Bu kadar kötü bir hakem çok az gördüm
Fatih Altaylı
Şubat 26, 2013
Yazı İçeriği
Bu kadar kötü bir hakem çok az gördüm
Bu kadar kötü bir hakem çok az gördüm
Çok maç izledim, çok hakem gördüm. Çok da kötü hakem gördüm. Ama bu kadar kötüsünü gerçekten çok az gördüm. Bir hakemin bu denli kötü olabilmesi için art niyetli olması gerekir ve bence Galatasaray-Orduspor maçının, adını bile bilmediğim hakemi “Art niyeliydi.” Niye mi? Anlatayım! Bütün faullerde takdir haklarını Galatasaray’ın rakibi lehine kullandı. Hadi olabilir diyelim. Rakip takımın, FİFA tarafından mutlaka sarı kartla cezalandırılmasını emrettiği türden faullerinde bir kez bile sarı kartına başvurmazken, Galatasaraylı oyuncuların neredeyse her faulünde kartı çıkarmakta hiç tereddüt etmedi. Pek çok pozisyonu es geçti. Futbolcuları gerdi. Kulübeyi gerdi. Stadı gerdi. Ne zamana kadar? Galatasaray’ın muhteşem bir geri dönüş yapıp, farkı 2’ye çıkarmasına ve artık Orduspor’un teslim olmasına kadar. Orduspor teslim olup, maçı Galatasaray’ın kazanacağı kesinleşince hakem de ümidini kesip, normal bir hakemlik yapmaya başladı. Bu çok açık bir “Kötü niyet” göstergesidir. Bu hakem, benim anlayışıma göre hakemlik falan yapmamalıdır. Merkez Hakem Komitesi, şapkadan çıkardığı bu genç hakemleri sahaya sürmeye devam ettikçe her gün yeni bir rezalete imza atacaktır. Hakemi anlatan en iyi görüntü ise maçın başlarında poposu üstüne düştüğü fotoğraftır. Orada poposu üzerine düşen MHK’dır. Gelelim maça. Galatasaray klasik hastalığı ile başladı maça. Yavaş oyun, sürekli geri paslar. Ortada sıkıştırılan ve tek bir pozisyonun bile üretilmediği buna karşın saçma sapan bir golün ve saçma sapan bir penaltının getirdiği iki fark. İkinci yarı ise “Olması gereken Galatasaray” vardı sahada. Hızlı oynayan, geriye değil, ileriye doğru giden, kendi sahasında topla lüzumsuz oynamayan bir Galatasaray. Galatasaray’ın kadrosu, Terim’in nereden gördüyse oynattığı o yavaş futbolla, ayaklarına pranga vurulmuş gibi, hiçbir yere gidemeden olduğu yerde tepiniyorken, Terim’in tribüne giderken prangayı da yanında götürmesi sonucu olsa gerek birden iplerinden boşaldı ve çok kısa süreye 4 gol sığdırdı. İsteselerdi 5, hatta 6 bile olurdu ama durdular. “Yeter” dediler. Maçın yıldızı ise hiç kuşkusuz Sneijder’dı. Özellikle 2. yarıda inanılmaz oynadı, oynattı. Orta sahanın önünde atakları müthiş organize etti. Drogba yine klasını konuşturdu. Çok bir şey yapmadı gibi görünse de, ilk gol dışında tüm pozisyonlarda vardı. Süper toplar indirdi. Burak’a şahane boş alanlar yarattı. Burak Yılmaz bir yandan akıl almaz goller atıp, inanılmaz pozisyonlar yaratıyor, bir yandan ise futbola yeni başlamış bir çocuk gibi işler yapıyor. Ama galiba bu tip golcülerin ortak özelliği de bu. Amrabat da bir diğer iyi adamdı. Bu takımda sürekli oynayacak kapasitede olduğunu gösterdi. Selçuk da Sneijder ile iyi anlaştı. İleriye doğru oynadığı zamanlarda devleşti. Eboue ile Hamit ise yine Oscar adayı ‘Sefiller’de rol aldılar. Hamit’in uyum sorununun ve maç eksiğinin bitmesini ümitle bekliyoruz. İnşallah önümüzdeki 10 yıl içinde kendini bulacak. Sonuç olarak bu maç Galatasaray’ın kendi kendine verdiği bir ders gibiydi. Hızlı oynadığı, yüzünü ileriye döndüğü ve çabuk çıktığı zaman; Galatasaray, Şampiyonlar Ligi’nde final oynar. Yok eğer bu sezon başından beri yaptığı gibi geri geri oynarsa; ‘Sefiller’i. Umarım Fatih Hoca kendi verdiği dersi okumuş, ezberlemiştir. İnşallah!
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar





