
Fatih Altaylı
Yazı İçeriği
Sigaranın zararı
Serbest dolaşımdan geçtim, vizeyi bile unutun
1000 yetmez 5 binlik lazım
Bu neydi yahu!
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Sigaranın zararı
Fatih Altaylı
Haziran 10, 2024
Yazı İçeriği
Sigaranın zararı
Serbest dolaşımdan geçtim, vizeyi bile unutun
1000 yetmez 5 binlik lazım
Bu neydi yahu!
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Serbest dolaşımdan geçtim, vizeyi bile unutun
Cumhurbaşkanı Erdoğan uzunca bir süredir sigara karşıtı bir kampanya yürütüyor.
Eleştirebileceğimiz bir kampanya değil.
Her ne kadar Erdoğan bunu siyasal İslamcıların sigara karşıtlığının bir gereği olarak yürütüyor olsa da, bu kampanyada eleştirilecek bir şey yok.
Hangi saikle olursa olsun sigarayı bırakmak, bıraktırmak iyi bir şey.
Kimi görse cebindeki sigarayı alıyor, sigarayı bırakacağına dair kağıt imzalatıyor.
Ama yakın çevresindekiler bile bırakmıyor, Erdoğan’a verdiği sözü tutmuyor.
Merak etmeyin, burada sigaranın hepinizin artık ezberlediği zararlarını sıralayarak, tütün kullanımının sağlığınıza verdiği zararları bir kez daha anlatma niyetinde değilim.
Sigaranın Erdoğan’ın son açıklamasında ortaya çıkan bambaşka bir zararından söz edeceğim.
Reisi Cumhur dün yaptığı bir konuşmada sigara karşıtı kampanyalarının başarılı olduğunu ve Türkiye’de sigara kullanımında az da olsa bir gerileme yaşanmasından memnuniyet duyduğunu açıkladı.
Şaşırdım.
Bu bilgi doğru değildi.
Gerçeklikten hayli uzaktı, hatta durum tam tersi idi.
Sigara kullanımı azalmıyor, artıyordu.
Türkiye sigara kullanımında oransal olarak dünyada Bulgaristan’ın ardından ikinci sırada idi.
Avrupa’da en fazla sigara içilen ülke yüzde 29 ile Bulgaristan olurken, onu Türkiye yüzde 27,3 ile Türkiye takip ediyordu. Avrupa ortalaması ise yüzde 18,4’e ile Türkiye ortalamasından 9 puan düşüktü.
İçilen sigara miktarında ise Ocak ayında yayınlanan bir rapora göre Türkiye dünya birincisi idi ve Türkiye’de günlük kişi başı 17,1 adet sigara tüketiyordu.
Bizi takip eden Yunanistan’da bu sayı 15,5, İsrail’de ise 15,3’tü.
Ortada hafifçe düşen bir bağımlılık da yoktu.
Tam aksi söz konusu idi Türkiye’de bağımlılık giderek artıyordu.
2016 yılında yüzde 23,8 olan sigara bağımlığı oranı da yukarıda da yazdığım gibi 8 yıl içinde yaklaşık 4 puan artarak yüzde 27,3’e yükselmişti.
Cumhurbaşkanı’nın söyledikleri tümüyle gerek dışıydı.
Sigaranın bize gösterdiği tehlikede tam buydu.
Koskoca Cumhurbaşkanı, gözümüzün içine baka baka, tersi bu kadar aşikar olan bir yanlış bilgiyi bizimle bile bile paylaşmazdı.
Bu kadar aleni bir “gerçek dışı” diyerek kibarlaştıracağım bir şeyi söylemezdi.
Belli ki Cumhurbaşkanı’nın çevresi, Cumhurbaşkanı’na yıllardır yürüttüğü kampanyanın başarısız olduğunu söylemiyor, Cumhurbaşkanı’nı mutlu etmek için yanıltıcı bilgi vermekten çekinmiyordu.
Çevresindeki birileri Cumhurbaşkanı’nı pembe bir dünyada yaşatıyordu.
“Efendimiz, kampanyanız o kadar başarılı oldu ki, herkes sigarayı bıraktı diyemesek de önemli bir gerileme olduğunu müşahede ediyoruz.” diyor olmalıydılar.
Peki, Türkiye’de tek karar verici olan kişiye yanlış bilgi acaba sadece sigara bırakma konusunda mı veriliyor!
Zannetmiyorum. Bence bu yaygın bir tavır olmuş olmalı. Gerçeği değil, hoşa gideni söylemek.
Mesela Cumhurbaşkanı soruyor, “Emeklilerin durumu nasıl?”
Yanıt geliyor. “Çok iyiler efendim. Hepsinin keyfi yerinde.”
“O zaman niye seçimlerde emeklilerden dolayı kaybettiğimiz yolunda bir şeyler geliyor kulağıma?”
“Efendimiz paraları bol kurlar da düşük olduğu için çoğu Karayipler’de gemi turuna çıkmıştı o yüzden oy kullanamadılar” diye bir diyalog mu gelişiyor acaba?
Şaka bir yana tek karar vericiye yanlış bilgi vermek bir ülke açısından büyük tehlikedir.
Yanlış bilgi ile yanlış karar verilir.
Yanlış yönlere gidilir.
Ve sigaranın bize gösterdiği en büyük tehlike budur.
Tabii bu yanlış bilgileri verenler “Yahu doğru bilgilerle hep yanlış kararlar alındı. Yanlış bilgi verelim belki doğru kararlar alınır” diye düşünmüyorlarsa.
Beklenen olmaya başladı.
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde hemen her ülkede aşırı sağ ve hatta ırkçı partiler seçimden zaferle çıktılar.
Fransa’da ülkenin kabusu gerçekleşmeye başladı, aşırı sağ AP seçimini açık farkla önde tamamladı.
Macron ülkeyi seçime götürme kararı alarak parlamentoyu feshetti.
Avusturya’da aşığı sağ yeniden yükselişte ve orada da aşırı sağ ırkçılar seçim zaferi elde ettiler. Ülke yeniden bir Heider vakasına doğru gidiyor.
Belçika’da da genel seçimden 1. olması beklenen aşırı sağ parti 2. sırada çıktı ama 1. sırada da yine bir sağ parti var.
Portekiz dışında hemen her yerde durum aynı.
Aşırı sağ aşırı sağ aşırı sağ.
Bunun temel nedeni göçmenler.
Avrupa göçmen kabusu görüyor ve umursuyor.
Bunun doğal sonucu Avrupa’da yükselen Türkiye karşıtlığı olacak.
Avrupa 1000 küsur yıldır Müslüman deyince Türk anlıyor.
Türkiye’nin onlara gidecek göçmenleri tutuyor olması, 10 milyon göçmeni batıya gitmekten alıkoyan bir göçmen hendeği haline gelmesi umurlarında değil, farkında bile değiller bu durumun.
Tam aksine Türkiye’nin liderinin aslında içi boş söylemlerine bakarak, faturayı Türkiye’ye kesiyorlar.
Sonuçta olacak olan şu.
Hani iktidar size Avrupa’da vize serbestisini görüşüyoruz falan diye uyduruyor ya.
Gidişat tam aksine aslında.
Bu tablo ile yakında Türklere hiç vize vermemeye gider iş.
Hak etmedik de diyemeyiz!
1000 yetmez 5 binlik lazım
Geçen gün bir lokantada oturmuş Türkiye’deki banknotların ne kadar değersiz hale geldiğinden söz ediyorduk.
Ben 200 TL’nin ilk tedavüle girdiği zaman 130 avronun üzerinde bir değeri olduğunu şimdi ise bunun 8 avroya düştüğünü söyledim.
O sırada masaya yemekleri bırakan garson arkadaş düzeltti.
“6,8 avro Fatih Bey” dedi.
Güldük.
“Döviz bürosu gibisin” dedim.
‘Ne yapalım. Yabancı misafirimiz çok. Anlık takip etmek zorundayız” dedi.
En büyük banknot 7 avro bile değil.
Düşündüm.
Türkiye’nin en büyük banknotu İsviçre’de bozuk para.
Şaka yapmıyorum.
İsviçre’de 5 franklık metal para var.
Bizim 200 TL’de 5 İsviçre Frangı yapıyor.
Ve Merkez Bankası başkanımız hâlâ araştırıyormuş.
“500’lük ve 1000’lik banknot çıkarmak gerekiyor mu?” diye.
Ne 500’ü ne 1000’i.
5000’lik çıkarmak gerekiyor, 5000’lik.
Bu neydi yahu!
Cumartesi gecesi bir televizyonda gördüğüm en çirkin geceyi yaşadık.
Habertürk TV’de Fenerbahçe’nin iki başkan adayı ekrana çıktılar.
Masadaki moderatör ya da sunucuya tek kelime söz hakkı vermediler.
Başkan Aziz Yıldırım sunucuya “Sen karışma, sus bakayım” diyerek azarladı.
Dakikalar sonra sunucu araya girmek için bir kelime edince Ali Koç çirkin bir tavırla sunucuya dönerek “Aaaa, sen burada mıydın?” diye sunucuyu aşağıladı.
Sonra akıllarına estiği anda sunucuya bitirelim artık falan demedim kalkıp gittiler.
Ben bu kadar iğrenç, bu kadar utanç verici bir yayın hayatımda görmedim.
Ve işin acayibi sunucu da halinden memnun görünüyor.
Bu da yayıncılık ve gazetecilik adına ayrı bir rezalet hatta felaket.
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Paranın terbiye ve edep satın alamadığına gözümüzle şahit olmak zorunda bırakılmadığımız zaman.
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar


Zeki Demirkubuz yorumluyor
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hak"
Eylül 15, 2025
Bedia Ceylan Güzelce & Müfit Can Saçıntı
"Gülmek bir savunma mekanizması"
Eylül 14, 2025