Yine Darbe Anayasası palavrası

İktidar partisi AK Parti, yine Anayasa değişikliği türküsü söylemeye başladı.

“12 Eylül Darbe Anayasasını değiştirmek gerek” diyerek bir kez daha Anayasa değişikliği yapacaklar.

Gülerek izliyorum, Darbe Anayasası masalını eğlenerek dinliyorum.

Darbe Anayasası dedikleri Anayasa, 7 Kasım 1982 günü yapılan referandumda yüzde 91,37 oy oranı ile kabul edilmiş bir Anayasa.

Darbecilerin Anayasası mı!

Darbecilerin Anayasası, Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı başkanlığında bir heyet tarafından yazılmıştı. Nasıl yazıldığını belki bir gün Aldıkaçtı’nın asistanlığını yapan Prof. Dr. Süheyl Batum anlatır.

Oldukça özgürlükçü 1961 Anayasası’nı ortadan kaldıran bu Anayasa ile ilgili “Ben hayır oyu verdim” diyen Türk vatandaşlarının oranı yüzde 91’dir ama Anayasa yüzde 91,3 ile referandumdan evet oyu almıştır. Bu açıdan AK Parti’ye benzer. Ona da oy vermedim diyenler çoğunluktadır ama seçimi hep AK Parti kazanmıştır.

İktidarın “Darbe Anayasası” diyerek bir kez daha değiştirmek istediği bu Anayasa, kabul edildiği 1982 yılından bu yana tam 21 kez değişikliğe uğramıştır.

Sadece AK Parti iktidarı döneminde 1982 Anayasası’nda 12 kez değişikliğe gidilmiştir.

Sadece AK Parti döneminde 177 Maddelik Anayasa’nın 134 maddesinde değişikliğe gidilmiş, üstelik de bazı maddeler birden fazla kez değiştirilmiştir.

AK Parti döneminde yapılan bu değişikliklerin bazıları için 3 kez referanduma gidilmiştir.

2007 yılında “Cumhurbaşkanı’nı halkın seçmesi” için yapılan değişikliğe, referandumda yüzde 68 oranında “evet” oyu verilerek Anayasa değiştirilmiştir.

Ardından tartışmalı 2010 Referandumu yine AK Parti döneminde yapılmıştır. Bu referandumda, AK Parti ile birlikte hareket eden FETÖ, değişikliğe destek vermiş, örgütün elebaşı Fetullah Gülen “Ölüler mezardan kalkıp oy kullanmalı” demiş ve öyle de olmuştur. Yüzde 57,8 ile kabul edilmiştir. Bu yolla FETÖ iktidar ortağı olmuş ve Darbe Anayasası’nı ortadan kaldırma vaadiyle yapılan değişikliklerden sonra önce yargı darbesi, ardından da 15 Temmuz darbe girişimi gelmiştir.

Darbe Anayasası’nı ortadan kaldıran değişikliğin yeni bir darbe girişimine neden olması üzerine 2017 yılında Yeni Darbe Anayasası’nı bir kez daha değiştirmek gereği hasıl olmuştur.

Bu kez daha da köklü bir değişikliğe gidilmiş ve ülkenin sistemini baştan sona değiştirecek bir değişiklik ile parlamenter sistemi ortadan kaldırıp Başkanlık sistemini getiren bir Anayasa, iş hukuku doktoralı ve TKP üyesi Mehmet Uçum tarafından hazırlanmış ve referandumdan yüzde 51,4 oy alarak kabul edilmiştir.

Anlayacağınız Darbe Anayasası denilen Anayasa’nın 134 maddesi, yani yüzde 75’i AK Parti tarafından değiştirilmiş, bu değişikliklerin bazıları da üç kez referanduma gitmek suretiyle yapılmıştır.

134 madde değiştirildiği halde, bu Anayasa hâlâ darbe Anayasası ise, sorun Anayasa’da değil, değiştirendedir.

Sadece AK Parti döneminde 12 kez değiştirilen, 3 kez referanduma götürülen, 134 maddesi ve yüzde 75’i değişen Anayasanın 13. değişiklikle “demokratik” olacağına inanmak için gerçekten ahmak olmak gerekir.

Zaten halk da artık bunu anlamıştır.

2010 referandumunun siyasi kargaşa, 2017 referandumunun ise ekonomik çöküş getirdiği aşikardır.

AK Parti’nin ilk değişikliği yüzde 68, ikinci değişikliği yüzde 57, son değişikliği ise yüzde 51 ile kıl payı geçmiştir. Millet bu uyanma eğilimini sürdürürse “dürüst” bir referandumda, yeni bir değişikliğin geçme şansı yoktur.

Çünkü artık herkes hedefin daha demokratik bir Anayasa olmadığını anlamıştır.


Ya liyakat ya mülakat

“Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimden önce öğretmen alımlarında mülakatın kaldırılacağı sözünü verdi, şimdi Milli Eğitim Bakanı mülakat sürecek, diyor. Bu nasıl söz vermek” diyen e-mailler geliyor öğretmen adaylarından.

Öğretmen olacaklar ama hâlâ Türkiye’yi ve iktidarımızı öğrenememişler.

Bakın etrafınıza, hiçbir şeyi bilmiyorsanız çarşı pazardaki fiyatlara bakın ve seçim öncesi sözleri hatırlayın. Tamam, öğretmen dediğin saf ve temiz olmalıdır ama ne olur bu kadar da saf olmayın!

Türkiye’de memur alımında mülakatın kalkma ihtimali var mı sizce!

Mülakat kalkarsa, partili olmayan, torpilli olmayan, cemaatten olmayan birini nasıl olacak da KPSS birincisinin yerine atayacaklar?

Mülakat olmaz ise 70 IQ ile dandik bir üniversiteyi bitirmiş bir partili çocuğunu, bir cemaat evladını, bir partili yakınını nasıl olacak da en iyi okulları bitirmiş, 140 IQ’lu bir çocuğun önüne geçirip onun amiri yapacaklar?

Büyük ihtimalle Milli Eğitim Bakanı gidip bunu anlatmıştır Cumhurbaşkanı’na. Mülakatı kaldırırlarsa başlarına gelecek felaketi.

O da “devam” demiştir. Yoksa mümkün mü, bir bürokratın Cumhurbaşkanı’nın dediğinin tersini yapması, tercih kullanması?

Zaten ülkeler de tercihlerini yaparlar.

Ya liyakat ile bir yere gelir o ülkenin gençleri.

Ya mülakat ile.

Mülakatı tercih edersen, 70 IQ’lu bir yönetimin olur.

Diğerleri ise başka ülkeler için masrafsız yetiştirilmiş iş gücü, bizim için ise beyin göçü.


Yapay zeka ve doğal ahmaklık

Yapay zekanın ilk ortadan kaldıracağı işlerden biri zannederim mütercim tercümanlık ve İngilizce dışında bir dili öğrenme gerekliği olacak.

Bunun çok da uzak olmayan bir gelecekte gerçekleşeceği, Google ilk çeviri programını kullanıma açtığı zaman belli olmuştu.

O sıralarda farklı diller öğrenmek için çabalayan kızıma “Öğrenmende bir mahzur yok ama bence gerek duymayacaksın. Bir kulaklık ile her dil İngilizce olarak sana gelecek” demiştim.

Bugün artık bu noktadayız.

Yapay zeka ile artık tüm diller İngilizceye, İngilizce tüm dillere çevrilebiliyor.

Şimdi artık yapay zeka sadece duyarak değil, dudak okuma yöntemiyle de çeviri yapmak üzere eğitiliyor ve çeviriler artık gerçek zamanlı olmaya, milisaniye gibi bir farkla yapılmaya başlanıyor.

Tüm gelişmiş ülkeler, kaynaklarının önemli bir bölümünü artık AI, Yapay Zeka gelişimine ve uygulamalarına aktarıyorlar.

Biz ise çok daha ciddi meseleleri ele alıyoruz.

Çok daha önemli konuları tartışan “bilim insanlarını” desteklemeye ve konuşmaya devam ediyoruz.

Mesela dün bilim insanlarımızın önümüze getirdiği konu, şeriat gelirse erkeklerin 81 vilayette ayrı ayrı eş alabilecekleri yolundaki önemli bilgiyi ortaya çıkarıp bizlerle paylaşmak idi.

Bugünkü konunun ne olacağını bilmiyorum.

Ama sevindiğim Ramazan ayının artık yaza denk gelmemesi.

Çünkü o zaman 1400 küsur yıldır çözemediğimiz bir büyük sorunla karşılaşıyoruz.

“Oruçlu denize girersek, kıçımıza kaçan su orucumuzu bozar mı!”

Bunu tartışa tartışa kıçımıza gerçekte neyin kaçtığını fark etmediğimizin bile farkında değiliz.

En acısı da bu…


Müjde

Kemal Kılıçdaroğlu’na bir müjdem var.

Norveç’te muhalefet 99 yıl sonra seçimi kazanmayı başarmış.

Kaç yılı kaldığını hesaplayabileceğini umuyorum.

Ne de olsa eski hesap uzmanı. 


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

İmrenmeyi fesatlığa dönüştürmediğimiz zaman.

Erişilebilirlik Araçları