Bahçeli’nin Zillet’ten kastı hangi parti?

İktidar koalisyonunun “küçük” ama “güçlü” ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin geçen Mart ayında başlattığı kampanya ile Anayasa Mahkemesi’ne yönelik bugünkü tutumun ‘mimarı” olduğunu ve Bahçeli’nin bu yüksek mahkemeyi kapattırmayı amaçladığını daha önce yazdım.

Devlet Bey, Anayasa Mahkemesi’ne yönelik sert söylemlerini dün de sürdürdü.

Mahkemeyi PKK ile ilişkilendirdi, Kandil’e bağlı olmakla suçladı. Ve en sonunda da Anayasa Mahkemesi’nin “Zillet İttifakı’nın yargıdaki kolu” olduğunu söyleyerek noktaladı.

Bahçeli “Zillet İttifakı” ile seçim öncesinin “CHP-İYİ Parti” ittifakını kastediyorsa, bence büyük bir yanılgı içinde.

Bu ittifakın bugünkü Anayasa Mahkemesi terkibi ile uzak yakın hiçbir ilişkisi yok.

Bu mahkemedeki tek bir üye dahi ne CHP ile ne de İYİ Parti ile ilişkili.

Mevcut Anayasa Mahkemesi’nin tamamı, ama tamamı, tek bir eksiği olmadan AK Parti eseridir. Tamamı AK Parti döneminde Yüce Mahkeme’ye atanmış isimlerdir.

Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesi var.

Bu üyelerden en eskisi Prof. Dr. Emin Yıldırım mahkemeye 2010 yılında atandığında AK Parti 8 yıldır iktidardaydı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı ise AK Partili Abdullah Gül’dü.

2 yıl sonra Prof. Zühtü Arslan ve Muammer Topal atandığında da iktidarda AK Parti vardı ve atamaları onlar yaptı.

2013’te Emin Kuz, 2014’te Tahsin Gökcan ve Kadir Özkaya atandığında Cumhurbaşkanı AK Partili Abdullah Gül’dü, 2015’te Rıdvan Güleç, 2016’da Doç. Recai Akyel ve Prof. Şevki Hakyemez, 2019’da Yıldız Seferinoğlu ve Selahaddin Menteş, 2020 yılında Basri Bağcı, 2021 yılında İrfan Fidan, 2022 yılında ise Kenan Yaşar ve Muhterem İnce’yi Anayasa Mahkemesi’ne atayan imza ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’a aitti.

Yani gördüğünüz üzere bırakın 30 yıldır iktidarın yanından dahi geçmemiş CHP’yi ve zaten yeni bir parti olarak MHP’nin içinden çıkmış İYİ Parti’yi, Anayasa Mahkemesi’nde bugün ANAP, DYP, DSP iktidarları dönemlerinde atanmış, Cumhurbaşkanı olarak Özal’ın, Demirel’in, Sezer’in imzası ile göreve başlamış tek bir Anayasa Mahkemesi üyesi yok.

Aksine Anayasa Mahkemesi’nin mevcut tüm üyeleri iki AK Partili cumhurbaşkanı Abdullah Gül ya da Recep Tayip Erdoğan tarafından atanmış üyeler.

Dahası, 15 üyenin 9’u Erdoğan tarafından atanmış.

Bu yüzden Anayasa Mahkemesi’ni Zillet İttifakı’na bağlayan Bahçeli yanılıyor.

Ama Zillet İttifakı’ndan kastı AK Parti ise ona ben karışamam!


Ha BM, ha İİT

Büyük oranda haklı olarak, yıllardır ortalığı yakıp yıkıyoruz, “Dünya 5’ten büyüktür” diyerek, Birleşmiş Milletler’in karar alma mekanizmalarındaki rezilliğe değiniyor, BM’deki daimi üye yapısından ötürü BM’nin hiçbir yaptırım gücü olmamasından, haksızlıklara tepki gösterme gücü olmamasından yakınıyoruz.

Haklı mıyız!

Haklıyız…

BM bu yapısı ve bu veto sistemi ile çöp.

Peki, geçtiğimiz günlerde İslam İşbirliği Teşkilatı üyeleri toplandı.

Gazze gündemi ile.

Oradan ne sonuç çıktı?

Hiiiiç!

Bol bol konuşma, ortaya karışık laf salatası.

Bir karar, bir yaptırım!

Elbette yok.

İsrail’e basit bir boykot kararı bile çıkmadı.

Görünürde kararı aldırmayan Suudi Arabistan, BAE, Fas gibi birkaç ülke.

Türkiye her zamanki gibi “lafta şahin”.

Peki ya icraatta?

İsrail ile ticaretimiz devam ediyor.

Ekim ayında İsrail’e yaklaşık 350 milyon dolarlık mal satmışız.

Mal almaya da devam etmişiz.

Yüzde 28’lik bir gerileme var ama bunun nedeni bizim satmamamız değil, savaş nedeniyle İsrail’in ithalatının azalması.

Ama biliniz ki, İsrail tanklarının kullandığı akaryakıt bile Türkiye üzerinden gidiyor.

Söz konusu çıkarlar ve para olduğu zaman ha BM, ha İİT fark etmiyor.

Din iman lafları aslında size sıkılan palavralar.

Gerçek din ve imanın nerede olduğu çok açık!


Aklayan belli de, aklatan kim!

Sosyal medya fenomeni diye ünlenen ya da saçma sapan televizyon programlarında tanınmaya başlayıp olup sonrasında ne olduğunu anlamadığımız işlerle hem zengin, hem de şöhret olan bir takım tiplere yönelik operasyonlar ardı ardına geliyor.

Dilan ve Engin Polat görgüsüzlüğü ile başlayan operasyonlar herkesin beklediği ve istediği üzere yayılıyor, başka kaynaksız para sahipleri de mercek altına ve göz altına alınıyor.

Herkesin ağzında ortak bir laf.

“Kara para aklıyorlarmış.”

Durumun bu olduğu çok net.

Elbette ki kara ya da gri para aklıyorlar.

Bunda bir kuşku yok.

Ancak meselenin asıl yönü gözden kaçıyor ya da kaçırılıyor.

Eğer birileri kara para aklıyorsa, ortada bir kara para var demektir.

Ortada bir kara var ise, bunun da bir sahibi var demektir. Ve bu paranın sahibinin de bu kara parayı elde etmek için yaptığı birtakım yasa dışı işler var demektir.

Türkiye günlerdir kara para aklayanları konuşuyor.

İyi de bu kara parayı “aklatanlar” kimler?

Aklayanlar kimin parasını aklıyorlar, “çamaşırhaneye” kirli çamaşırı getiren kim, çamaşır kimin çamaşırı?

Kirli paranın sahibine gidilmedikçe bir çamaşırhane kapanır, bir yenisi açılır.

Bir çamaşır makinesi bozulunca, gider bir yenisini alırlar.

Dilan Polat, Engin Polat ve benzeri onlarcası tamam da.

Kim bunları kullanıyor?

Asıl mesele orada.


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Küçük balıkları yemek için değil, büyük balıkları avlamak için kullandığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları