Nas çöpe, turizmci ve ihracatçı batağa

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, düne kadar söylediği hangi ilke varsa hepsine bir anda sırtı çevirdi ve bir anda piyasaları salladı.

Şimşek ne diyordu?

Öngörülebilir, tutarlı bir ekonomi yönetimi sergileyeceğiz. Bu yüzden de piyasada çalkantılara neden olmamak için faiz arttırımlarını 2,5 puan olarak yapmış, Merkez Bankası faiziyle piyasa faizini yavaş yavaş birbirine yaklaştıran ve TL’nin yabancı paralar karşısındaki değerini de dengede tutan bir yaklaşım sergilemeye başlamıştı.

Bu durum yine kendi ifadesi ile bankaların kredi musluklarını yavaş yavaş da olsa açmasına neden olmuş, yatırım iştahını da arttırmaya başlamıştı.

Dün ise büyük sürpriz yaptı.

Merkez Bankası faizini 750 baz puan arttırdı. Bu artışa piyasanın tepkisi TL’nin ani değer kazanması oldu. Döviz kurları ani değer kaybetti.

Ekonomistler bu kararı alkışladı.

Bu kararın alkışlanacak tek tarafı, ekonomi yönetiminin ”faiz sebep enflasyon sonuç” saçmalığını çöpe attığının resmen açıklamasıdır. Ekonomi yönetiminde “NAS’ döneminin kapandığının resmen ilanıdır.

Bundan önceki iki artışta “Sayın Cumhurbaşkanı’nın hassasiyetleri de göz önüne alınarak” diye yapılan artışlara karşın “Sayın Cumhurbaşkanı’nın hassasiyetlerini artık takmıyoruz” denmiştir.

Benim anladığım kadarı ile bu kararın tek gerekçesi Kur Korumalı Mevduatların (KKM) boşaltılması için bankaların elini güçlendirmek, Merkez Bankası’nın KKM’den çıkış faturasını düşürmektir.

Buna karşın, öngörülebilir ekonomi yönetimi düşüncesi ağır hasar almıştır.

Ve bu zor günlerde Türkiye’ye girdi sağlayan turizmci ve ihracatçı bu kararla büyük yara almıştır.

Turizmci bu yılın yatak kapasitesini geçen yıl satarken bir kur öngörüsü yapmış, buna göre bir fiyat belirlemiştir. Enflasyon ve maaş zamları nedeniyle maliyetleri artmış, baskılanan döviz kurları nedeniyle geliri aynı oranda artamamışken, zaten bıçak sırtında olan gelir gider dengesi bu faiz kararı sonrası hızlı düşen döviz kuru nedeniyle bir anda zarara dönüşmüştür. Zaten çok düşük olan kâr marjı ortadan kalkmıştır.

Benzer bir durum ihracatçı için geçerlidir.

Tekstil ihracatçısı, tüm maliyetlerini bilen müşterileri karşısında zaten müşteri tarafından belirlenen kâr marjı ile çalışmaktadır. Tüm maliyetleri enflasyon oranında artarken, geliri dün ani bir biçimde gerilemiş, ödediği ücret, enerji fiyatı gibi sabit giderleri dolar bazında artış gösterirken, gelirleri TL bazında düşerek zaten düşük olan kârını bir günde ya sıfırlamış ya da zarara çevirmiştir.

Bu durum tüm ihracatçı sektörler için geçerlidir.

Merkez Bankası’nın kararı, Türkiye’ye yabancı para cinsinden girdi sağlayan tüm sektörlere ciddi bir darbedir. Türkiye’nin mali dış bağımlığını arttırmıştır.

Fiyatlarda bir gerileme sağlamayacağı, hiçbir şeyin fiyatı düşen kurlar nedeniyle gerilemeyeceği için de kimseye faydalı bir iş olmayacaktır.

Ekonomide önemli olanın stabilite olduğu vurgusu da artık Şimşek açısından inandırıcı değildir.


Beceriksiz yönetimin faturası da çiftçiye

İktidar mısır fiyatını 6 bin TL olarak belirledi. Bu 5 bin 700 TL olan geçen yılki fiyata göre yüzde 5’lik bir artışa tekabül ediyor,

Tarımsal üretimdeki maliyet artışının en az yüzde 102 olduğu bir yılda bu artış çiftçiye hakaret anlamını taşıyor.

Uluslararası borsalarda mısır fiyatının geçen yıla göre düşüşte olduğu bir gerçek.

Geçen yıl 296 dolar olan mısırın, bu yıl 270 dolar, yani zorla düşürülen kurla bile 7 bin TL civarında seyrettiğini biliyoruz. Ama Türkiye’de üretim maliyetlerinin de arttığı bir gerçek.

Çiftçinin maliyeti geçen yıla oranla yüzde 100 artmış, geliri ise yüzde 5.

Ülke ekonomisinin kötü yönetilmesinin faturası açıkça çiftçiye çıkarılıyor.

Üretim bir kez daha cezalandırılıyor.

Zaten giderek azalan tarımsal üretimi yapmaya devam edenlere bir kez daha fatura çıkarılıyor.

Bir kez daha üretene “Üretme kardeşim” mesajı veriliyor. Tüm dünya çiftçisini desteklerken, bizi idare edenler kendi beceriksizliklerinin faturasını çiftçiye çıkarıyor.

Ama ne yalan söyleyeyim, çiftçiye müstahak ama olan memlekete oluyor.


Kurmay’a bak çay demle

Önceki gün Youtube’daki programımda Emre “CHP’li bir kurmay Kılıçdaroğlu’nun bu kez yerel seçimlerle ilgili çok hırslandığını söylemiş” deyince “Böyle bir şey söylenmemiştir. Nerede okuduysan uydurmadır” dedim. 

Gerçekten de hiçbir aklı başında kurmayın böyle bir şey söylemeyeceğini düşünüyordum.

Bu, açıkça Kılıçdaroğlu’nun 14 yıldır hırslanmadığını, kaybettiği 12 seçimi hırslanmadan kaybettiğini, Cumhurbaşkanı adayı olduğunda bile hırslanmadığını söylemek demekti.

Beyefendinin aklına hırslanmak 13 sene sonra gelmiş demekti.

Komikti. Aptalcaydı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurmayının bile bu kadar “ahmak” olabileceğine inanmamıştım.

Gazete Duvar’dan Serkan Alan mesaj attı dün.

“Fatih Abi, o haberi ben yazdım ve emin olun palavra değil. Kaynak adının açıklanmasını istemedi ama emin olun ki, bunu söyledi ve ben de yazdım. Haberimin sonunu kadar arkasındayım” dedi.

Ben Serkan kardeşime inanıyorum. Bu laf denmiş.

Yanlışlık haberde değil böyle bir zekayı kurmay yapanda.


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Tutarsızlık meziyet zannedilmediği zaman.

Erişilebilirlik Araçları