Disney CEO’su F.A.’dan mektup

İyi ki Disney yöneticisi değilim.

Eğer bugünlerde Disney’in başında olsaydım gerçekten çok güler, çok eğlenirdim. Büyük ihtimalle şu anda gülmekten karnıma ağrılar girdiği için, yatıyor olurdum.

Niyesini anlatayım.

Disney’in yayın platformunun Atatürk dizisini, muhtemelen Ermeni lobisinin baskısı üzerine platforma koymaktan vazgeçip sadece Türkiye’de yayınlayacağını açıklaması üzerine toplumun bir kesiminden ciddi tepkiler geldi.

Ardından iktidar partisi sözcüleri ardı ardına açıklamalar yaparak Disney’i kınadılar, dünyanın en büyük entertainment grubuna ayar vermek istediler.

İşte ben tam da burada gülmeye başlar ve uzun uzun kahkahalara boğulduktan sonra oturur şirketime ayar veren iktidar sözcülerine şöyle bir mektup yazardım:

“Sayın ……….

Ülkenizin kurucu lideri, efsanevi asker ve büyük devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili yapmış olduğumuz prodüksiyonu şirketimize ait yayın platformunda yayınlamaktan vazgeçmemiz üzerine bizlere yönelik yaptığınız açıklamaları okuduk ve çok şaşırdık.

Evet, dediğiniz gibi biz bu büyük insanın adını taşıyan diziyi yayınlamaktan farklı lobilerin baskısı yüzünden vazgeçmiş olabiliriz.

Ancak bunu yaparken, güvendiğimiz ve cesaret aldığımız gruplardan biri de sizlerdiniz.

Çünkü şirketimizin araştırma grubu, yapmış olduğu saha çalışmalarında sizlerin buna bir tepki göstermeyeceğini, tam aksine muhtemelen destekleyeceğini raporlaştırmıştı.

Sizlerin bugüne kadarki tavrınıza baktığımız zaman diziye konu olan büyük liderle ilgili olarak “iki ayyaş” benzetmesi yaptığınızı, yapmış olduğu devrimleri ortadan kaldırmak için yoğun çaba içinde olduğunuzu, geçmişte vuku bulmuş bazı kalkışmalar nedeniyle kendisini bizzat sizlerin soykırımcı ve katil ilan ettiğinizi, kendisini doğrudan eleştiremediğiniz ya da hakaret edemediğiniz zamanlarda silah ve çalışma arkadaşları üzerinden hakaret ettiğinizi, Atatürk’e ağır hakaretler eden yarı deli ve tam deli şahısları baş tacı ettiğinizi, bunların bazılarının cenazelerini neredeyse devlet töreni ile toprağa verdiğinizi, Atatürk’ün ortadan kaldırmaya çalıştığı ve yabancı istihbarat örgütlerinin aparatı haline gelmiş tarikatlara ve cemaatlere yüz ve yol verdiğinizi anlatan bu rapora güvenerek bu diziyi yayınlamama kararı aldık.

Açıkçası tepkiniz bizi çok şaşırttı. Tamam biz Atatürk dizisini Ermeni lobisi yüzünden rafa kaldırdık. Peki, siz Atatürk ilkelerini hangi lobi yüzünden rafa kaldırdınız!

Açıkçası biz size güveniyorduk. Güvenimizi boşa çıkarttınız.

Saygılar…

Disney CEO”

Emin olun, bu mektubu yazar yollardım.

Ama tabii Disney CEO’su ben olsaydım bu film zaten yayından kaldırılmazdı.

Ve Disney CEO’su ben olsaydım İslam’ın en temel kurallarını ayaklar altına alarak İslamcı olabilenlerin, Atatürk’ün tüm ilkelerini ayaklar altına alarak Atatürkçü olabileceklerini de tahmin ederdim.


İÜ’nün yeni rektörünün unutulan raporu

Prof. Osman Bülent Zülfikar’ın İstanbul Üniversitesi rektörlüğüne atanması beni hem şaşırttı, hem şaşırtmadı.

Zülfikar, 1994-1997 yılları arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sağlık Hizmetleri Daire Başkanlığı yapmıştı. 2000 yılında da profesörlüğe yükseltilmişti.

Bu açıdan bakınca atanması hiç şaşırtıcı değildi. Çünkü o dönem belediyede olan herkes AK Parti iktidarında önemli görevlere geldi hatta Başbakan bile oldu!

Zülfikar ise 2004-2008 yılları arasında Bakanlar Kurulu kararıyla YÖK üyeliği yapmıştı.

Sonrasında ise sesi soluğu kesilmiş, sadece Bezmialem Vakfı mütevelli heyet üyeliği ile yetinmişti. Kendisi de kendinden umudu kesmiş olmalı ki, 10-15 senedir sesi soluğu pek çıkmıyordu.

Ben de bu durumu, kendisi hakkında geçmiş yıllarda yapılmış bir soruşturmaya bağlıyordum.

Çünkü soruşturmada İstanbul Üniversitesi’nin yeni rektörü ile ilgili hazırlanan rapor iyi bir içeriğe sahip değildi.

“Kan hastalıklarının tedavisi için gereksiz yere yüksek bedelli kan ilaçları yazdığı, eczane ve ilaç şirketleri ile işbirliği yaparak kamuyu zarara uğrattığı, parasal konularda zaafiyeti olduğu” yazılıydı ve pek çok şikayetçi ile görüşülmüştü. Soruşturma raporunda Osman Bülent Zülfikar’ın “ceza alması gerektiği” açıkça istenmişti.

Sonrasında siyaset devreye girdi ve Zülfikar ceza almadan kurtuldu.

Açıkçası ben Zülfikar’ın bugüne kadar önemli bir göreve atanmamış olmasını, bu rapora bağlıyordum. Çünkü ceza almamış bile olsa, raporu yazanlar arasında muhafazakar kesimin saygı duyduğu hukukçular da vardı.

Beyefendi durdu durdu, rektör oldu.

Ne diyelim Allah Sağlık Bakanlığını korusun.


AK Parti’den Ankara sürprizi

Yerel seçimlere 8 ay kala CHP kendi olası adaylarını paramparça etmekle meşgulken, iktidar partisi bu zafiyetten nasıl yararlanacağının hesapları içinde.

Ve AK Parti kanadından her gün yeni dedikodular geliyor.

Bunlar arasında en şaşırtıcı olan dün kulağıma fısıldandı.

AK Parti Ankara’da Mansur Yavaş’ın karşısına çok sürpriz bir isim çıkarmayı planlıyor.

Bu isim sizi de şaşırtabilir.

Parti içi dedikodulara göre, AK Parti Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak Hulusi Akar’ı düşünüyormuş.

Olur olmaz bilemem.

Ama konuşulduğunu biliyorum.


Mutlu: Kemal Bey’in adaylığında hiçbir dahlim yok

Ekrem İmamoğlu’nun Oksijen gazetesine verdiği röportaj üzerine yazdığım yazıdan sonra gazetenin sahibi Zafer Mutlu aradı.

“Güzel yazmışsın da, emin ol Kemal Kılıçdaroğlu ile artık öyle yakın bir muhabbetim yok. Son iki yılda ya üç kere görüp konuşmuşumdur ya dört” dedi.

“Pek çok kişi adaylığının arkasında benim olduğumu düşünüyor onu da biliyorum ama bunun nedeni benim onu aday olmaya ikna etmem değil, kendisini ile adaylar belirlenmeden çok önce yaptığım bir sohbette aday olacağını hissetmem. Konuşmalarında aday olmayı istediği ve olacağı o kadar belliydi ki, çevreme ‘Kafaya koymuş, aday olacak, boşuna engellemeye çalışmayın’ dedim o sözlerim sanki adaylığını ben istiyormuşum gibi algılandı. Yoksa ben kendisine ne aday ol dedim, ne de aday olma dedim. Böyle bir şey yapmam mümkün değil” diye de ekledi.

Ekrem İmamoğlu’nun Oksijen’e yazı yazarak vermek istediği mesaj konusuna da değindi ve “Bize yazarak verdiği mesaj ile ilgili senin yaptığın siyasi yorumun Ekrem İmamoğlu’nun aklına geldiğini bile zannetmiyorum” diyen Zafer Mutlu Enis Berberoğlu ve Tuncay Özkan’la da uzun süredir görüşmediğini, onlarla beraber hareket ettiği algısının doğru olmayacağını anlattı.


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Sözümüz özümüzü yansıttığı zaman.

Erişilebilirlik Araçları