Smokinli kuşlar gözden düşmüş

Merkez Bankası’na dün akşam saatlerinde “yeni” atamalar yapılınca telefonum çalmaya başladı.

“Bu atamalar neye delalet eder” diye.

Birini şahsen, diğerlerini ismen bildiğim üç atama da, son derece doğru, son derece yerinde atamalardır.

Bu üç isim arasında şahsen tanıdığım Prof. Dr. Cevdet Akçay, siyasi iktidar hangi parti ya da hangi görüşten olursa olsun hiç düşünmeden Merkez Bankası’nda başkanlık dahil her türlü görevin verilebileceği bir isimdir.

Kendisi ve görüşleri hakkında daha fazla fikir edinmek isteyenler, defalarca konuk olduğu Teke Tek programlarını Youtube’dan bulup izleyebilirler. İzledikçe de bu atamanın şaşırtıcı derecede doğru bir atama olduğunu kendileri göreceklerdir.

Fatih Karahan ise New York Fed’de araştırmacı olarak görev yapan ve Merkez Bankacılığı konusunda güven duyulması gereken bir isim.

Hatice Karahan da Türkiye’de ekonomi bürokrasisinde oldukça tecrübe sahibi ve reel sektörün sivil toplum kuruluşları ile uzun zamandır ilişki içinde.

Peki bu atamalar ne anlama geliyor?

Çok açık anlamı şu; Mehmet Şimşek ve Gaye Erkan, son birkaç haftada AK Parti içindeki bir kanattan ve Saray’a yakın bazı isimlerden aldıkları “yapıcı olmayan” eleştirilere rağmen güçlerini koruyorlar ve arttırıyorlar.

Ve yine bu atamalar yıllardır AK Parti’nin ve Beştepe’nin burnunun pislikten çıkmamasına neden olan smokinli kuşlar grubunun ve bu grubu besleyenlerin etkisinin giderek azaldığını, artık bu kuşları kimsenin takmamaya başladığının da göstergesi.

Bu da en azından ekonomi yönetiminde aklın yeniden egemen olmaya başlayacağının göstergesi.


Boğaziçi’ne yaptıklarınızdan utanıyor musunuz!

Yine Boğaziçi…

AK Parti iktidarının son yıllarda peş peşe yaptığı hatalardan biri de, Boğaziçi Üniversitesi’ne önce Melih Bulu’yu, ardından da yardımcısı Naci İnci’yi rektör atayarak üniversite içindeki barışı sabote etmeleri idi.

Bu iki isim de, göreve geldikten sonra büyük hatalar yaptılar.

Hırs ve öfke ile yanlış kararlar, yanlış atamalar ve ayıplı görevden almalar ile üniversiteye hızla seviye kaybettirdiler.

Batıdaki benzer üniversitelerde en itici güçlerden biri olan Mezunlar Derneği ile ilişkileri kopardılar.

Tam tabiri ile Türkiye’nin bu gözde üniversitesinin içine “SIÇTILAR”.

Ve bakın Allah’ın işine, şu anda Cumhurbaşkanlığı kabinesinde de, ekonomi yönetiminde Boğaziçi üniversiteliler ağırlıkta.

Dün Merkez Bankası yönetimine atanan üç kişinin üçü de Boğaziçi Üniversitesi mezunu.

Ve daha önce bir kez daha sorduğum gibi sorayım.

“Acaba iktidar Boğaziçi Üniversitesi’ne reva gördüğü muameleden utanıyor mu?”

Bu üniversiteye yaptıklarından ötürü, gelecekte Türkiye’yi yönetecek olanların bu üniversiteden bugünkü gibi insan kaynağı bulamayacaklarının farkında mı!


Celal Hoca Galilei’nin akademisine üye oldu

Son iki yıl içinde, benim sevgili dostum, arkadaşım Celal Şengör’ü çok üzen iki olay oldu.

Fransa Bilimler Akademisi, Prof. Celal Şengör’ü üye yapacaktı. Bütün prosedür tamamlanmış, sıra üyeliğin açıklanmasına gelmişti. Tam o sırada Türkiye’den bazı isimler devreye girdi. Akademi nezdinde Celal ile ilgili yalanlarla dolu bir karalama kampanyası başlattılar.

Fransız akademisi korktu, tartışmaların içine girmekten çekindi ve her şey tamam olmasına rağmen Celal’in üyeliğini açıklamaktan vazgeçti.

Daha sonra bir başka önemli kurum da aynı karalamalar nedeniyle Celal Şengör’e vereceği dünya çapındaki ödülü iptal etti. Bunlar benim sevgili dostumu çok ama çok üzdü.

Ben de Celal’e “Çeneni tut. Heyecanla dostum zannettiğin adamlara bile konuşuyorsun. Sonra birileri devreye girip üyeliğini engellemek için devreye giriyor. Bilimsel ünvanların, fesatlık ve siyaset nedeniyle güme gidiyor” dedim.

Ve bu kez çenesini tuttu.

Kimseye haber vermedi.

Ve Celal Şengör, bana göre dünyanın en köklü ve en saygın akademik kurumlarından biri olan Accademia dei Lincei’ye üye oldu.

Accademia dei Lincei, 1603 yılında Federico Cesi tarafından kuruldu.

Dünyanın en önemli bilim insanlarının pek çoğu bu akademinin üyesi olmuştur. Eski üyeleri arasında Galileo Galilei, Albert Einstein, Max Planck, Werner Heisenberg, Enrico Fermi gibi isimler var.

Dün Prof. Carlo Doglioni Celal’i arayarak, Accademia dei Lincei’ye yani “Vaşaklar Akademisi’ne” üye seçildiğini haber verdi. 

Akademinin adında vaşak geçiyor çünkü keskin gözleri ve uzağı görme yeteneğiyle bilinen vaşakların bu özelliğinin kendini bilime adamış kişilerde de olması gerektiğine atıf yapılmış.

Bazıları hâlâ Celal’e hakaret etmeye devam etsin.

O bizi bilim dünyasının zirvelerinde temsil etmeye devam ediyor. 


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Bilime ve bilgiye düşman olmadığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları