbette anlattım. Fazlasını anlattım. Sahada gördüklerimi anlattım. Bunu yapmazsak yerel seçimlerin de riske gireceğini söyledim.”

“Ne dedi? Söylediğim hiçbir şeye hayır demedi. Olmaz demedi. Haksızsın demedi. Hep onayladı.”

“Peki, bu değişim neyi kapsamalı sizce?”

“Neyi gerektiriyorsa onu, ne gerekiyorsa onu.”

“Genel Başkan değişimi de dahil mi buna?”

“Gerekiyorsa o da dahil…”

“Yerel seçimler öncesi partiyi parti içi mücadeleye sokmak iyi olmaz diyenler var.”

“Değişimin yarın bitmesi gerekmiyor ama bir an önce başlaması gerekiyor. Bu süreç içinde bir takvim belirlenir ve bu takvime göre her şey CHP’ye yakışır şekilde ilerler. Genel Başkan da onurlu bir şekilde süreci o yönetir. Ve sonunda birine el verir.”

“O biri siz misiniz? Genel Başkan’a böyle bir şey söylediğiniz yazıldı, söylendi.”

“Böyle bir şey ne dedim ne de derim. Ben ‘hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. Oturup konuşmalı, değişimi başlatmalıyız, bunu başlatan da genel başkan olmalı’ diyorum.”

“Partililerle, parti yöneticileri, diğer milletvekilleri ile konuşuyor musunuz bunları?”

“Emin olun, ben kimseyi aramıyorum. Ama beni arayanlarla elbette konuşuyorum. Ama kimseyi aramıyorum.”

“Ama bir belediye başkanı, biraz da sert bir üslupla genel başkana bayrak açtı ve hep sizi öne çıkarıyor.”

“Bu durumdan memnun olduğumu da söyleyemeyeceğim.”

“Değişimden umutlu musunuz? Kemal Bey parti yönetimini değiştirdi, danışmanlarını yolladı.”

“Söylediğim gibi Sayın Genel Başkan ile yaptığım son görüşme çok olumlu geçti. Bir değişimin önünü açacağını zannediyorum. Bu mesele İmamoğlu’nun ya da başka birinin şahsi meselesi değil. Bu bir toplumsal mesele. Biz gidişattan memnun olmayan geniş bir halk kitlesine yeniden umut vermek zorundayız. Bu hayal kırıklığını yerel seçimlere kadar tamir etmemiz şart.”


Evladını feda edenden siyasi tavır beklemek!

Türkiye’de bir kısım seçmenin ekonomik koşullara, depreme, yolsuzluklara, göçmenlere, o göçmenler yüzünden işsiz kalmasına rağmen politik tavrını değiştirmemesi bazıları tarafından garip ve mantıksız bulunuyor.

Bu düşüncedekilere en iyi yanıt Şanlıurfa’dan geldi.

Şanlıurfa’da gizli bir tarikat yurdunda, din eğitimi alan 12 yaşında bir çocuk yurdun yakınlarındaki ahırda ölü bulundu.

Çocuğun babası “Şikayetçi olmayacağım” dedi.

Düşünün, bir insanın en sevdiği, en fazla önemsediği varlık evladıdır. Evladı olmalıdır.

Evladının ölümünü bile inandığı birilerini korumak için feda eden, evladının kaybının bile hesabını sormak istemeyen bir insan türü ekonomik kriz, işsizlik, parasızlık için inanç gibi bağlandığı bir fikri değiştirir mi!

Siyasete dini sokanların en önemli kozu bu değil mi!


Cem Uzan sponsor demeyin gülerim

Yıllardır Paris’te yaşayan kaçak işadamı Cem Uzan, eski Galatasaraylı yönetici Ural Aküzüm ile buluşup Galatasaray’a sponsorluk yapmayı planladığını anlatmış. 

Aküzüm de, kişisel PR’ı için bu buluşmayı paylaşıp haber yaptırmış, Galatasaray’a büyük kaynak sağlayan eski yönetici pozuna bürünmüş. 

Ural Aküzüm, her taşın altından çıkan bir tiptir. 

Aküzüm’ün kaçak SBK ile hemşehrilik ilişkileri bilinir, hatta İnan Kıraç ile SBK’ye biraraya getirir o olduğu iddia edilir ki, ancak bunun doğru olmadığı da söylenir. 

Güç simsarlığı yapmaya çalıştığı iştir. 

NEF Stadyumundaki locasında her partiden milletvekillerini ağırlayıp, iş bitiricilik yaptığı da çok gizli bir bilgi değildir, ali ve veli ile külah ticareti içinde olduğu da…

Bu özellikleri dışında aslında iyi de çocuktur!

Neyse, işte bu Ural Aküzüm, Cem Uzan’la buluşmuş ve 72 milyonluk sponsorluk ayarlamışlar. 

Açık söyleyeyim birbirlerine yakışmışlar. 

Ancak herkesi uyarayım. 

Cem Uzan’ı geçmiş sponsorluklarını bilirim. 

Mesela Mario Jardel’in Galatasaray’a gelmesine de sponsor olacağını söylemişti. 

Kulüp kayıtları orada, beş kuruş vermedi. Bu transferdeki tek katkısı Jardel’i helikopterle Ami Sami Yen’e getirmek oldu. 

Bir ara o zaman sahibi olduğu Telsim GSM şirketi ile Galatasaray’ın forma sponsoru oldu. 

Bu sponsorluğun bedelini de asla ödemedi. 

İkinci başkanlığım döneminde bu paranın ödenmesi için Telsim’e dava açtım. Parayı ancak yargı yolu ile yıllar sonra Canaydın başkanlığı döneminde tahsil edebildi Galatasaray. 

Galatasaray’ı bu konuda uyarayım. Sakın bu kaçak işadamı ile böyle bir oyuna gelmeyin. 

Cem Uzan’ı da Ural Aküzüm konusunda uyarayım. 

“Senin hükümetle olan sorunlarını çözerim. Medyada dostlarım var onlarla da senin lehine lobi yaptırırım” dediyse sakın inanma. İnanların hali ortada.


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Sahtekardan medet ummadığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları