Boğaziçi’nde İsrail karşıtı eyleme yasak

Boğaziçi Üniversitesi, bırakın Boğaziçi’ni, herhangi bir üniversiteyi yönetmeye layık olmayan ilkel ve ilkesiz yönetim anlayışı ile “yeni” Türkiye’nin aynası olmayı da başardı.

Son marifetlerini anlatayım, rezilliklerini yakından görün.

Diken internet sitesinin detaylı haberine göre, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin öğrenci kulüplerinden oluşan iki farklı grup, Hamas-İsrail Savaşı’nda İsrail’in Filistinlilere yönelik saldırılarını ve Filistin halkına uygulanan zulmü protesto etmek için gösteri yapmak istedi.

Bunlardan biri BİSAK adlı kulüptü.

Diğeri ise farklı kulüplerin ortak eylemi olacaktı ve genelde sol görüşlü öğrencilerdi.

Eylemleri yapanlar farklı siyasi fikirlere sahipti ama eylemin amacı aynı idi: İsrail’i protesto.

Boğaziçi Üniversitesi’nin ilkel yönetimi kendinden bekleneni yaptı.

BİSAK’ın eylemine izin ve destek verdi.

Bu kulübün yaptığı protesto gösterisine üniversite yönetiminden katılanlar olması bir yana, yasak olmasına rağmen bu eylem için Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi olmayan kişilerin okula girip, eyleme katılmasına göz yumdu.

Yine Filistin’i destekleyip, İsrail’i protesto edecek olan diğer grubun eylemine ise izin verip, katılmak bir yana, İsrail karşıtı gösteriye Çevik Kuvvet çağırdı, çocukları polis zoruyla engelledi.

Peki sizce niye dersiniz!

Yanıt basit.

İlk eylemi yapan ve Naci İnci yönetimince desteklenen eylemi BİSAK düzenliyordu ve onlar desteklenirdi.

Çünkü BİSAK’ın açılımı “Boğaziçi İslami Araştırmalar Kulübü” idi.

Diğer eylemi yapan öğrencilerin içinde belki İslam vardı ama isimlerinde yoktu.

Ve zaman İslam pazarlamacılarının dönemi idi.

Boğaziçi Üniversitesi yönetimi o dönemin yönetimi idi.

Naci İnci’nin uygulamalarını, tavrını gördükçe “Acaba Melih Bulu kalsa daha mı iyiydi” diye düşünmüyor değilim.

O da bu göreve layık değildi ama en azından onda bir nebze de olsa “insani bir tavır” zaman zaman görülüyordu.

***

Cılkını çıkarmak!

Ölen her masum, saldırıya kurban verilen her sivil, geleceği karartılan her çocuk için elbette üzülüyoruz, elbette içimiz kan ağlıyor.

Bazıları gibi “Onların dedeleri de İngilizlerle işbirliği yaparak Osmanlı’ya isyan etmiş, Türkleri kesmişti” de demiyorum.

Hiç kimse dedelerinin, atalarının işlediği suçun ya da yaptığı hatanın sorumlusu olamaz.

Ya da “Filistinliler Türklere karşı Ermenistan’ın yanında yer aldı. Beter olsunlar” diyenlere de hak vermem. Siyasilerinin yaptığı işin sorumlusu çocuklar olmadığı gibi, sivillere yönelik saldırıları hiçbir şey hoş görmemi sağlayamaz.

Ama biraz abartmıyor muyuz!

Önce 3 gün yas ilan ettik.

Bizim deprem acımızda, bir gün bile yas tutmayanlar için yas ilan etmemiz açık söyleyeyim çok da içime sinmedi.

Ama “Hadi insanlık bizde kalsın” dedik bu milletin her zamanki olgun tavrı ile.

Şimdi bir de okullarda sabah “Filistin’de hayatını kaybedenler için” 1 dakika saygı duruşunda bulunulacakmış!

Bence artık işin cılkını çıkardınız.

Böyle yapacağınıza, başta Halil Konakçı olmak üzere, milleti dolduruşa getirenleri bir uçak ya da gemi ayarlayıp Gazze’ye savaşmaya gönderseniz daha büyük bir hayır işlemiş olmaz mısınız!

***

Bir Ajda Pekkan şarkısı

Mevcut iktidar kadar iyi algı yönetimi yapan, olmayan bir şeyi gerçekmiş gibi gösteren, hayal ötesi duygular yaratan bir başka iktidar olmuş mudur bilmiyorum!

Bazıları bu AK Parti iktidarının algı yönetim biçimini ve başarısını Goebbels’in iletişim becerisine benzetiyorlar ama bence AK Parti’nin bu konudaki becerisi daha yüksek.

Çünkü Goebbels’in propagandasını yaptığı yönetim anlayışı, en azından üretim ve bilim alanda gerçekten başarılı işler yapıyordu.

Gelin birkaç soru ile ne kast ettiğimi görelim.

-Pandemi döneminde Türkiye’de birçok farklı grup ve üniversite aşı üretmek için tüm hazırlıklarını yapmıştı. Kayseri’den muhteşem bir aşı gelmişti. Herkes onu olacaktı. Ahlatcı Grup diye iktidara yakın bir işinsanı burundan alınan yepyeni bir aşı geliştiriyordu. Türkiye artık aşıda dışa bağımlı olmayacaktı.

– 2023 yılında ilk Türk uzaya çıkacaktı. Yerli ve milli astronot adaylarımız belirlenmiş, onlara verilecek isim için de özgün öneriler toplanmıştı. Mesela Bahçeli’ninki Cacabey idi.

– 2021 yılında ilk yerli ve milli hibrit roketimiz Dünya yörüngesinde ateşlenerek (ne demekse) Ay’a ulaşacak ve Ay’a sert iniş gerçekleştirecekti.

– Ay’a sert inişten vazgeçilmiş ve yine yerli ve milli roketimizle bu kez Ay’a yumuşak iniş yapılmasına karar verilmişti.

– Muhteşem İHA ve SİHA’larımız Rusya – Ukrayna Savaşı’nın seyrini değiştiriyordu. Türk insansız hava araçları Rus ordusunu perişan ediyordu.

– Gemlik’teki fabrikada her üç dakikada bir TOGG üretilecekti. (Bu sayı daha sonra Togg yönetimi tarafından 2023 yılında toplam 20 bin adete çekildi. Üretimin başladığı 1 yılda şu ana kadar teslim edilen Togg sayısı 5 bin oldu.)

– Seçim öncesinde Gabar Dağı’ndan petrol fışkırmıştı.

– Karadeniz’de bulduğumuz doğalgaz müthiş bir rezervdi ve seçim öncesi yapılan bir törenle kıyıya ulaşmıştı.

Listeyi çok uzatmak mümkün ama en heyecan verici olanlar bunlar olduğu için şimdilik bunlarla yetinelim.

Ve soralım.

Tüm bunlara ne oldu?

Togg tüm bu işler arasında iyi kötü yürüyen tek şey ve muhtemelen üretim artacak da…

Peki ya diğerleri?

Bir bilgi bir açıklama var mı?

Yoksa tüm bu muazzam projeler 2028’i mi bekliyor?

Tüm bunlar bana Ajda Pekkan’ın söylediği eski bir şarkıyı hatırlatıyor.

İtalyancasını Mina’nın, Fransızcasını Dalida’nın söylediği bir şarkı.

Bilmem hatırlayacak mısınız?

***

100. Yıl Kupası fena mı olurdu?

Futbol Federasyonu, Cumhuriyet’in 100. Yılındaki Süper Kupa Finalini Suudi Arabistan’da oynatmaya çalışıyor.

Niyeyse.

Her iki kulübün taraftarları bu duruma karşı.

Kulüp yönetimleri ise sessiz.

Galatasaray yönetiminin bunu gereksiz ve zamansız bulduğunu biliyorum ama resmen bir şey söylemiyorlar.

Fenerbahçe yönetimi de sessiz.

Oysa tam da bu yıl.

Bu kupa Türk futbolunun en büyük iki kulübünü karşı karşıya getiriyor.

Sanki Cumhuriyet’in 100. Yılı için denk gelmiş gibi.

Bu maç 100. Yıl Kupası adı altında Türkiye’de oynatılsa.

Bu büyük kupa Samsun’da ya da Cumhuriyet’in ilan edildiği Ankara’da tam da 29 Ekim Gecesi oynansa kötü mü olurdu!

Her fırsatta ağzını Atatürk diye açan, Cumhuriyetçilik bayrağını hep elinde tutan Fenerbahçe ve Fenerbahçe yönetimi böyle bir talepte bulunsa iyi olmaz mıydı?

***

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Muhabbet ile sululuğu birbirine karıştırmadığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları