Tıpış tıpış uçuruma

CHP Grup Başkan Vekili Ali Mahir Başarır’ın ‘Bizim seçmenimiz kızar ama sonunda sandığa gelince yine bize oy verir” sözlerini sertçe eleştirdim. Çünkü bu tavır aynı Kemal Kılıçdaroğlu’nun anti Atatürkçü ve anti Cumhuriyetçi bir geleneğin temsilcisini CHP seçmenine aday diye dayattıktan sonra bir de “Tıpış tıpış oy verecekler” şeklindeki utanç verici sözlerini hatırlatıyordu.

“Bu kez öyle olmayacak. CHP seçmeni çok kızgın ve kırgın. CHP seçmeni elbette Cumhur İttifakı bileşenlerine oy vermeyecektir ama İYİ Parti’ye verebilir, başka bir muhalif partiye oy verebilir ama bunlara da oy vermek istemiyorsa sandığa gitmez. Bu kez öyle olacak.” dedim.

1999 seçimlerinde CHP’nin baraj altı kaldığını hatırlattım.

Ali Mahir Başarır aradı. “O cümle uzun bir konuşmanın içinden alınmış tek bir cümle” dedi ve meramını anlattı:

“Ben de 1999 seçimlerinde baraj altı kalındığını söyledim zaten. O gün bir alternatif olarak Ecevit’in var olduğunu ve CHP seçmeninin kendisine hiç de yabancı olmayan Ecevit’e oy verdiğini söyledim. Bugün seçmenin elinde böyle bir alternatif olmadığını belirttim. Ecevit gibi güçlü bir alternatif lider olsaydı seçmenimiz oraya giderdi. Bugün bu yok” dedi.

“Ali Mahir Bey, seçmendeki öfkenin hâlâ farkında değilsiniz. Kandırılmış ve çaresiz hissediyor. Lider zafiyetini görüyor. Bunu hâlâ anlamıyorsunuz” dedim.

“Anlamaz olur muyuz, sokakta gezerken vatandaşlar önümüzü kesiyor. Bazıları ağlıyor, bazıları ağır konuşuyor. Her şeyin farkındayız” dedi.

Bu aslında daha da vahim bir durumdu. Sürücüsünün uçuruma doğru sürdüğü bir otomobilde uçuruma gidildiğini görüp, hiç ses çıkarmamak gibi bir şeydi bu durum.

Bu sözler bana birkaç hafta önce Hikmet Çetin ile yaptığım sohbeti hatırlattı. Hikmet Çetin de “Keşte SHP’yi kapatmasaydık” demişti. Bir alternatif olsa, belki de rakiplerini diktatörlükle suçlayan Kılıçdaroğlu gibi bir “diktatör” özentisi kendini bu kadar rahat hissetmeyecek, “tıpış tıpış” politikasına bu kadar güvenemeyecekti.

Bugün Başkomutan

CHP’nin Atatürk dizisini platformunda yayınlama kararı alan Disney’e tepki göstermemesi herkesin dikkatini çekiyor.

İlginçtir, bu olay karşısında Atatürk’e sahip çıkanlar, Atatürk’ün devrimleri ile sorunlu olan siyasi hareket ve Atatürk düşmanları oldu.

Atatürk adını ağzına almayı pek sevmediği anlaşılan Kılaçdaroğlu ve partisinden ise ses seda yok.

Bakın şunu anlarım.

Kemal Kılıçdaroğlu ya da bir CHP sözcüsü çıkıp “Disney adlı yayın platformunun Atatürk’ün hayatını anlatan diziyi yayından kaldırması kabul edilebilir gibi bir rezillik değildir. Ama büyük önderimizi her fırsatta karalamayı kendine iş edinmiş kesimlerin Disney’in bu ayıbı üzerinden suni gündem yaratma çabalarına da alet olmayız. Temmuz ayında tüm zamanların enflasyon rekoru kırılmışken, akaryakıt fiyatlarına her gün en az 1 TL zam yapılırken, milletin büyük bölümü açlığa ve yokluğa mahkum edilirken, emekliler yaşayan ölüler haline getirilirken, kentler suç örgütlerine teslim olurken, milyonlarca göçmenin yükü milletin üzerine yıkılmışken biz böyle bir suni gündem yaratma çabasının bir parçası olmayız ve Disney’e gösterilecek tepkinin diğer sorunları gözden kaçırma çabası olduğunu görmezden gelemeyiz”

Emin olun bu bile bir açıklama olur, mahallenin namusunu kurtarır hatta haklı bile bulunurdu.

Ama çok açık ki, CHP mevcut lideri ile Atatürk’ü ve Atatürkçülğü bile AK Parti’ye kaptıracak.

Ve bundan da en ufak bir utanç duymayacak.

Bu arada CHP diktatoryasına hatırlatayım.

Bugün 5 Ağustos.

Yani Mustafa Kemal Atatürk’e Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından “başkomutan” ünvanı verilmesinin 102. yıl dönümü.

Hani belki kutlamak istersiniz.

Ama muhtemelen onu da AK Parti’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapmasını tercih edersiniz!


Su tasarrufu çok mu ayıp!

İstanbul’da barajların alarm veriyor olması ve koca kentin 1,5 aylık suyunun kalmış olması bir tek beni mi endişelendiriyor!

Bir yandan kuraklık nedeniyle zaten boş olan barajlar, bir de aşırı sıcaklar nedeniyle hızlı buharlaşma ile daha da hızlı boşalırken, görüyorum ki kimsenin umurunda değil. 

Şimdiden belediyenin ya da AKOM’un çıkıp su kullanımına sınırlamalar getirmesi, otomobil yıkamanın bir süreliğine yasaklanması, bahçe sulamalarında kısıntıya gidilmesi, vatandaşın su kullanımını azaltması ve dikkatli olması konusunda uyarılması gerekmiyor mu!

Yokluk kapıda iken tasarruf istemek çok mu ayıp. 

Yoksa tam da seçim senesinde İstanbul’u susuz bırakıp, AK Parti’nin “CHP demek çöp demek, susuzluk demek” söyleminin en azından 2. bölümünü haklı mı çıkarmak istiyorsunuz!


Kulüp içi demokrasi

 Ali Koç, Galatasaray’ın içini karıştırmak için dedikoduya başladı.

Galatasaray’ın Başkan Yardımcısı Metin Öztürk kendisine “Dursun Özbek sizinle ekranda karşı karşıya gelmez çünkü hitabeti yok” demiş.

Koç da bunu açıklayarak Galatasaray’da bir yönetim kurulu krizi yaratmak istiyor.

Ali Bey’e üzüleceği bir haber vereyim.

Böyle bir şey olmaz.

Çünkü Galatasaray’da bir yönetim kurulu yok.

Başkan Dursun Özbek var.

Sportif AŞ Başkanvekili Erden Timur var.

Bir de bu ikisine destek veren Niyazi Yelkencioğlu ve Metin Öztürk var.

Ve Metin Öztürk böyle bir şey söylediyse bile Galatasaray bunu “kulüp içi demokrasinin” bir parçası olarak görüyor.

Ben 2. başkan iken Başkan Cansun’a çok daha ağır eleştiriler yapardım. Bu da bir sorun yaratmazdı.

Bugün de bir sorun olmaz.

Siz merak etmeyin.

Keyfinize bakın. 


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Nezaket zafiyet zannedilmediği zaman.

Erişilebilirlik Araçları