DAEŞ terör örgütü Ankara’da resmen büro açmış

Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî haber ajansı Anadolu Ajansı, 5 Mayıs 2023 tarihinde bir haber yaptı.

“Terör örgütü DAEŞ’e yönelik 23 ilde gerçekleştirilen eşzamanlı operasyonlarda 74 şüpheli gözaltına alınmıştı.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü, İstihbarat ve Terörle Mücadele Daire Başkanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı iş birliği ile terör örgütü DAEŞ’in eylem ve faaliyetlerinin deşifre edilerek mensuplarının yakalanmasına yönelik çalışma başlatılmıştı.

Çalışmada terör örgütü DAEŞ’in “Ahlak ve Sünnet Dergisi” adı altında yeni bir yapılanma içerisinde olduğu ve yapılanmanın örgütün sözde Şam vilayetine bağlı olarak Gürcistan, Azerbaycan, Irak, Mali, Sudan, Cezayir ve Libya’da faaliyet gösterdiği belirlendi.”

Yani devletin resmî ajansı devletin en üst istihbarat kurumu olan MİT’in ve Emniyet Terörle Mücadele Daire Başkanlığının “Ahlak ve Sünnet Dergisi”ni DAEŞ ya da IŞİD’in gizli yapılanması için faaliyet gösterdiğini söylüyor.

Peki DAEŞ’in bir tür askere alma bürosu gibi çalışan Ahlak ve Sünnet Dergisi’nin sayılan ülkeler dışında nerede faaliyeti var dersiniz?

Tabii ki Türkiye’de.

MİT’in “DAEŞ faaliyetidir” dediği sözde dergi Türkiye’de resmen ve alenen şube açıyor.

Öyle gizli saklı falan da değil.

16 Aralık 2022 tarihinde Ankara Temsilciliğini duyuruyla, törenle açıyorlar.

Açılışın videosunu de internete yüklüyorlar.

Adresi de belli.

Feridun Çelik Mahallesi 1048. Cadde No: 137.

Gizli saklıları yok.

Bir yanda MİT ve Emniyet Diyarbakır merkezli olarak bunlara operasyon düzenliyor, diğer yandan bunlar Türkiye’nin başkentinde aleni faaliyette bulunuyorlar.

İlan veriyorlar.

Namazlar düzenliyorlar.

X hesapları bile var. Duyurularını oradan yapıyorlar.

Büro açıp tabela koyuyorlar.

Ya artık Devletin setresi kaymış.

Birbirinden haberi yok.

Ya da başka bir hesap var biz bilmiyoruz.

Sonuç olarak üç gün önce çekilen bu fotoğraflara göre adına ister DAEŞ deyin, ister IŞİD başkentin orta yerinde fink atıyor.

Sorarsanız Türkiye’de DAEŞ’le mücadele ediyor!

If you eat ya da si tu manges…

Türkçesi, “Yerseniz!”


?

Türkiye’de zaman zaman garip eylemler oluyor.

Dün sabah Ankara’da meydana gelen gibi.

İki intihar bombacısı terörist, Ankara Emniyet Müdürlüğü önünde kendilerini patlattılar denildi.  

Sonra kendilerini patlatmadıkları, Emniyet Genel Müdürlüğü önünde saldırı düzenledikleri ve etkisiz hale getirildikleri söylendi.

Daha sonra da bunların Bölücü Terör Örgütü üyesi oldukları açıklandı.

Kullandıkları aracın da Kayseri’de veteriner sağlık teknisyeni Mikail Bozlağan’a ait olduğu ve aracın Bozlağan öldürülerek gasp edildiği söylendi.

Bir garip eylem.

Terör örgütünün daha önceki işlerine benzemeyen bir yöntem.

Aynı yıllar önce farklı bir sürecin başlamasına neden olan PKK’nin iki polis memurumuzu evlerinde şehit etmesi eylemi gibi.

Garip olan bir başka olay ise saldırganların kimliklerinin olayın üzerinden 24 saatten fazla geçmiş olmasına rağmen hâlâ belirlenememiş veya hâlâ açıklanmamış olması.

Oysa saldırganların paramparça olduğu eylemlerde bile saldırıyı düzenleyenlerin kimlikleri, doğum yerleri, ana baba adları, velhasıl tüm şecereleri anında ortayla çıkarılır ve açıklanırdı.

Bu kez o de belli değil.

Bildiğimiz şey iki teröristin öldürüldüğü ve araçlarında 9 kilo 700 gram RDX ihtiva eden C-4 patlayıcı, 3 adet el bombası, 1 adet roketatar, 1 adet (Niyeyse) susturucu takılı Glock marka tabanca, 1 adet Blow marka tabanca, 1 adet M4 karabina, 1 adet de Ak 47 (Kalaşnikof) olduğu.

Ve saldırının hemen ardından iktidar yanlısı bir troll hesaptan İçişleri Ali Yerlikaya’ya yönelik bir çirkin bir saldırı düzenlendiği.  

Doğrusu, bu saldırı biraz acayip.


Süper lig için seyirci şartı

Spor yazarı Ali Ece, şahane bir öneri getirmiş.

“Bir sezonda 15 bin taraftar ortalamasını sağlayamayan takım Süper Lig’de yer alamasın”

Futbol dünyasında son zamanlarda duyduğum en güzel fikirlerden biri.

AK Parti iktidarı yıllardır neredeyse tüm illerde müthiş statlar yapıyor.

Kimi 30 bin, kimi 40 bin, kimi 50 bin kapasiteli.

Her birine yüz milyonlar harcanıyor.

Bakımı, onarımı, sağlam tutulması için de yine milyonlarca liralık bütçeler harcanıyor.

Peki o statlarda ne oluyor!

Hiçbir şey.

O ilin 1. Lig veya Süper Lig’de bir takımı var ise o statta senede yaklaşık 20 maç oynuyor.

Ve bu 20 maçın sadece ikisinde, hadi bilemedin üçünde Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş’ın o ile deplasmana gittiği maçlarda tribünler doluyor.

Gerisinde üç beş seyirci olursa ev sahibi takım öpüp başına koyuyor.

Boşu boşuna yapılmış, boşu boşuna bir dünya para harcanan ve hem kulüplerin hem de Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün (GSGM) başına bela olmuş statlar.

Oysa Avrupa’da, futbolun futbol olduğu yerde başta İngiltere’de, Almanya’da, İtalya’da, İspanya’da ve hatta Fransa’da tribünler hep dolu.

Almanya’da Dortmund ortalama 81 bin, Bayern Münih ortalama 75 bin seyirciye oynuyor. Lig sonuncusu kasaba takımı Heidenheim’in ortalama seyircisi 15 binin üzerinde.

Premier League’de Manu 73 bin seyirciye oynuyor. İlk 10 takımın ortalaması 50 bin civarı.

Ligue 1’de Marsilya 63 bin ortalama ile lider, 15 binin altına düşen sadece 3 takım var.

La Liga’da da durum aynı.

Türkiye’de ise maçlarındaki ortalama seyirci sayısı 20 bini geçen dört takım var.

Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor.

Samsunspor 20 bine yaklaşıyor, Kayseri ve Gaziantep 10 bine ulaşıyor.

Gerisi rezalet.

Ortalama 600 taraftarlı takım var ligde.

Bu yüzden Ali Ece çok haklı.

Bu böyle gitmemeli.

Yazık onca paraya.


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Kandırılmaktan hoşlanmadığımız zaman.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları