İstanbul 12°
FatihAltayli

Fatih Altaylı

Diğer yazılarıFatihAltaylı

Yazı İçeriği

  • Okumamış olmayı dilediğim bir mektup

  • DÖRT BAŞI MAMUR UTANÇ

  • KÖTÜ BİR ÖYKÜNÜN BAŞLANGICI

  • DAYAK VE İŞKENCE BAŞLIYOR

  • KORKUDAN ANA BABAYA ANLATILAMIYOR

  • HERKESİN BİLDİĞİ KİMSENİN KONUŞMADIĞI İLİŞKİLER

  • İHBARLAR POLİSİN UMURUNDA DEĞİL

  • VE KAÇIŞ

  • TÜM BUNLAR YAŞANMAMIŞ GİBİ DEVAM

detail banner reklam

Okumamış olmayı dilediğim bir mektup

FatihAltaylı
Köşe Yazısı

Fatih Altaylı

Aralık 1, 2024

Yazı İçeriği

  • Okumamış olmayı dilediğim bir mektup

  • DÖRT BAŞI MAMUR UTANÇ

  • KÖTÜ BİR ÖYKÜNÜN BAŞLANGICI

  • DAYAK VE İŞKENCE BAŞLIYOR

  • KORKUDAN ANA BABAYA ANLATILAMIYOR

  • HERKESİN BİLDİĞİ KİMSENİN KONUŞMADIĞI İLİŞKİLER

  • İHBARLAR POLİSİN UMURUNDA DEĞİL

  • VE KAÇIŞ

  • TÜM BUNLAR YAŞANMAMIŞ GİBİ DEVAM

DÖRT BAŞI MAMUR UTANÇ

Okurlardan, izleyicilerden sıklıkla e postalar gelir.

Ben de elimden geldiğince hepsini okumaya, en azından bir göz akmaya gayret ederim.

Bir okur bize yazacak kadar önemsemişse, benim de ona bakmamamın ayıp olacağını düşünürüm.

Ama yıllardır okuduğum on binlerce belki de daha fazla posta arasında beni bu kadar kötü yapan bir başkasına rastlamadım.

Okudum, okumamış olmayı, okuduğum şeylerin yaşanmamış olmasını diledim.

Ancak mektubu yazan kişinin arzusu üzerine sizinle paylaşmaya karar verdim.

Buyurunuz felakete, rezalete…

“Merhabalar Fatih bey nasılsınız her gün olduğu gibi bugün de sizi izledim. Değindiğiniz cemaat ve tarikatlar hakkındaki bilgi ve deneyimlerimi, konuyla ilgili bilgilerimi ve bizzat yaklaşık 7 sene tarikatların içerisinde çocukluğu yok olan birisi olarak bizzat yaşadıklarımı sizinle paylaşmak istedim.

Yazdıklarımın içerisinde tek bir satır dahi abartı, uydurma, yalan yoktur. Tamamı bizzat kendi yaşadığım şeylerdir. Fazlası yoktur, eksiği olabilir.

Birazdan okuyacaklarınız kanınızı dondurmakla kalmayacak ve siz de benim gibi tüm bunların olmamış yaşanmamış olmasını dileyeceksiniz.

Olmamış olmasını dileyeceğiniz türden tüm bu olayları bizzat kendi yaşayan birisi olarak yazıyorum.

Anlatacağım konuyla alakalı kişilerin KVK’ya aykırı bir durum oluşturmaması sebebiyle sadece isimlerini yazacak ve soyadlarını paylaşmayacağım.

Başlıyorum.

KÖTÜ BİR ÖYKÜNÜN BAŞLANGICI

30 yaşında kamu görevlisi bekar bir erkek olarak hayatımı sürdürmekteyim. İslami yaşayan bir ailenin çocuğuyum. Harama, helale kul hakkına dikkat eden, kendi halinde ve yaşantıları itibarıyla yaptıkları her işte Allah’ın rızasını gözeten bir anne baba tarafından yetiştirildim.

Babam şalvar cübbeli 5 vakit namazını kılan, annem çarşaflı 5 vakit namazını kılan, ahlaklı, ülkesini seven, hakkı gözeten, samimi inançları doğrultusunda yaşayan, yaşamaya çalışan insanlar.

Gönül bağıyla İ. cemaatine bağlı kişiler.  

Zaman zaman cemaat mensubu hocaların sohbetlerine katılan insanlar. Her tarikat ve cemaatlerin peşine takılan insanlar gibi onların da hatalı oldukları birçok konular var.

Yobazlık, gericilik, hamaset, sorgulamama, Atatürk ilke ve inkılaplarına karşı bağnaz düşünceler sahip insanlar. Bunları sadece size değil, kendilerinin yüzlerine de söylüyorum fakat söylemlerim bir şey değiştirmiyor. Sadece aile içi gerginlik oluşturuyor. Ezberlerini bozma niyetleri yok.

Buraya kadar olan kısmı içinde büyüdüğüm aile yapısının anlaşılması açısından önem teşkil eden bir kısımdı.  

Gelelim benimle ve yaşadığım şeylerle alakalı olan kısma.

Ailem 6 yaşındayken beni İslami eğitimleri almam ve İslami görüşe sahip bir hayat sürmem için ana okulu gibi eğitim veren bir kursa göndermeye başladı.

Sabah servisle evden alınıp İstanbul Kirazlı tepede bulunan İ.A. cemaatine bağlı bir kursa gönderiyor akşam aynı servisle eve bırakılıyordum. 2000 ila 2002 yılları arasını kapsayan bu süreçte gittiğimiz yer dışardan bakıldığında normal bir daire gibi gözüken dini eğitimlerin verildiği kuran siyer ve diğer İslami eğitimleri aldığım bir yerdi.   

Fakat zaman zaman polis baskını olacağını öğrenen hocalar aldıkları bu haber doğrultusunda bizleri saklıyor veya bulunduğumuz yerden kaçırıyor ormanlık tenha yerlere götürüyorlardı.

Bazen de bulunduğumuz dairenin altında bulunan bodrum katına indiriyor denetim bitene kadar sessiz kalmamızı sağlıyorlardı 

DAYAK VE İŞKENCE BAŞLIYOR

Burada geçirdiğim sürenin yeterli olduğunu düşünen ailem beni oradan alarak bu sefer de yatılı olarak kalacağım yine aynı cemaate bağlı bir kuran kursuna gönderme kararı almışlardı. Bu kursta yatılı olarak kalıyor 2 haftada bir cumartesi pazar günü izin veriliyordu.

Bu kurs Kasımpaşa’da 5 katlı bir binadaydı. Binanın tamamı cemaatin kullanımındaydı. 1. katta kursta görevli hocaların odaları ve eşyalarımızı koyduğumuz dolaplarımız, lavabolar banyolar ve yatakhane mevcuttu. 2. ve 3. kat sadece kuran eğitimi verilen katlar, 4. kat mescit, 5. kat ise yemekhane olarak kullanılıyordu.

Buraya benden 2 yaş büyük olan abimle birlikte başladığımda yaşım 7 veya 8’di. Kurstaki en ufak yaştaki öğrenciler bizlerdik. 40’lı yaşlara kadar bizden ve hatta babamdan bile büyük olan insanlarla aynı çatı altında kalıyorduk.

200 kişi civarında öğrenciydik ve ben hayatımda ilk dayak yemeye, şiddete maruz kalmaya ve herkesin içinde aşağılanmaya, dövülürken kimsenin sana yardım etmek için harekete geçmeyeceğini burada, o küçücük yaşımda öğrendim.

Sudan sebepler yüzünden daha sabah ezanı okunmadan tecüt namazı kılınması için gecenin 3’ünde dövülerek uykudan uyandırılan 5 dakika içerisinde yatağını toplayıp giyinip yatakhaneden çıkmak zorunda olan ve çıkamazsa bazen hortumla dövüle dövüle odadan çıkartılan çocuklardık. 

Korktuğu için, zorbalığa maruz bırakıldığı için psikolojik olarak baskılanmadan kaynaklanan sorunlar yüzünden altını ıslatan birçok çocuktan birisiydim ve altımıza işediğimiz için tekrar dövülüyor, sonra gecenin 3’ünde toplu olarak üzerimizdeki kıyafetleri çıkartılıp, banyoda araba yıkar gibi soğuk sularla hortumla üzerimize su tutuluyor ve yer temizleme fırçalarıyla fırçalanıyorduk. Bunlar olurken bir yandan da hakaretlere aşağılamalara maruz kalıyorduk.

Başımızdaki hocalar olmadık bahanelerle evde eşleriyle yaşadıkları sorunların veya canlarını sıkan herhangi bir şeyin acısını bizden çıkartıyorlardı. Bazen neden dayak yediğimizi bile bilmiyorduk.

Size şerefim üzerine yemin ederim ki, öğrencileri döverken hocaların kullandığı sopalar zaman zaman kırılıyor ve yerlerine her zaman daha kalın, daha dayanıklı ve daha acı verici sopayı bulmak için arayış içerisine giriyorlar istedikleri sopayı bulduklarında ortada hiçbir gerekçe yokken yeni sopayı denemek için sıra dayağına çekiliyorduk.  

Yeri geliyor falakaya yatırılıyor yeri geliyor avucumuzun içleri morarana şişene kadar dayak yiyorduk.  

Tokat tekme o an canı nasıl bir şiddet uygulamak istiyorsa onu yapıyorlardı. Bu söylediğim dayaklar her gün birden fazla kez uygulanıyordu. Kimse korkusundan sesini çıkartamıyor yemek yerken bile yanında dayak yiyorduk.

7-8 yaşlarındaydım ve falakaya yatırılarak dayak yemekten ayağının üzerine basamıyordum. Falakada daha az acısın diye kat kat çorap giyiyorduk eğer o gün hoca insaflıysa çoraplarımızı çıkarttırmadan yorulana kadar vururdu ama keyfi yerinde değilse giydiğimiz o çorapları da çıkarttırıyorlardı.

Sayısız kez avuçlarımıza tüm güçleriyle vururlar, ağlarsak vurmaya devam ederlerdi.

Yemek vakti geldiğinde yemekhanede elimizin şişinden acısından tabaklarımızı tutamayacak halde olurduk.

Dayak esnasında dayanamayıp bayılanlar, küçücük çocuklara şiddet ve hiddetle vururken bileği kırılan zedelenenler zaman zaman hastaneye kaldırılmak zorunda kalınanlar oluyordu.

KORKUDAN ANA BABAYA ANLATILAMIYOR

Diyebilirsiniz ki, anne babanız bunlara nasıl izin veriyordu. Korkumuzdan ailemize anlatamazdık. Anlattığımızda da bu kadarı abartı çocuk daha bunlar diye inanmazlar, kursa gitmemek için söylediğimizi düşünürlerdi.

Burada yaklaşık olarak 2 seneye yakın bir süre kaldım. Abim benden önce ayrıldı ben daha sonra ayrıldım. Ancak çok kısa bir süre sonra yine İ. cemaatine bağlı İstanbul Ümraniye’deki bir başka bir kuran kursuna yatılı olarak gönderildim.

Burada da dayak kısmı aynıydı. Yine kursun en küçükleri abim ve bendim ama biraz daha yaşımın büyümüş olmasından kaynaklı bazı şeyleri anlamaya, farkına varmaya başlamıştım. Bu kursta yaklaşık olarak 40 ila 50 kişi civarında yatılı olarak kalan öğrenci vardı. Size yine şerefim üzerine yemin ederim ki bu satırdan sonra yazacaklarım yukarıda bahsi geçen dayak kısmını unutturacak kadar vahim durumlar.

HERKESİN BİLDİĞİ KİMSENİN KONUŞMADIĞI İLİŞKİLER

Bu kurstan abim yine benden önce ayrıldı bir süre sonra abimle alakalı bir şeyler duymaya başladım aynı beraber kaldığımız Kuran kursundaki Hikmet isminde bir şahısla cinsel ilişkisi olduğunu öğrendim.

Hemen peşinden yaklaşık hala kursta bulunan en az 10 kişinin daha birbirleriyle bu tür ilişkileri olduğunu öğrendim. Zaten bunu kendileri de inkar etmiyordu. Duyduğum bu şeyleri yaşamayı merak ederek ben de birileriyle cinsel ilişkiye girmeye başladım ilişkiye girdiğim kişilerin 1 Abdussamet 2 Hamza 3 Mahmut y 4 Yusuf 5 Bilal 6 Üsame 7 Abdulkadir 8 Mustafa 9 Ömer 10 Selman 11 Mahmut 12 Ramazan ve daha adı aklıma gelmeyen birkaç kişi.

Bu kişilerin başka kişilerle de ilişkileri vardı hatta birkaç kez kursun sorumlusu olan hoca tarafından ilişki esnasında yakalanarak dayak yedik.

Ama önemli değildi, zaten dayağı sürekli yiyorduk, bu sefer de eşcinsellikten ötürü yemiş olduk. Ne fark ederdi ki, camdan dışarı baktığımız için dayak yiyor namazı hızlı kıldın diye dayak yiyor oturuşumuz beğenilmediği için dayak yiyor yani sürekli bir şeyler için dayak yiyorduk. Bu kursta yaklaşık olarak 4 sene kaldım yukarıda saydığım isimlerle bizzat cinsel ilişkim oldu bundan ötürü defalarca yakalandım dayak yedim ve benim dışımda başka yakalanıp dayak yiyenlerde çok oldu. Herkes her şeyi biliyor fakat kimse yüksek sesle bunları konuşamıyordu.

Bu kursta en son başımızda bulunan hocayla kavga ederek ayrıldım. İlk kez bu kursta bana yumruk atan birisine gücüm yetmese de karşılık verdim ve artık bana vurana bende vurma kararı almıştım.

İHBARLAR POLİSİN UMURUNDA DEĞİL

Bu kursta okurken sayısız kez kontörlü telefonlardan 15’ i arayarak kaçak kuran kursu olduğunu ve sürekli olarak dayak yediğimizi ihbar ettim ama 1 sefer bile polis gelmedi bunun sebebini bu günlerde çok daha iyi anlıyorum.

6 yaşındayken gittiğim ilk kursta bu tür yapılanmalara müsaade edilmiyordu fakat ihbarda bulunmama rağmen polisin gelmediği dönemlerde Türkiye’de iktidar değişmiş işler artık daha farklı yürür olmuştu.

Polisin gelmediği kurslara iktidar partisinden belediyeye bağlı aşevlerinden günlük yemekler gelmeye başlamıştı.

4 sene burada kaldıktan sonra yine İstanbul Ümraniye’de aynı cemaate bağlı başka bir kuran kursu ve Arapça eğitimi verilen kursa ailem tarafından kayıt ettirildim. Ayrıldığım kursta hafızlık eğitimimi tamamlamış hatta Diyanetin hafızlık sınavlarına girmiş diploma bile almıştım.

Yerleştirildiğim bu kursa başladığımda da yaşım 12’ye gelmişti. Yine sebepsiz yere dayaklar yiyorduk ve benim gibi eşcinsel ilişki yaşayan sayısız kurs talebesi vardı.

Burada da 3 veya 4 kişiyle ilişkim oldu. Buranın mevcut öğrenci sayısı da 80 ila 100 kişi arasında idi.

1 yıl kadar burada okuduktan sonra cinsel ilişkiye girdiğim bir kişiyle başka bir konuyla alakalı olarak kavga ettim ve o kurstan da ayrıldım. Kısa bir süre sonra yine İstanbul Ümraniye’de aynı cemaatin başka bir Kuran ve Arapça eğitimi verilen bir kursunda yatılı olarak kalmaya başladım.

Alıştığımız üzere burada da yine sistematik dayak vardı ama artık ağlamıyor tepki gösteriyordum. Bu kursta yaklaşık 30 kişiydik ve ben gelmeden öncesinde de kursta eşcinsellik yaygındı.

VE KAÇIŞ

Burada da bir den fazla kişiyle ilişkiye girdim. Süreç ilerlerken bir karar aldım ve kendimi sorgulamaya başladım “Benim burada ne işim vardı?”

Bu soruyu kendime sormaya başladıkça hiçbir işimin olmadığı sadece ailem istediği için orada bulunduğum ama bana ne istediğimin sorulmadığının ve bu hayatın bu şekilde sürdürülebilir olmadığı gerçeğinin farkına vardım ve bir gün eşyalarımı alıp kurstan ayrıldım.

13 yaşımı doldurmamıştım henüz ama ailemin karşısına dikildim ve onlara onların istekleri doğrultusunda artık hareket etmeyeceğimi söyledim.

Ailem beni din eğitimi almam için gönderdiği tarikat kurslarında başıma gelenlerden, yaşadığım sayısız eşcinsel ilişkiden habersiz çocuklarının özlemini çekiyor, iyi bir eğitim aldığımı zannediyorlardı.

Kursa gitmemek istememe üzülmüşlerdi ama orada yaşadıklarımı, eşcinsel ilişkilerimi bilseler muhtemelen kafayı yerlerdi.

Gelelim bu cinsel ilişkiye girdiğim kişilere,

Bizzat kendim kuran kursundayken cinsel ilişkiye girdiğim kişilerin bazıları şu anda aktif olarak diyanetin resmî kadrosunda imamlık yaparak millete din anlatıyor bazıları ise farklı şekilde görev yapıyor ve bazıları ise şu an benimde zamanında sözde din eğitimi almam için gönderildiğim İ.A. cemaatine bağlı kurslarda hocalık yapıyorlar.

Şerefim üzerine yemin ederim ki söylediklerim zerresi zerresine doğrudur bu kişilerin açık kimlik bilgilerini paylaşmam suç teşkil edeceği için paylaşmıyorum sadece isimleri yeterli şimdilik, 

Türkiye’deki en muhafazakar cemaat olan cemaatin içerisinde bulunan ve bizzat bunları yaşayan birisi olarak söylüyorum en muhafazakar cemaat kuran kurslarında belki 20 den fazla kişiyle eşcinsel ilişkim oldu. En muhafazakar olanı bu durumdaysa gerisini siz düşünün artık, 

Bana gelecek olursak 14 yaşıma henüz girmeden kuran kursu Arapça kursu ve cemaat tarikat yapılarından ayrıldığım ailemle konuştuğum günden beri hiçbir cemaati ve cemaatçiyi yanıma yaklaştırmadım elbette bu olanları ailemle paylaşmadım. Paylaşmayı bırakın, kendi hafızamdan bile sildim. Sonrasında bir erkekle ilişkiye girmedim ve aslında beni buna sürükleyen şeyin bulunduğum ortamın olduğunu anladım. Cinsel yönelimlerimin kadınlara yönelik olduğunun farkına vardım ve hayatıma devam ediyorum. 

TÜM BUNLAR YAŞANMAMIŞ GİBİ DEVAM

Bugüne kadar hayatımın bu kısmını hiç kimseyle paylaşamadım ve hiç yaşanmamış gibi hayatıma devam etmeye çalıştım. Şu an hiçbir inanca mensup birisi değilim kendimi Apateist olarak tanımlıyorum. Herhangi bir siyasi partiye yakınlık hissetmiyorum.

Mevcut bütün siyasilere ve gelecek olanlara muhalifim.

Çevresine duyarlı, sosyal sorumlulukların parçası olmaya çalışan, yaşadığı topluma faydalı olma arzusunda, duyarlı bir birey olmaya çalışıyorum.

Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı olarak toplumun ilerleyişini sağlıklı bir şekilde sürdürebileceği, ideolojik saplantılar din eksenli ve içi boşaltılmış milliyetçilikten uzak durulması gerektiği düşüncesi ve evrensel bir bakış açısıyla olayları okumaya anlamaya çalışmanın doğru olduğu kanaatindeyim, en azından kendimi bu şekilde bu çizgide tutmaya çalışıyorum. 

Konuyla alakalı öğrenmek istediğiniz bilgiler olursa seve seve elimden geleni yapacağımı bilmenizi isterim fakat şu an kamu görevlisi bir memur olarak hayatımı idame ettirmeye çalışıyorum memuriyetime zarar gelmeyecek şekilde elimden gelen her konuda bilgi paylaşımında seve seve bulunacağım sizden tek ricam bunu cemaatlerin içerisinde neler döndüğünü millete din ahlak satanların nasıl iki yüzlüler olduğu gerçeğini halka duyurmanız ve bu acı gerçekleri topluma gösterin gösterin ki bir kişiyi bile bu hastalıklı yapıların ağına düşmekten  kurtara bilirsek bulunduğumuz toplum için faydalı bir iş yapmış oluruz.

Sağlıcakla kalın."

FatihAltaylı
X’te yanıtla

X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.

FatihAltaylı
  • Geçmiş yazılar

TümüFatihAltaylı
Bize Biraz Müsaade
Köşe Yazıları
Bize Biraz Müsaade

Fatih Altaylı

Ekim 6, 2025

Silivri Günlüğü - 73
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 73

Fatih Altaylı

Ekim 2, 2025

Silivri Günlüğü - 72
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 72

Fatih Altaylı

Ekim 2, 2025

  • Videolar

TümüFatihAltaylı
"Oyunculukta mesele ödül olmamalı" görseli
Dün
FatihAltaylı
YouTube
Bedia Ceylan Güzelce & Bige Önal"Oyunculukta mesele ödül olmamalı"Teke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor. 00:00 Giriş 01:04 Annesi ve babası nasıl insanlar? 02:13 Ailesinin yaklaşımından ne gibi şeyler kazandı? 03:08 Manken bir annenin kızı olmak nasıl? 05:12 Kadınlar için yazılan rollerin azlığı hakkında ne düşünüyor? 06:35 Anne olmadığı halde bir anne rolünü oynamak nasıl bir tecrübeydi? 08:13 Canlandırdığı rollerle ödül kazandığında nasıl hissediyor? 08:57 İlk oyunculuk deneyimi nasıldı? 11:50 Ona gelen rolleri neye göre isteyip istemediğine karar veriyor? 13:55 "Bir Başkadır" ile platformlarda boy göstermek nasıldı? 15:01 Dizide çalışma temposu 17:44 Türkiye'de kadınların ruh halini nasıl görüyor? 18:55 "Buradayım İyiyim" seyirciyle ne zaman buluşacak? 19:33 Kadın izleyicilerden rolle ilgili ne gibi dönüşler aldı? 21:18 Bir oyuncunun birilerinin elinden tutması onun için bir görev midir? 22:34 Projelerin türlerinin farklı olması onu etkiliyor mu? 24:19 Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer'le çalışmak nasıl bir his? 26:13 İleride yönetmenlik veya yapımcılık yapmayı düşünüyor mu? 27:20 Aklının bir köşesinde yapmak istediği bir hikaye var mı? 29:02 Sektörde kuşaklar arasında ne gibi farklar var? 31:05 Bir yere gittiğinde tanındığında şaşırıyor mu? 31:40 Sektörde bizi iyi yapan şey nedir? 32:15 Sosyal medyayla arası nasıl? 33:12 Yakında ne gibi projeler bizi bekliyor? 33:58 Kapanış
Ekim 19, 2025
Etkili ve doğru beslenmenin yolları görseli
2 Gün Önce
FatihAltaylı
YouTube
Şule Aydın & Prof. Dr. Nazan Uysal HarzadınEtkili ve doğru beslenmenin yollarıVitafenix, bilimsel ve sinerjik yaklaşımıyla geliştirdiği formülasyonlarda Magna P magnezyum, Omega 3, Aktif B Kompleks D3K2 ve daha birçok özel formülü özenle bir araya getiriyor. Bu güçlü kombinasyon, vücudun ihtiyaç duyduğu vitamin, mineral ve yağ asitlerini dengeli şekilde sağlayarak genel sağlığın korunmasına katkı sağlamayı hedefler. Tatlandırıcı, koruyucu ve yapay aroma içermez; güvenilir, kaliteli ve etkili formüllerle her gün yanınızda! 📲 Detaylı bilgi için: https://www.vitafenix.com/ 00:00 Giriş 01:26 Su nasıl içilmeli? 02:40 Stres bizim vücudumuzdan ne götürüyor? 04:58 Fonksiyonel Beslenme ne demek? 06:08 "Doğru besleniyorum" demek için neler yenilmeli? 10:01 Uzun yaşam için neyi olmazsa olmaz görüyor? 12:21 Magnezyum nedir? 13:45 Magnezyum ihtiyacı nasıl karşılanmalı? 16:01 Magnezyum dışında olmazsa olmaz vitaminler neler? 20:22 Balık nasıl pişirilmeli? 22:01 Kesinlikle almayın dediği bir şey var mı? 30:28 Sürekli bir şey yemek doğru bir şey mi? 34:44 Yemekte su içmek doğru bir şey mi? 36:38 Sirke içmeyi öneriyor mu? 39:09 Unutkanlık yaşamamak için ne yapılmalı? 43:35 Kapanış Teke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor.
Ekim 18, 2025
Türkiye’deki üniversitelerin son durumu ne? görseli
5 Gün Önce
FatihAltaylı
YouTube
Prof. Dr. Emre Onur Kahya ile Bilim EkstraTürkiye’deki üniversitelerin son durumu ne?Merhaba! Artık "Bilim Ekstra" programımızda çok özel bir konuğumuz var: Prof. Dr. Emre Onur Kahya! Prof. Dr. Kahya, bizimle fizik ve yapay zeka alanlarındaki bilgisini paylaşacak. Fizik dünyasının gizemlerine inerken aynı zamanda yapay zeka ile ilgili son gelişmeleri keşfedeceğiz. Hem temel kavramlar hem de son teknolojiler hakkında bilgi sahibi olacak ve geleceğin bilimine bir adım daha yaklaşacağız. Bu özel programda, Einstein'dan Newton'a, Schrödinger'den Feynman'a kadar fizik tarihindeki önemli isimlere göz atacağız. Ayrıca, kuantum mekaniği, görelilik, yapay zeka ve uzay-zaman gibi heyecan verici konuları da keşfedeceğiz. Prof. Dr. Emre Onur Kahya ile fizik hakkında merak ettiğiniz her şeyi öğrenmek için bu videoyu kaçırmayın! Bilimi ve evrenin sırlarını keşfetmeye hazır mısınız? 00:00 Giriş 00:38 Üniversitelerin güncel durumu 09:23 Üniversitelerin sıralaması 13:01 İTÜ puanlarının dağılımı 16:34 Kapanış Prof. Dr. Emre Onur Kahya'nın bölümde bahsettiği web sitesi: https://www.nature.com/nature-index/country-outputs/Turkey
Ekim 15, 2025