İktidar İstanbul’da niye rahat değil

Her ne kadar bir matematik üstadı olmasam da, basit matematik işlemlerini yapabiliyorum.

Zannederim siz de en az benim kadar aşağıda soracağım basit matematik sorularının yanıtlarını verebilirsiniz:

48,80 eksi 8 eksi 8 eşittir 32,8.

Yukarıdaki sayılar siyasi bir durumu ifade ediyor.

48,8 Ekrem İmamoğlu’nun 2019 Mart ayında aldığı oy oranı.

Toplamı 16 eden iki adet 8’den ilki, o seçimde Ekrem İmamoğlu’nu desteklediğine inanılan İYİ Parti’nin; ikinci 8 de HDP’nin ve bileşenlerinin 2023 seçimlerindeki oy oranları.

Hadi bu hesabı beğenmediniz diyelim. Başka bir hesap yapalım.

O zaman Ekrem İmamoğlu’nun Haziran 2019’da, sonucu beğenilmediği için tekrarlanan seçimde aldığı oydan yürüyelim.

54,2 eksi 8 eksi 8 eşittir 38,2.

İki eksi 8’in ne olduğunu biliyorsunuz.

2019’un üzerinden çok geçti diyelim.

Daha yakına bakalım.

Mayıs 2023 seçiminde İstanbul’da ilk turda Millet İttifakı’nın Kemal Kılıçdaroğlu’na verdiği oy oranı yüzde 48,5. Cumhur İttifakı’nın Erdoğan’a sağlayabildiği oy oranı ise yüzde 46,6.

48,5’ten eksi 16 yapınca geriye kalan 32,5. CHP’nin yanından ayrılan Saadet’i, Gelecek’i, DEVA’yı katmıyorum bile hesaba. Sadece İYİ ve HDP’nin yokluğundaki matematiği gösteriyorum.

İmamoğlu’nun alabileceği oy 38,2 ile 32,5 arasında değişiyor.

Buna mukabil AKP 2019 seçimlerinde Mayıs’ta yüzde 48,5 almış, Haziran’da 45 almış. Onların bugün tek kaybı Yeniden Refah. Onun da oyu kimine göre 3, kimine göre 4 puan.

48,5’tan üç düşsen 45,5, 4 düşsen 44,5.

45’ten 3 düşsen 42, 4 düşsen 41.

Hadi 2019’u bir kenara bırakalım Mayıs 2023’e bakalım desen Erdoğan’ın 46,6’sından 3 düşsen 43,6, 4 düşsen 42,6.

Yani matematik diyor ki, normal şartlarda Murat Kurum, İmamoğlu’ndan en iyi ihtimalle 10,1 en kötü ihtimalle 2,8 puan önde.

Peki AKP’deki bu paniğin nedeni ne?

Nedeni basit.

Sokak.

Ekonominin durumunun sokağı ve AKP’nin oy aldığı kesimleri çok fena vurduğunu biliyorlar.

Bunun bir faturasının olacağını hissediyorlar, hissetmenin ötesinde yaptırdıkları anketlerde görüyorlar.

Farkında oldukları ve verilerle bildikleri bir başka gerçek ise İYİ Parti’nin İstanbul seçmeninin önemli bir bölümünün yerel seçimde şansı olmayan kendi adayları yerine İmamoğlu’nu destekleyeceği, DEM Parti’nin aday çıkarması halinde bile ciddi bir fire vereceği.

Bunların tamamı AKP kulislerinde konuşuluyor, bu durum en iyi onlar tarafından biliniyor, görülüyor, hesaplanıyor.

Tüm bu nedenlerle İmamoğlu bozulan ittifaka, karşısına dikilen eski ortaklara, övgüden sövgüye geçen Akşener’e, iktidara yanaşır hissi veren DEM sözcülerine rağmen hâlâ favori.

Bugün artık İmamoğlu’nun sorunu ittifak falan değil, sandık güvenliği olmalı.

Geçen seçim İmamoğlu’na kazandıran, sandıklara sahip çıkılmış olmasıydı.

Bu kez durum farklı olmayacak!


Kandil Demirtaş’ı affetmiyor

İstanbul’da Başak Demirtaş aday adaylığından çekildiğini açıkladı.

Şaşırtıcı değil.

Belli ki, siyasal Kürt hareketinde değişen bir şey yok.

Siyasal Kürt hareketi, 1980‘lerden yani PKK’nın kuruluşundan bu yana askerî, terör örgütsel vesayet altında.

Dağda terör yapanlar, düz ovada siyaset yapanları küçümseyen ve ezen bir tavır içinde oldular hep.

KCK’lı çocukların seçilmiş HDP’li belediye başkanlarını sigaya çekmesi falan hep bunun göstergesiydi.

PKK ya da Kandil ve hatta İmralı dedikleri Öcalan da Selahattin Demirtaş’ı asla sevmediler.

Demirtaş’ın giderek parlaması, geniş kitlelerce beğenilir hale gelmesi, HDP dışında bile muhalif kesimlerden sempati toplaması PKK’yı hep rahatsız etti.

Onlar dağda, kırsalda, cezaevlerinde acı çekerken bunları yaşamamış birinin siyaseten parlaması hoşlarına gitmedi.

Hele hele eşbaşkanlığının son dönemindeki bazı söylemleri, örgütün silah bırakması ile ilgili sözleri, “Devlet silah bırakır mı” demesi örgütü bayağı bir öfkelendirdi. Bugün Demirtaş’ın hapishanede olmasından PKK’nın hiçbir rahatsızlık duymadığından eminim diyebilirim. 

Başak Demirtaş’ın İstanbul’da aday olması bu açıdan ilginç bir gösterge olacaktı.

Dağ ile Demirtaş’lar arasındaki soğukluğun giderildiğini gösterecekti.

Ama belli ki, Kandil açısından Demirtaş hâlâ çok da sevilen biri değil.

Ve Başak Demirtaş’ın aday adaylığı bir işe yaramadığı gibi, Selahattin Demirtaş’ın karizmasında da ciddi bir çiziğe yol açtı.

Kendisini seven ama Kürtçülükle alakası olmayan kesimlerdeki sempatisini sıfırladı.

Kandil bir aday adaylığı ile iki kuş vurdu.


Suudi Arabistan’dan Fransız kararı  

Birkaç hafta önce bir Türk yapımcının Suudi Arabistan’da çektiği bir dizinin Arap dünyasının en iyi dizisi ödülünü kazandığını yazmış ve ödül töreninden notlar aktarmıştım.

Riyad’daki ödül töreninde, Suudi kadınların da, yabancı misafir kadınların da bol dekolteli kıyafetler giydiğini anlatmış, Suudi Veliaht Prens Bin Selman’ın “Kimse Suudi kadınlara nasıl giyineceklerini buyuramaz” sözlerini aktarmıştım.

Suudi Arabistan’dan bir hamle daha geldi.

Suudi yönetimi öğrencilerin okullarda çarşaf giymesini yasakladı.

Bakın dikkat edin, giyimi serbest bıraktı demiyorum, çarşafı yasakladı diyorum.

Aynı kararı alan Fransa olduğu zaman bizde kıyamet kopmuştu. Bakalım Suudilere bir şey diyecekler mi, çok merak ediyorum.

M. bin Selman’ın Suudi Arabistan’ın Atasuud olma çabasını da takdirle karşılıyorum. 


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Neşe ve eğlence ayıp olmadığı zaman.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları