
Fatih Altaylı
Yazı İçeriği
Genel Müdürün 500 bin TL maaşlı kardeşi ve vicdan
Buna da yas tutulmaz ki!
Meşruiyet falı
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Genel Müdürün 500 bin TL maaşlı kardeşi ve vicdan
Fatih Altaylı
Mayıs 21, 2024
Yazı İçeriği
Genel Müdürün 500 bin TL maaşlı kardeşi ve vicdan
Buna da yas tutulmaz ki!
Meşruiyet falı
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Buna da yas tutulmaz ki!
AKP’nin lideri dahil tüm kadroları, yerel seçim sonrası işbaşı yapan birkaç CHP’li belediye başkanının yakınlarını sorumlulukları altındaki belediyelerde işe almasını ya da belediye şirketlerinde yönetime getirmesini eleştiriyorlar.
Haklılar mı!
Eleştirmekte haklılar.
Biz de eleştiriyoruz.
Ama eleştirmekte haklı olmaları, kendilerinin masum ve pürü pak oldukları anlamını taşımıyor.
Çünkü “nepotizm” denilen eş dost akraba kayırmacılığının “zirvesi” aslında AKP.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP’li birkaç belediyede ortaya çıkan ve tepkiler sonrası geri adım atılan bu eş dost atamalarının “vicdanları kanattığını” söyledi.
Peki bu atamalar vicdanları kanatıyorsa, aşağıda yazacağım ve aslında hiç de sır olmayan bir atama nereyi kanatıyor!
Vereceğim örnek AKP’nin binlerce “nepotik” atamasından sadece biri.
Olay yeri Türk Hava Yolları.
Türk Hava Yolları’nın başında biliyorsunuz Bilal Ekşi var.
Ekşi, İBB kökenli bir bürokrat.
THY’de üst yönetime gelen ya da getirilen pek çok kişi gibi Rizeli. (THY, Rizespor yönetiminde bile bu kadar çok Rizeli yok diye alay konusu olmuştu)
Rizeli Bilal Ekşi’nin birkaç kardeşi var.
Kardeşlerinden biri Mehmet Ekşi.
THY Genel Müdürü Bilal Ekşi, bir dönem Sivil Havacılık Genel Müdürü olarak çalışmıştı.
O dönemde kardeşi Mehmet Ekşi THY’de işe alınınca epey bir eleştiri olmuştu.
Daha sonra abi kardeş THY çatısı altında buluştular. Bilal Ekşi THY’ye geri döndü.
Yine Rizeli Temel Kotil’in ayrılmasından sonra şirkete genel müdür oldu.
Ve kardeş Mehmet Ekşi’ye THY çatısı altında her zaman uygun bir iş bulundu.
Bugün yine “kardeş kardeş” çalışıyor, THY yönetiminde farklı kademelerde de olsa kardeş kardeş iş yapıyorlar.
Ağabeyinin genel müdür olduğu şirkette kardeş Mehmet Ekşi de aylık 500 bin TL maaşla müdürlük koltuklarından birine oturuyor.
Diyebilirsiniz ki, Bilal Ekşi başarılı bir genel müdür.
İtirazım yok.
Başarısız demedim zaten.
Ama kardeşini kamu kuruluşunda yanında çalıştırması ayrı bir konu.
Hani Cumhurbaşkanı’nın deyişiyle akraba kayırmacılığı vicdanları kanatıyor ya!
Ki kanatıyor.
Acaba bu da vicdanı kanatıyor mu!
Yoksa vicdanlar sadece CHP’li yapınca mı kanıyor!
Hani 6 ok var ya.
Ok mu batıp kanatıyor!
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin ölümü üzerine Türkiye’de de 1 günlük yas ilan edildi.
Niyesini anlamadım.
Çok makbul bir zatı muhterem öldü de, ona mı üzüleceğiz!
Kendi ülkesinde, başında bulunduğu, Cumhurbaşkanı olduğu ülkede bile pek de azınlık sayılmayacak bir grup Reisi’nin ölümünü şarkılarla, havai fişeklerle kutlarken yasını tutmak bize mi düştü!
Reisi kim biliyor musunuz!
Uluslararası Af Örgütü’nü göre İran devrimi sonrası meydana gelen binlerce ölümün, muhalif katliamlarının, hukuksuzluğun, işkencenin sorumlularından birisi.
İran’ın kazada ölen Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, İran İslam Devrimi’nin totaliter bir İslamcı rejime dönüşmesinin yargı alanındaki tetikçilerinden biri.
20’li yaşlarından bu yana önce savcı, sonra hakim, sonra İran başsavcısı, İran başhakimi olarak görev yapan, Cumhurbaşkanı seçilmeden önce de Adalet Bakanlığı’na eşdeğer bir görevi üstlenen bir “sözde” hukuk adamı.
1980’lerin sonunda İran Devrimi’ne destek veren solcuların ve rejime muhalefet edeceği belli olan herkesin ölümünden sorumlu 4 kişiden biri.
Ellerinde binlerce muhalifin, gencin, üniversite öğretim üyesinin kanı olan adı hukuksuzluklar, infazlarla, ölümlerle ve yolsuzluklarla anılmış biri.
2019’daki olaylardan sonra yüzlerce idamın ve ortadan yok olan öğrencinin sorumlusu.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde bile hile ile kazandığı iddiaları zorla örtbas edilen bir şahsiyet.
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Amnesty International bir bildiri yayınlayarak Reisi’nin uluslararası suçlarını sıralamış ve İran Cumhurbaşkanı olmasından duyulan kaygıyı dile getirmişti.
Ve İran halkına epey bir zulmetmiş bu tartışmalı kişilik öldü diye yas mı tutacağız.
Yok daha neler!
Anladık, kör ölür badem gözlü olurmuş.
Ama bu kadar da değil!
Meşruiyet falı
Sakın kimse yanlış anlamasın diye baştan söyleyeyim.
Kobani Olayları’nı masum ya da meşru göstermek gibi bir çabam yok.
Ama dün bir kez daha Kobani Davası gündeme getirilip, “6-7 Ekim olaylarını kimse mazur ve meşru gösteremez” denilince bir hatırlatma yapma gereği duydum.
Yemin ederim, bu olayları mazur ve meşru gösteren biz değiliz!
Kobani Olayları denilen kalkışmamsı durum AKP liderinin de söylediği gibi 6-7 Ekim 2014 tarihinde meydana geldi.
Şimdi Kobani Davaları’nın sanık ve mahkumları olan kişiler ise bu tarihten 5 ay sonra, yani Şubat 2015’te AKP yöneticileriyle Dolmabahçe Sarayı’nda ortak bir basın açıklamasında bulundular ve “Dolmabahçe Mutabakatı” denilen metni açıkladılar.
Açıklamanın fotoğraflarına bakarsanız, bugün Kobani Davası sanıklarının yanında AKP ve iktidarı temsilen Yalçın Akdoğan’ı ve Efkan Ala’yı görebilirsiniz.
Basit soru şudur.
Kobani Olayları meşru değildi ise, ki bence de meşru değil, o olayların sorumlusu olarak 7 yıl sonra yargı karşısına çıkaracağınız kişilerle Kobani Olayları’ndan 5 ay sonra aynı metnin altına nasıl imza atıyordunuz!
Bugün gayrı meşru olan o zaman sizin için meşru muydu!
Bugün meşru dediğiniz neleri yarın gayrı meşru ilan edeceksiniz bir fikriniz var mı!
Yoksa papatya falı gibi mi yapayım.
“Meşru, meşru değil, meşru, meşru değil"
O gün hangisi denk gelirse!
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Yargıya susturucu muamelesi yapmadığımız zaman.
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar


Zeki Demirkubuz yorumluyor
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hak"
Eylül 15, 2025
Bedia Ceylan Güzelce & Müfit Can Saçıntı
"Gülmek bir savunma mekanizması"
Eylül 14, 2025