Geç kalmış bir siyanür tartışması

Millet olarak birleştik, İliç’teki madencilik felaketini ve rezaletini “siyanür” ile eşdeğer tutarak “kimyagerliğe” soyunduk.

“Kayan toprakla beraber ne kadar siyanür Fırat Nehri’ne karıştı?” ve “Kayan toprakta ne kadar siyanür vardı?” sorularına yanıt arıyoruz, yanıta ulaşmak için kıyameti koparıyoruz.

Eğer gerçekten bu sorulara yanıt arıyorsanız, size söylenecek tek bir cümle var: “Sabah şerifleriniz hayırlı olsun, geçmiş olsun.”

Eğer o toprakta çevre için tehlikeli miktarda siyanür olma ihtimali var ise, bu kıyameti şimdi değil bu maden açıldığı gün koparmanız lazımdı.

Çünkü eğer o toprakta iddia edildiği gibi tehlikeli oranda siyanür var ise, o siyanür doğaya çoktan karıştı bile.

Çünkü o topraktaki zehirli bir maddenin doğaya karışması için toprağın kayması, bir heyelan meydana getirmesi falan gerekmiyordu.

Birkaç gün önce kayan 3 milyon tonu aşkın toprak, yıllardır zaten açıkta duran bir toprak.

Ne üzeri örtülü ne de özel bir zemin üzerinde biriktiriliyor.

Yıllardır doğa şartlarına açık.

İçindeki siyanürü doğaya karıştırması için kaymasına gerek yok.

Yağan her yağmur, üzerinde birikip eriyen her kar, her dolu tanesi bu toprağın içindeki siyanürü zaten suya karıştırıp Fırat’a akıtıyordu, toprak tarafından emilip yer altı sularını siyanürlü hale getiriyordu.

Yani anlayacağınız, bu madenin atık topraklarının bir çevre felaketine yol açmak için kaymasına gerek yoktu.

Durduğu yerde bile aynı oranda tehlike ve zehir saçma potansiyeline sahipti.

Bugün toprakta siyanür oranı ölçümü yapanların yaptığı işlem sadece ve sadece milleti kandırmaya, gaz almaya yönelik bir soytarılıktan ibarettir.

O toprakta bir miligram siyanür bile varsa eğer çoktan doğaya karışmış, çoktan Fırat’a akmış, çoktan yer altı suyundan bölge halkının musluğuna ulaşmıştır bile.

Eğer bu madenin atık toprağında siyanür olduğundan şüpheleniyorsanız o madeni toprağı kaydıktan sonra değil oraya açıldığı anda düzenli olarak raporlayacaktınız.

Siyanürlü suyun biriktirildiği havuz patladığı anda sesinizi çıkaracaktınız.

Bugün tartışılması gereken siyanür değildir.

Bugünkü meselemiz 3 milyon ton toprağın yanlış yöntemlerle yığılması ve çatlağa rağmen işletme tarafından önlem alınmayarak, sahanın boşaltılmamış olmasıdır.


Soğuk yenen bir yemek olarak intikam

CHP’nin en çok tartışılan belediye başkan adaylarından biri Hatay’da Lütfü Savaş.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel de, bu tartışmalara katkı sunmak için elinden geleni yapıyor ve Hatay adayı ile ilgili “Vallahi daha iyisini biz de aradık ama bulamadık. Aramaya devam ediyoruz. Bulabilseydik tabii bu adaya kalmazdık” diye anlaşılan bir söylem tutturmuş vaziyette.

Yani utanmasa “Abdurrahman Çelebi ile idare edin” diyecek.

Hal böyle olunca depremin çökerttiği Lütfü Savaş iyiden iyiye yıpranıyor ve seçilme ihtimali giderek azalıyor.

Ve Lütfü Savaş’ın içinden çıkamayacağı sandığa son çiviyi ise İşçi Partisi’nden aday olan Gökhan Zan çakıyor.

İşçi Partisi’nin Türkiye’de en güçlü olduğu yerlerden biri Hatay.

Bu ilimizde partinin yüzde 8’i aşan bir oy oranı var.

Gökhan Zan da bu oyların tamamını alma potansiyeline sahip bir aday.

Gökhan Zan muhtemelen seçilemeyecek ama Lütfü Savaş’ın seçilmesini de kesinlikle engelleyerek, Savaş’tan keyifli bir intikam almış olacak.

Çünkü Zan ile Lütfü Savaş arasında uzun zamandır süren bir sorun var.

Savaş, Hatayspor’un süper lige doğru giden yolculuğu sırasında Hatay’ın öz evladı olan Gökhan Zan’dan çok yararlandı ve Hatayspor’u başarıya taşıyan temelleri atan Zan’a çok sözler verdi.

Ancak daha sonra bu sözlerin hiçbirini tutmadı.

Gökhan Zan buna çok üzüldü ama gıkını çıkarmadı.

Deprem sonrası depremin sembol isimlerinden biri haline gelen Gökhan Zan’ın CHP’den milletvekili adayı olması gündeme geldi.

Zan’ın seçilebileceği bir sıradan Hatay milletvekili adayı olmasına kesin gözüyle bakılıyordu.

Son anda engellendi. Zan kendisini engelleyenin Lütfü Savaş olduğunu öğrendi.

Yine sesini çıkarmadı.

Fikri yakınlığının olmadığı İYİ Parti’nin teklifini kabul etti.

Ve şimdi 10 ay sonra Lütfü Savaş’ın karşısına çıkacak.

Belki seçilemeyecek ama Savaş’tan iyi bir intikam almış olacak.

Etme bulma dünyası diye boşuna dememişler.


CHP ne zaman kurultaya gider?

CHP yerel seçimlerde başarısız olursa partide bir kurultay söz konusu olur mu, CHP yeni bir genel başkan arayışına girer mi?

Bu soru Ali Mahir Başarır’a soruldu ve “Bu parti çok seçim kaybetti. Her kaybettiğimiz seçimden sonra genel başkan mı aradık” diyerek makul bir yanıt verdi.

Haklı.

Eğer öyle olsa idi sadece son 25 yılda 11 genel başkan değişmiş olması gerekirdi.

Partiyi baraj altı bırakan Deniz Baykal bile ancak uçkuruna bastığı için genel başkanlıktan ayrılmak zorunda kaldı.

Bana göre de bir partide genel başkan değişikliği için en az 5-6 yıl koltukta oturması ve bu sürede bir genel bir de yerel seçim kaybetmesi gerekir.

Genel başkan ol, 6 ay sonra seçime katıl ve kaybedersen git çok makul değil, insaflı da değil.

Bu yüzden bu seçim sonuçlarının Özgür Özel’i koltuktan indirmesi doğru olmaz.

Ancak İzmir seçimi müstesna.

Eğer CHP, bu seçimde İzmir’i kaybederse Özgür Özel o an genel başkanlıktan ayrılmalı, ayrılmazsa indirilmelidir.

Hem de tüm ekibiyle beraber.

Çünkü İzmir’de aday belirleme sürecinde ve bu süreci yönetmekte gözle görünür çok büyük hatalar yaptılar.

İzmir’de AKP adayı ilk kez CHP adayına bu kadar yakın oranda oy alacak gibi görünüyor.

CHP’nin İzmir adayı ortalıkta yok, sokağa bile çıkmıyor ve galiba Özgür Özel bile kendisini tanımıyor.

Ali Mahir Başarır haklı, CHP bu seçimde AKP’den fazla oy alamadı diye genel başkan değiştirilmez.

Ama İzmir kaybedilirse sadece genel başkan değil, çevresinde kim varsa değiştirilir.


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Yönetenler yönetilenlerin sorunlarını kendi ailesinin sorunu zannettiği zaman. 

Erişilebilirlik Araçları