Eris varyantı COVID’i hortlatır mı!

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın, uzun bir aradan sonra geçen hafta kameralar karşısına geçip Corona virüsünün yeni varyantı Eris’in Türkiye’de de görüldüğünü açıklamasından sonra millette hafif bir panik ortaya çıkar gibi oldu.

Uçak yolculukları başta olmak üzere toplu taşımada maske takanlar, kalabalık yerlere girmeye çekinenler ve mecbur kalmadıkça girmeyenler yeniden hayatımızın bir parçası.

Haliyle bana da çok sayıda okurdan “Bu yeni varyant tehlikeli mi, öldürücü mü, ne kadar tedirgin olmalıyız” gibi sorular yağmur gibi yağmaya başladı.

Ben de Corona döneminde iyiden iyiye ahbap olduğumuz değerli bilim insanlarına “Eris”in ne kadar tehlikeli olduğunu, öldürücülük oranını sordum ki, bana soranlara yanıt verebileyim.

Öncelikle şunu söyleyeyim. Eris daha çok yeni ve hakkında yeterince birikmiş bilgi yok.

Türkiye’deki vaka sayısı da kesin bir yargıya varacak kadar fazla değil.

Ancak başka ülkelerden gelen bilgi ve datalara dayanarak bazı tahminler yapmak mümkün.

Yurt dışı verilere göre Eris sonrası COVID’li hasta sayısındaki artış yüzde 38. Bu da yeni varyantın bulaşıcılığının yüksek olduğunu ve bağışıklık sisteminin henüz bu varyantı tanımadığını gösteriyor.

Ancak hasta sayısındaki yüzde 38’lik bu artışa rağmen, hastane ve yoğun bakım yatışlarında bir artış yok.

Yani Eris’in neden olduğu COVID vakaları ağır seyreden bir COVID’e neden olmuyor. Öyle ki, gelen bilgilere göre Eris’i mevsimsel soğuk algınlıklarından ya da hafif geçen griplerden ayırmak zor.

Türkiye’de yeni varyantın merkez üssü İstanbul gibi görünüyor. İstanbul’da sağlık personeli arasında pozitifliklerin arttığı ve tek tük de olsa yoğun bakım gereksinimi olduğu bilgisi var elimde.

Ankara’da ise şu ana kadar yoğun bakıma intikal eden hasta yok.

Anlayacağınız panik yaratacak bir durum söz konusu değil.

Ama yine de temizlik kurallarına dikkat etmekte, abartmadan önlem almakta fayda var.

Sonuç olarak yavaş yavaş solunum yolu hastalıkları mevsimine giriyoruz. Dikkatli olmaktan kimseye zarar gelmez.


Gazeteci kılıklı Remoralar

AK Parti iktidarının Türkiye’ye verdiği zararlardan biri de, rakibini ya da muhalefetini de kendine benzetmek oldu.

Bugün başta CHP olmak üzere AK Parti’nin siyasi rakibi olmaya çalışan partilerin pek çoğu AK Parti’nin yöntemlerini benimseyerek siyaset yapan kötü birer AKP kopyası.

Hal böyle olunca bu partilerin, özellikle de CHP medyasının da AK Parti medyasından hiç ama hiç farkı kalmıyor.

Aynı derecede yandaş, aynı derecede partinin yarattığı kaynaklardan beslenmeye hevesli, aynı oranda parti tarafından yönetilip yönlendirilen, aynı siyasi beklenti içinde bir tür “Remora”lar.

Remora da neyin nesi diye soracak olanlar için anlatayım.

Belgesel izlemeyi seviyorsanız, köpekbalığı belgesellerinde bu oldukça saldırgan hayvanların hemen yanında, hatta neredeyse ağzının yakınında korkmadan yüzen daha küçük balıklar görürsünüz. Bunlara Remora brachyptera adı verilir.

Sadece köpek balıklarının değil, kılıç balığı gibi diğer büyük balıkların da çevresinden ayrılmazlar ve bu büyük balıkların avlarından artıklarla beslenirler. Hatta zaman zaman dişlerinin arasında kalan parçaları temizleyerek büyük balıkları rahatlatırlar.

Bu Remora balıkları kendi yönlerini de belirlemezler. Büyük balık nereye gidiyorsa, bunlar da aynı yöne giderler hatta başlarının üzerindeki vantuz benzeri yapı ile büyük balığa tutunup, hiç yorulmadan yol alır, hiç zorlanmadan yön değiştirirler.

Bugün Türkiye’deki siyasete bu Remoralar gibi vantuzları ile yapışmış bir grup sözde gazeteci var.

Bunlardan biri “Özgür Özel madem aday. O zaman partideki görevinden istifa etsin” buyurmuş. Görev dediği “Grup Başkanlığı”. Parti Kurultay’a giderken en etkili konumda olan genel başkana “İstifa et” diyen yok. O kalsın. Ama Özgür Özel etsin.

Bu “Remora”ya bunu yazdıran elbette ki, genel başkan ve çevresi.

Hani şu “Partili Cumhurbaşkanı olmaz” dedikten sonra “Seçilirsem partimden istifa etmeyeceğim” diyen. Bırakın partisinden istifa etmeyi “Cumhurbaşkanı bir partinin genel başkanı olamaz” dedikten sonra “Seçilirsem genel başkanlığı uhdemde tutmaya devam edeceğim” diyen ilke fukarası genel başkan ve çevresi.


Yanlış hediye, yanlış kitap

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Elon Musk ile görüşmüş. Daha doğru Elon Musk ve oğlu X AE A-AXII Musk ile.

Musk her zaman olduğu gibi Türkiye’nin uydularını Space X roketleri ile uzaya yollamasını ve Starlink’e izin vermesini istemiş.

Erdoğan ise Musk’tan Türkiye’ye bir Tesla fabrikası kurmasını talep etmiş ve Türkiye’nin yapay zeka vizyonundan söz etmiş.

Musk’ın Avrupa ile yolları ayırma mesajını daha birkaç gün önce veren Türkiye’ye bir Tesla fabrikası kurmak isteyeceğini hiç zannetmiyorum.

Belki ilerde Togg fabrikasını satın almak ya da kiralamak isteyebilir.

Bilemem.

Görüşme sonrası Erdoğan, küçük Musk’a futbol topu, baba Musk’a ise kendi kitaplarını hediye etmiş.

Keşke Erdoğan’ın birkaç tane bu işlerden anlayan danışmanı olsaydı da, Musk’a kendi kitapları yerine, ya da en azından kendi kitaplarının yanı sıra mesela Prof. Dr. Ethem Alpaydın’ın yıllar önce dünyanın en iyi üniversiteleri arasında her zaman ilk üçte olan MIT yani Massachusetts Institute of Technology yayınlarından çıkardığı “Introduction to Machine Learning” adlı kitabını hediye etseydi.

Alanında öncü bir kitap olan bu kitap ile belki Elon Musk’a Türkiye’nin bilimsel yönünü gösterebilir, Türkiye’de yapay zeka alanında öncülük yapan bilim insanlarının da olduğunu anlatabilir ve Türkiye’de yatırım yapması için bir altyapı olduğunu gösterebilirdik.

Ama muhtemelen Erdoğan ve çevresindekilerin bu kitaptan haberi bile yoktu.

Zaten Kartal İmam Hatip varken, MIT de neyin nesiydi!


Sorun ev sahibinde değil

Olumsuz hiçbir şeyin sorumlusu olmayan Cumhurbaşkanımız, kira artışları konusunda da elbette ki suçu ev sahiplerinde buldu.

Kiraları indirmek için, ev sahipleri ile mücadele edeceklerini açıkladı.

Peki acaba Sayın Cumhurbaşkanımızın, konut maliyet artışları diye bir şeyden haberi var mı!

Kendilerinin “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” politikasının hayata geçmesi ve faiz indirimlerinin ardından konut üretim maliyetlerinde ne kadar artış olduğunu bir sorarsa zannederim ev sahiplerini suçlamaktan vazgeçer.

Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine başladığı Eylül 2021 öncesi konut maliyetlerindeki artış yüzde 40 civarında idi.

Merkez Bankası kararının hemen ardından, dövizdeki yükselişin de etkisiyle Ocak ayında konut maliyet artışı yüzde 80, 2022 Nisan ayında ise yüzde 107 oldu.

2022 yılında artışın ana sebebi, inşaat malzemelerindeki yüzde 200’lere varan fiyat artışlarının ortalamada yüzde 140 civarında olması, buna karşın emek maliyetinin yüzde 40’lar civarındaki artışla düşük kalması sayesinde toplamdaki artışın yüzde 100’ün biraz üzerinde olmasıydı.

Sonraki dönemde ise inşaat malzemesi fiyatlarındaki artış hızı yavaşladı buna karşın emek maliyetindeki artış hızlandı ve yüzde 100’ün üzerine çıktı.

Önceki gün açıklanan sayılara göre bu yıl şu ana kadar Ankara’da konut fiyat artışı da yüzde 105,2, İstanbul’da yüzde 82,7, İzmir’de ise 97,1 oldu.

Buna bir de konut arzındaki düşüş ve yabancılara satış ve övünerek misafir ettikleri göçmenlerin kiralık konut talebi de eklenince kiraların bu hale gelmesinden daha doğal bir şey yok.

Yani suçlu ev sahipleri değil. Elbette aralarında bazı şerefsiz fırsatçılar olabilir ama asıl mesele ekonominin halidir.

AK Parti iktidarında 18 yıl boyunca iyi olan ev sahipleri herhalde üç yılda toptan kötü insanlar olmadılar…


Camide

Camide içki içen ruh hastasına dava açıp tutuklayan savcılar ve hakimler, camide bu ülkenin gururu kızlara küfür eden ruh hastasına bir şey yapmayı düşünmüyor mu!


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Seçimde kalp işareti yapanlar, parti içi seçimde yumruk atmadığı zaman.

Erişilebilirlik Araçları