Peki “soysuzlar” ne olacak!

Avukat Feyza Altun’a sosyal medyada kullandığı bazı sözler nedeniyle soruşturma açıldı, gözaltına alındı, evinde arama yapıldı.

Altun paylaşımında küfür sayılabilecek kelimeler kullanmıştı.

Ancak bu kelimeleri kullanmış olması kendisine uygulanan usulü haklı çıkarmaz.

Her şeyin bir adabı vardır, hukuku uygulamanın da.

Eğer küfür ya da hakaret var ise, muhatapları şikayetçi olur, hakaretten soruşturma açılır, savcılığa ifadeye vermeye çağırılır, sonrasında savcı gerek görürse hakaret davası açar.

TCK bu konuda nettir.

İfade vermeye gelmez ise savcılık “ihzar müzekkeresi” çıkarır ve o zaman zorla getirilir.

Ancak Türkiye’de yeni bir hukuki daha doğrusu fiili yaklaşım benimsendi.

Bir kişinin sözleri ya da yazdıkları ülkenin değerlerini ya da Anayasası’nı koruma amaçlı da olsa, eğer belirli birilerinin hoşuna gitmiyorsa önce troller vasıtası ile sosyal medyada bir kıyamet koparılıyor.

Hoşa gitmeyen sözlerinin sahibine çok daha ağır ifadelerle hakaretler ediliyor, hedef gösteriliyor.

Sonrasında da hep aynı suçtan, “halkı kin ve düşmanlığa tahrikten” dava açılıyor.

Ama dediğim gibi belirli birilerinin, belirli bir zümrenin.

O zümre aslında Anayasa’ya aykırı fikirlerin savunucusu da olsa, Anayasa’ya karşı bir kalkışmanın arifesinde de olsa…

Buna mukabil bu ülkenin Anayasası’nı ayaklar altına alacağını söylemek, bu ülkenin kurucularına sövmek, bu ülkede Anayasal rejimi yıkma niyetini açıkça belli etmek hiç ama hiç suç değil.

Misal çok da, iki gündür en görüneni Şevki Yılmaz.

Yılmaz, bir düğün vesilesi ile mikrofonu eline alıyor.

Atatürk’e, bu ülkenin kurucu Gazi Meclisi’ne, o Meclis’in üyelerine “soysuzlar” diyor. Çok ağır ifadelerle hakaret ediyor.

Sosyal medyada troller vasıtası ile yapay değil, tamamen doğal, organik büyük bir tepki oluşuyor.

Ancak Feyza Altun’a karşı anında, Türk adaletinde ender görülen bir hızla harekete geçen savcılar, Şevki Yılmaz’ın hem kuruculara hem TBMM’ye karşı hakaret içeren ve toplumda gerçek bir infial, gerçek bir tahrik yaratan sözlerini duymazdan geliyor, parmaklarını bile kıpırdatmıyorlar.

Bakın ben size söyleyeyim böyle mülti standartlı hukuk olmaz.

Olmamalı.

Daha önce de denediniz, sonuçlarını gördük.

O gün o çifte standartlı hukukun mucidi olan FETÖ’cüler bugün içerde, kendi yaratıcısı oldukları usulden şikayet ediyorlar.

Hukuk ve adalet tek standartlı olmalı.

Ne de olsa bir gün herkese mutlak lazım oluyor.

İstisnasız.


İhvancılar ne olacak!

11 yıla yakın bir kavganın ardından Mısır’la barıştık.

Darbeci Sisi, “Kardeşim Sisi”liğe terfi etti.

Geçmişe sünger çekildi.

Ölenle ölünmedi, Mursi tarih oldu.

Rabia unutuldu.

Allah kabul etsin.

Eleştirecek halim yok, doğrusu yapıldı.

Keşke ABD ve Katar’ın zoruyla değil de, kendi arzumuzla yıllar önce bu noktaya gelseydik de, 11 yılı kaybetmesiydik.

Ancak merak ettiğim şeyler de yok değil.

11 yıldan bu yana, yani Müslüman kardeş Mursi darbe ile devrilip, iktidar Abdülfettah Sisi’ye geçtiği günden beri Mısır muhalefetinin merkezi Türkiye olmuştu.

Mısır İhvanı’nın yani Mısır’daki Müslüman Kardeşler’in tutuklanmayan, Mısır’dan kaçmayı başaran yöneticileri o gün bugündür Türkiye’de ağırlanıyor, Mısır’daki iktidar karşıtı yasa dışı faaliyetleri Türkiye’den organize ve koordine ediyorlardı.

Aynen Suriye’de olduğu gibi, Mısır’da da rejim muhalifleri Türkiye’nin misafiri idi.

Şimdi Mursi unutulduğuna, Türkiye Mısır’la barıştığına, Sisi kardeşimiz olduğuna göre…

Bu muhaliflerin Türkiye’deki faaliyetleri ne olacak!

Bunların hâlâ burada iş tutmalarına izin ve destek verecek miyiz, yoksa deport 

mi edeceğiz!

Yoksa Ahmet Davutoğlu’nu mu yollamayı düşünüyorsunuz!

Merakımdan sordum.

Çünkü biz barıştık diye İhvan’ın da Sisi ile barıştığını pek düşünmüyorum!


RTÜK darbe girişimi başarılı oldu mu zannediyor?

Yıllardır bir türlü dikiş tutturamayan bir online yayın platformu, son çare olarak “Seks satar” formülüne başvurmaya karar vermiş olmalı ki, benzerleri bazı Batı ülkelerinde de olan “Aşk Adası” adlı bir program yapmaya karar vermiş.

Format şöyle.

Küçük bir adaya, bir eve, bir çiftliğe birkaç kadın ve birkaç erkeği kapatıyor sonra da onların hayatlarını kamera ile izliyorsunuz.

Genelde kadınlar hoş, adamlar da yakışıklımsı oluyorlar.

Haliyle bunlar bir arada olunca bazı yakınlaşmalar oluyor ve izleyenler de eğleniyor.

Araya hafiften seks sahneleri de giriyor.

Platform bu yolla belki izlenmeye başlayacağını ummuş olmalı ki, bu formata yönelmiş.

İddialara göre de bu programı Saba Tümer sunacakmış.

Ancak daha program başlamadan hatta başlayıp başlamayacağı belli olmadan, konu daha medya dedikodusu safhasında iken RTÜK inceleme başlatmış.

Pes mi desem, yuh mu desem bilemedim.

Bunun adı çok açık sansürdür.

12 Eylül döneminden beri de Türkiye’de görülmemiştir.

Bir filmi, bir programı, bir haberi, bir yazıyı daha yayınlanmadan önce alıp yasaklamak, yazarı ya da yapımcısı hakkında suç oluşturmak, ancak ve ancak darbe rejimlerinde görüldü.

Acaba RTÜK yöneticileri Türkiye’nin hâlâ ve her şeye rağmen bir darbe rejimi olmadığını bilmiyorlar mı!

Yoksa onlar 15 Temmuz darbe girişiminin başarılı olduğunu mu zannediyorlar merak ediyorum.


Alın size Yeni Suudi Arabistan

Birkaç hafta önce Riyad’daki bir ödül töreninde bol dekolteli Suudi kadınlarından söz etmiştim.

İnanmayanlar olmuştu.

Madem öyle alın bu fotoğraflara bakın.

Bu fotoğraflar Rumi Alkahtani (Rumy Alqahtani) adlı bir Suudi hanımefendiye ait.

Kendileri “Miss Saudi Arabia” seçildi ve Arap dünyası güzellik yarışmasında “Miss Arabia” olmak için ülkesini temsil edecek.

Suudiler “Eski Türkiye”ye benzemek için çok hızla yol alıyorlar.

Türkiye ise Eski Suudi Arabistan ile İran kırması bir şey olmak için yırtınıyor.

Bu kimin projesi ve hangi amaçla yapılmıyor bilmiyorum.

Ama Türk halkının projesi olmadığı kesin!


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Her paçayı sıvayanın dereyi geçmeyi amaçlamadığını anladığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları