Yavaş’ın amacı psikolojik üstünlük

Bugün Pazar. Şöyle keyifli bir şeyler yazayım diye planlıyordum kafamda. Bugün bana göre dünyanın en iyi ve en kaliteli av tüfeklerini üreten bir firmayı ve onun sadece tüfekler değil, diğer ürünlerini de anlatacaktım sizlere. Ama siyaset ne yazık ki, izin vermedi.  Onu bir başka pazara bırakıp, yine siyasetten gitmek zorunda kaldım.

Dün Mansur Yavaş cephesinden bir açıklama geldi.

Geçenlerde, Youtube’daki programımda “Mansur Yavaş adaylığını açıkladı ama CHP içinde Yavaş’ı istemeyenler olduğunu biliyoruz. Çankaya Belediye Başkanı’nın da adı geçiyor. CHP Mansur Yavaş’ı istemez ise İYİ Parti Mansur Yavaş’ı ister hatta AK Parti bile Mansur Yavaş’ı ister” dedim.

Anladığım kadarı ile Mansur Yavaş bu iyi niyetli cümleme biraz alınmış.

Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi bana söylediği bir cümleyi hatırlatma ihtiyacı duymuş. “Öyle bir daha parti değiştirmek falan yok. Bundan böyle adaysak CHP’den adayız.”

Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi adaylıklar açıklanmadan önce ise adaylığa hazır olduğunu ama CHP dışında bir partiden çıkacak bir adayın kazanma şansının olmadığını Meral Akşener’e de söylediğini biliyordum.

Mansur Yavaş “CHP’den başka bir yerden aday olmam” mesajını iletince, ben de beni arayan kişiye “Mansur Yavaş’ı değil, CHP’nin Yavaş’ı aday göstermeme ihtimalini eleştirdim. Yanlış anlamayın” dedim.

Bunu farkındaydı Başkan.

Bu konuşmada bana iletilenler şunlar oldu:

–       Mansur Yavaş, yerel seçim öncesi 6’lı masanın bu denli moralsiz olmasına bir anlam veremiyor. Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri kaybedildi ama 19 büyükşehri yerelde kazanacak oya ulaşıldı. Keza kazanılacak ilçe sayısında da artış var. Bu dağınık tablonun, bu birbirine düşmüş masanın kimseye faydası yok.

–       Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı, Eylül ayı içinde 6’lı masanın liderlerini bir davet ile bir araya getirip, yerel seçimler öncesi yeniden bir fikri beraberlik ve ortaklaşa gidilecek bir yerel seçim için aynı masada buluşturmayı hedefliyormuş. 6 lidere bir anlamda “Kendimize gelelim” demeyi planlıyormuş ancak peş peşe gelen açıklamalar sonrası bundan vazgeçmiş gibi görünüyormuş.

–       Mansur Yavaş CHP’nin kendisini aday göstereceğinden kuşku duymuyormuş. Genel Başkan’ın İstanbul ve Ankara’da mevcut başkanlarla seçime gitme konusunda verdiği söze sadık kalacağını düşünüyormuş.

–       Yavaş’ın aday gösterilmesi halinde Ankara Büyükşehir Belediyesi’ni kazanacağından kuşkusu yokmuş.

–       CHP dışında bir partiden aday olmaya niyeti olmadığı gibi, olması halinde kazanabileceğini düşünmüyormuş. CHP’nin Ankara’daki gücünü arkasına almayan bir adayın kazanma ihtimali olabileceğini düşünmüyormuş.

–       Aday olmak istediğini açıklamasının ise CHP yönetimine bir mesaj vermekle alakası yokmuş. Aday olduğunu, psikolojik üstünlüğü ele geçirmek için açıklamış. Aday olmayabilir dedikodularını kesmek ve İYİ Parti’ye de mesaj vermek amacıyla yapılmış bir açıklama olarak görmek gerekiyormuş.

–       Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı, 6’lı masanın yeniden bir araya geleceğine ve yerel seçim öncesi stratejik bir işbirliği yapacağına hâlâ inanıyormuş ve şu anda yapılan açıklamaları biraz da iç hesaplaşma olarak görüyormuş.


Şero genel başkan olsun o daha CHP’lidir

CHP, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyelerini, Kemal Kılıçdaroğlu’na rağmen bir kez daha kazanabilecekmiş gibi bir hava oluşmaya başlamıştı.

Kılıçdaroğlu’ndan haklı olarak nefret etme noktasına gelen ve onun başında olduğu partiye değil oy selam bile vermeyi düşünmeyen geniş bir kitle yerel seçimlerde “her şeye rağmen” CHP adaylarına oy vermekten vazgeçmeyeceğini göstermeye başladı.

İstanbul’da Ekrem İmamoğlu, CHP seçmeninin nefret ettiği genel merkeze alternatif olduğu için seçmen parti yönetimine karşı İmamoğlu’nu destekleyecek. Ankara’da da Mansur Yavaş zaten bambaşka bir hikaye yazıyor.

Kemal Kılıçdaroğlu ise İstanbul’un kendisine rağmen kazanılacağını görmeye başlayınca hemen yeniden devreye girdi ve CHP’yi yok etme planlarını güçlü bir biçimde tekrar harekete geçirdi.

Önce sosyal medya profilinde Recep Tayyip Erdoğan fotoğrafı olan “karanlık” bir tipe genel merkez binasında oda verdiği ortaya çıktı. Afrika, Ortadoğu ve Rusya’da “kirli” bağlantıları olduğu söylenen bu kişinin, profilinde Erdoğan fotoğrafı dururken CHP genel merkezinde makam sahibi olması kendisine makamı veren Kılıçdaroğlu olunca hiç de garip değil. Kemal Kılıçdaroğlu’nun SADAT ile de ilişkisi olduğu pek yakında ortaya çıkarsa buna da şaşırmayacağım.  

Çünkü bir başka AK Partiliyi de kendine danışman yaptığı açık seçik kanıtlandı. CHP Genel Başkanı sosyal medya hesabından Atatürk’e, CHP’ye ve bizzat kendisine hakaretler yağdıran P. Mahpeyker Yaman isimli AK Partili bir kadını kendisine danışman yapmıştı.

Rezillik ortaya çıkınca “kös vurucunun hınk deyicisi’ Eren Erdem ortaya atladı ve “Böyle bir danışman yoktur” diye milletin gözünün içine baka baka, utanmadan yalan söyledi.

Yalanı birkaç dakika içinde hem onun hem de genel başkanının yüzüne vurulan ıslak imzalı belge ile ortaya çıktı ama Eren Erdem en ufak bir utanma belirtisi göstermedi. Danışman kadın da “Evet, danışmanım” diye ortaya atladı. “O paylaşımları ben yazmadım, danışmanım yazdı” diyerek kendini savundu.

Görülen o ki, Kılıçdaroğlu yerel seçimlerde CHP’nin başta İstanbul olmak üzere büyükşehirleri kazanma ihtimali olmasından rahatsız ve buraları da kaybetmek için yeniden devreye girmiş vaziyette.

Ve bazıları hâlâ bu adamı savunmaya devam ediyorlar.

Bakın size söyleyeyim.

Kılıçdaroğlu hem CHP’yi hem de Türkiye’yi bir uçuruma doğru sürüklüyor.

Bunu kimilerine göre bilerek yapıyor, kimilerine göre ise basiretsizliğinden, bilgisizliğinden ve yazarsam ayıp olacağını düşündüğüm başka bir özelliğinden.

Benim için fark etmiyor.  Beni, bizi hangi nedenle yaptığı değil, sonucu beni ilgilendiriyor.

Ve emin olun Kılıçdaroğlu yerine genel merkezin kedisi Şero’yu partiye genel başkan yapın partiyi daha iyi yönetir.

En azından Atatürk fotoğraflarına bakarak bir şeyler öğrenmiştir.

Ve belki de Şero bile değil, sokaktan bulacağınız herhangi bir kedi bile parti için de, ülke için de daha iyidir.


Sevinmeyi hak etmeyen bir ülke

Artık terbiyesizliğin zirvesine çıktılar.

Türkiye’ye bir takım sporunda en başarılı günlerini yaşatan voleybolcu kadınlarımıza artık açıktan saldırıya geçtiler.

Aslında tüm takımdan nefret ediyorlar çünkü o takım çağdaş, modern, aydınlık, eğlenen, gülen, neşeli bir Türkiye’yi simgeliyor ve bu onları rahatsız ediyor. Ve bu nefretlerini takımın hücum gücünün en önemli iki parçasından biri olan Ebrar Karakurt üzerinden kusuyorlar.

Sosyal medyada Abdülhamit adlı bir troll Ebrar’a saldırıyor, Ebrar bu pisliğe layık olduğu yanıtı en ufak bir hakaret içermeyen bir mesajla verince kuduruyor, genç kıza “Ne, ecdada hakaret ha!” diyerek saldırıyorlar, trollün adının Abdülhamit olmasından faydalanarak sanki Ebrar, Sultan Abdülhamit’i kast etmiş gibi davranıyorlar.

Yarın sokakta Muhammed isimli biri ile kavga etsen sanki Peygamber Hz. Muhammed’le kavga etmiş olacakmışsın gibi.

Bu rezil koroya aynı ilkelliğin siyasetteki uzantıları da aynı anda katılıyor ve onlar da hakaret yağdırmaya başlıyorlar.

Ve ne federasyon ne de bir başkası bu kızlarımızı savunmuyor. Hadsizlere karşı kendini siper etmiyor. İngiltere’de iken grup seks partileri ve uyuşturucu partilerinden fotoğrafları ile gündeme gelen, Türkiye’ye gelince cami fotoğrafları ile gündem olmaya çalışan Mesut Özil isimli kişi kadar bile değer görmüyor Türkiye’nin gururu olan bu çocuklar.

Ve çok önemli bir maç öncesi takımın morali yerle bir.

Ama onlar bunlara rağmen şampiyon olacaklar diye umuyorum.

Sonra da bir daha o formayı sırtlarına giymesinler.

Çünkü bu ülke sevinmeyi hak etmiyor. 


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

İktidarın düzeyini muhalefetin düzeyinin belirlediğini anladığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları