
Fatih Altaylı
Yazı İçeriği
Yapmayın ya, futbola siyaset mi bulaştı!
Cumhurbaşkanı’ndan acz itirafı
Bizde yalan olmaz Bakan Bey
Aptallık
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Yapmayın ya, futbola siyaset mi bulaştı!
Fatih Altaylı
Temmuz 13, 2024
Yazı İçeriği
Yapmayın ya, futbola siyaset mi bulaştı!
Cumhurbaşkanı’ndan acz itirafı
Bizde yalan olmaz Bakan Bey
Aptallık
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Cumhurbaşkanı’ndan acz itirafı
Türk futbol camiası son derece komik.
O kadar ki, yaptıkları stand-up’u sahnede sergileseler ne Cem Yılmaz kalır, ne Deniz Göktaş, ne Ali Congun ne de diğerleri.
Çok gülüyorum hepsine.
Servet Yardımcı Saray’dan geldiği belli olan bir telefonla adaylıktan çekilince hep bir ağızdan “Futbola siyasi müdahale var” demeye başladılar ve Servet Yardımcı’nın bu müdahaleye tepki göstermesini, UEFA’ya, FIFA’ya giderek Türkiye’deki rezaleti anlatmasını talep edenler oldu.
Hangi Servet Yardımcı bu müdahaleye tepki gösterip, mücadele edecek, UEFA’ya Türkiye’deki rezaleti anlatacak!
Futbol camiasına Erdoğan desteğiyle dahil olup, Erdoğan desteği ile UEFA’ya giren ve Federasyon başkan adaylığı sırasında Erdoğan’ın desteğine sahip olduğunu yanında dolaştırdığı Mustafa Erdoğan’la yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kardeşi ile kanıtlamaya çalışan Servet Yardımcı mı!
Yani Servet Yardımcı federasyon başkanı olsa siyasete rağmen mi olacaktı!
Ya da TFF’nin gelmiş geçmiş en kötü başkanı M. Büyükekşi siyasete rağmen mi o koltukta oturdu 3 yıldır!
TİM Başkanlığı, THY yönetim kurulu üyeliğini de siyasete rağmen mi yürütüyordu! Futbolla uzak yakın bir ilişki olmadığı halde futbolun en üst kurumunun başına geçmesi, ByLock’çu olduğu halde federasyon başkanı olması ve orada kalması tamamen kendi yeteneklerine mi bağlıydı!
Cuma namazında Erdoğan’ın arkasında durup Cumhurbaşkanı’na gülücükler yollamasının nedeni Erdoğan sevgisi miydi, yoksa koltuk sevdası mı!
AKP iktidara geldiği günden bu yana “siyasetin atamadığı” tek bir federasyon başkanı oldu mu sizce!
Herkesin çok sevdiği, iyi de insan olan Hasan Doğan mesela, futbol konusuna çok hakim olduğu için mi federasyon başkanı olabilmişti, yoksa futboldan çok AKP’ye ve o dönemin Başbakanına yakın olduğu için mi!
AKP ile FETÖ’nün el ele yürüdüğü yıllarda hem AKP’li olmak gerekiyordu federasyon başkanı olmak için, hem de FETÖ’den icazetli olmak. Mesela Nihat Özdemir gibi.
Sonrasında da Cumhurbaşkanı tarafından onaylanıyor olmak.
Aksi hiç olmadı.
Siyaset tarafından atanarak seçtirilmek söz konusu olmasaydı, emin olun son 20 yılın federasyon başkanlarından bir teki bile federasyon başkanı olamazdı futbolda.
O yüzden “Vay futbola siyaset bulaştı” diye feveran ederek herkesi güldürmeyin.
Futbola bulaşan siyaset de, işi getirdiği hale bir baksın.
Giderek değeri düşen bir futbol ve siyasetten bıkanların hakem odası basan bir eski kulüp başkanından medet umar hale gelmiş bir futbol dünyası.
Medet umulan adamın hakemleri ancak Cumhurbaşkanı’ndan gelen telefonla serbest bıraktığını bile hatırlamadan üstelik!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın NATO toplantısı sonrası dönüş yolunda, seyahate katılan gazetecilere verilen soru cevap metni aslında AKP iktidarının “acz itirafı” gibi olmuş ve bir anlamda Türkiye’yi idare edenlerin en çok övündüğü konudaki yetersizliklerini ve zaaflarını anlatan bir metne dönüşmüş.
Cumhurbaşkanı’nın anlattıklarının en dikkat çekici bölümü NATO müttefikleri arasında Savunma Sanayii’ndeki işbirliği eksikliğine değindiği yerler, ki zaten büyük bölümü buna ayrılmış.
Erdoğan’ın anlattıklarından şunu anlıyoruz.
Bizim Savunma Sanayimiz aslında Batı’ya fazlası ile bağımlı.
Erdoğan sürekli olarak imal etmekte olduğumuz firkateynlerimize verilmeyen motorlardan, açık söylenmese de anladığımız verilmeyen bir kısım seyrüsefer cihazlarından, drone’larımız için verilmeyen parçalardan söz ediyor.
Savaş uçaklarımızın parça tedarikinde sorun yaşandığını da yine Erdoğan’ın açıklamalarından anlıyoruz.
Keza İsveç’in NATO üyeliğine evet dememiz karşılığında alacağımızı zannettiğimiz F-16’lar konusunda da hâlâ bir gelişme olmadığını görüyoruz.
Ukrayna’ya yollanan F-16’lar bize niyeyse bir türlü gelmiyor.
Bırakın uçakları, kendi yapacağımız modernizasyonun parça temini bile yapılmıyor.
Ve dahası bir şeyi daha öğreniyoruz.
Rusların yaptığı ve 14 yıldır bir türlü tamamlanamayan Akkuyu Nükleer Santrali’nin tribünlerinin de Alman gümrüğünde takılı kaldığını itiraf ediyor Sayın Cumhurbaşkanı.
Ama hiç sorun değil, hiç de azımsanmayacak sayıda vatandaşımız hâlâ Almanya‘nın ve hatta bütün Avrupa’nın bizi kıskandığını zannetmeye devam ediyor.
Ve biz hâlâ bu Avrupa’nın refah ve mutluğu için 13 milyon göçmeni barındırmaya, AB’nin göçmen hendeği olmaya devam ediyoruz.
Avrupa’da yaşayan Türklerin bile neden AKP’yi desteklediğini anlıyoruz aslında.
Bu Suriyeli ve Afganları AKP Türkiye’de tuttuğu için.
Yoksa Avrupa’da sadece Almanların, Fransızların değil onların da rahatı kaçacak!
Bizde yalan olmaz Bakan Bey
Asıl olarak A Jet’in ayıbını anlatmak için isimsiz olarak kaleme aldığım yazıya, Bakan Mehmet Şimşek yanıt verdi.
“Ailemi ima ve itham etmek için” diyerek.
Gazetecilikte hata yapmışlığımız elbette vardır ama bile bile, yalan yere birini ne itham ederiz, ne de ima.
Zaten yazıdan sonra Bakan Şimşek’in eşi Esra Hanım bir mesaj yolladı.
“Bugün çıkan iddiaların yalan olduğunu bilmenizi isterim. Vaktinde geldiğimiz ve önceden aldığımız biletlerimizle uçuşumuz gerçekleşmiştir. Bir tartışma olmamıştır. Sanırım A Jet bir yerde yanlışlık yaptı. Uçakta yer olmasaydı ertesi gün de giderdim. Sorun olmazdı. Kaldı ki, biletlerimiz önceden alınmış. Ne bakan Bey, he de ben kaprisli insanlar değiliz. Bizi tanıyanlar bilir, hiçbir ayrıcalık istemeyiz. Kaldı ki, korumalar da yoktu. Sizden rica ediyorum, bizler ile ilgili yalan haberlere yer vermeyin. Basın danışmanımız Sibel Hanım’ı arayıp her zaman doğruyu öğrenebilirsiniz. Selam ve saygılar”
Muhtemeldir ki, Esra Şimşek doğruyu söylüyor ve muhtemelen Esra Hanım’ın da dikkat çektiği gibi yanlışlığı yapan A Jet. Sonrasında da hatasını örtmek, mükerrer biletin yarattığı sıkıntıyı gidermek için başka yolcuları mağdur eden de A Jet. Bu hata başkasına olsa haber bile olmayacaktı ama söz konusu bir Bakan’ın eşi olunca önem kazandı.
Sayın Bakan da bilsin ki, bizde yalan yok.
Uçaktan indirilen kişi ertesi sabah 06:30’da ameliyata girmesi gerektiğini söyleyen bir İbni Sina Hastanesi profesörü.
Ne yazık ki, Türkiye hukuk devleti olmadığı için adını gizli tutuyor ve olaylar pek çok yolcunun gözü önünde yaşanıyor.
Profesör doktor uçağa bindirilmediği için çok sinirlenip herkesin gözü önünde çantasını, valizini yere fırlatıp tekmeliyor ve kendisine ameliyatına yetiştirileceği sözü verilip, 00:10 THY uçağı ile İstanbul üzerinden Ankara’ya ulaştırılmak üzere ayarlaması yapılıyor.
Anlayacağınız Mehmet Bey ve Esra Hanım, zannederim siz bu olaya ve detaylarına hakim değilsiniz ve belki de tüm bunlar sizin bilgi ve arzunuz dışında gerçekleşmiş olabilir.
Ama bizde yalan yok Mehmet Bey, gerçekten yok.
Aptallık
Yahu bu siyasal İslamcılar bir garip.
Yaşadıkları ülkede siyasal İslam hakim olduğu için ülkede bilim yok, kültür yok, sanat yok.
Bunlar olmadığı için ülkelerinde demokrasi yok, halka hizmet yok, sanayi yok, gelişme yok, iş yok, para yok.
Siyasal İslam’dan ötürü bunlar olmadığı için bunlar bilimin, kültürün, sanatın, demokrasinin, sanayinin, gelişmenin olduğu ülkelere göçüyorlar.
Sonra da göçtükleri ülkede geldikleri ülkedeki yokluğun sorumlusu olan siyasal İslam’ı talep etmeye başlıyorlar.
Bunlar gerçekten bu kadar aptal mı, yoksa mesele daha mı derin!
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Vatanseverliği bir el hareketine indirgemediğimiz zaman.
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar
Zeki Demirkubuz yorumluyor
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hak"
Eylül 15, 2025
Bedia Ceylan Güzelce & Müfit Can Saçıntı
"Gülmek bir savunma mekanizması"
Eylül 14, 2025