Karatay’ın tek rakibi Mengele

Dr. Mengele adını bizim kuşak iyi bilir de, gençler zannederim pek aşina değildir.

Dr. Mengele, Hitler Almanya’sında bir doktor ve bir antropoloji araştırmacısıydı.

Nazi rejimi tarağından askerî doktor olarak atandığı toplama kamplarında yaptığı insanlık dışı deneylerle 2 milyon kişinin ölümüne neden olduğu iddia edildi ve Ölüm Meleği olarak adlandırıldı.

Almanya’nın 2. Dünya Savaşı’nı kaybetmesinin ardından kaçtı. Önce Arjantin’e, oradan Paraguay’a, en sonunda da Brezilya’ya yerleşti. Peşindeki Nazi avcılarına ve Mossad’a rağmen 1979 yılındaki doğal ölümüne kadar ele geçirilemedi.

Diyeceksiniz ki, şimdi Doktor Mengele nereden çıktı.

Canan Karatay aklıma getirdi.

Zannederim, ünlü doktor Canan Karatay hanımefendi de, Dr. Mengele kadar olmasa da, bilerek veya bilmeyerek çok sayıda hastanın ölümüne doğrudan ya da dolaylı yoldan sebep olmuştur.

Canan Karatay, kendi uzmanlık alanı olmayan konularda hiçbir somut bilgiye ya da araştırmaya dayanmayan önerileri ile insanlara kullandıkları ilaçları terk ettirerek, tanımadığı görmediği hastalara medya üzerinden çeşitli gıdaları kullanmalarını ve kullanmamalarını önererek, dinleyenlerin hoşuna gidecek ama asla bilimselliği olmayan ve kanıtlanmamış rejimler ve gıdalar hakkında güzellemeler yaparak milyonlarca insanın hastalanmasına, sağlığını yitirmesine ve hatta muhtemelen ölümüne sebebiyet vermiştir.

Öyle ki, bu hanımefendi Türk Tabipler Birliği’ne farklı tıp dernekleri ve uzmanlık kuruluşları tarafından defalarca şikayet edilmiş, defalarca cezalar almış ama Türkiye’deki mevzuatın yetersizliğinden dolayı hekimlik yapmaya devam edebilmiştir. Medeni bir ülkede Canan Karatay gibi birisi değil hekimlik yapmak, bir hastanenin veya hekim muayenehanesinin önünden bile geçirilmez, tıp doktorluğu yapması ömür boyu yasaklanır, tazminat davalarından tüm servetini yitirirdi.

Türkiye’de ise zaman zaman araziye uymakla birlikte, bulduğu ilk fırsatta kendini ortaya atarak saçmalıklarını sürdürebilmekte.

Son olarak “Covid aşısı olanlarda cilt döküntüsü, uyuz, zona, beyin ve kalp hastalıkları çok arttı! Bağışıklık sistemini çökertti, kızamık diye örtbas etmeye çalışıyorlar.” açıklaması medyada yer aldı.

Bu, bir hekimin değil, kabul gününe giden ilkokul mezunu bile olmayan kadınların yapacağı türden bir değerlendirme, kahvede yapılacak bir sohbet olabilir ancak.

Bir hekim hiçbir delile, veriye, araştırmaya dayanmayan böyle bir lafı etmez.

Canan Karatay’ın bu sözlerine karşın benim çıkıp “Yoo, bende hiçbiri olmadı. Çevremde de görmedim.” demem arasında bilimsel açıdan hiçbir fark yoktur. Hatta benimki “çevrem” lafının en azından denek grubunu göstermesi açısından ötürü bir nebze daha bilimsel bile sayılır.

Hele hele “uyuz” gibi bir parazite bağlı hastalığı aşıya bağlaması bilimsel yetersizliğinin de ayrı bir kanıtıdır.

Bu hanımefendinin, doktorluk yapması ne yazık ki, engellenemiyor.

Ama en azından basınımız Mengele’nin yerli rakibesinin sözlerini halka duyurmayıp, suçuna ortak olmamayı başarabilir.


İnatçı Mehmet Bey ve istifa iddiasının arkası

Dün ortalığa bir dedikodu yayıldı.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek 15 gün önce istifasını Cumhurbaşkanı yardımcısı Cevdet Yılmaz’a sunmuş ancak istifa kabul edilmemişti.

Ortalık karıştı, borsa bir sallandı. Çünkü bu iyiye işaret değildi. Anlaşmazlık vardı ve yakında Şimşek gidebilirdi. Naci Ağbal’dan bu yana ekonomideki tek rasyonel insanı kaybetme korkusuydu piyasayı sallayan. Gerçi tek başına çok bir anlamı yoktu Şimşek’in ama yine de önemliydi.

Ben de hemen Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndaki tanıdıkları aradım.

“Külliyen yalan” bilgisini aldım.

Ebette zaman zaman alınacak kararlar, atılacak adımlar üzerinde tartışmalar oluyor, gerilimler yaşanıyordu ama istifa akla bile gelmemişti. Tam aksine Cumhurbaşkanı’nın tam desteği vardı kendisine.

Haberin yalan olduğu istifanın Cevdet Yılmaz’a sunulduğu iddiasından belliydi, “Şimşek istifa edecek olsa istifasını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sunardı” diyordu bana bilgi veren bakanlıktaki kaynağım.

Bu yalanın kaynağının kimler olabileceğini sordum, “Pelikancıların Bakan Şimşek’ten rahatsız olduğu biliniyor. Oradan mı çıkmış bu haber?” diye sordum.

“Bu, o grubun işi değil. Bunda daha çok FETÖ kokusu var. Biz bu haberi onlara bağlıyoruz” yanıtını aldım.

“İki grubun kesişen paydası çok fazla, birbirlerinden çok da ayrı sayılmazlar” dedim gülerek.

“Yok yok, tam aksine Pelikancılar dediğiniz grup ihale onlara kalacak diye çok rahatsız oldu ve Bakan Bey’e destek açıklamaları yapıyorlar” dedi karşımdaki.

“AK Parti’de Mehmet Şimşek’e karşı bir tavır olduğu ve bu zamları yapmak için ona gerek var mı?” diyenler olduğunu duyuyoruz diye son bir soru sordum.

“Her ekonomik karardan birileri rahatsız olabilir. Bunların da bir şeyler söylemesi, birilerine ulaşmaya çalışması, ulaşamasa bile ulaşmış gibi yapması doğaldır. Mehmet Şimşek doğrudan Cumhurbaşkanı’na karşı sorumlu. Başkasının ne dediği kendisini hiç ilgilendirmiyor. İstifa etmeyi de hiç ama hiç düşünmüyor” yanıtını aldım.

Sonunda da “İstifa edecek olsa bunu siz medyadan değil, bizden duyarsınız merak etmeyin” deyip kapattı.

Anladığım kadarı ile görevi kabul etmemek için uzun süre inat eden Mehmet Şimşek, şimdi de görevini tamamlayabilmek için aynı şekilde inat edecek.

Bu görevden de kendi isteği ile kolay kolay ayrılmayacak.


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Verdiği sütü bir tekme ile döken ineğin kaç litre süt verdiğinin önemi olmadığını anladığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları