Karayılan: Koşarak gitseler bu kadar zamanda zor giderler
Fatih Altaylı
Mart 28, 2013
Yazı İçeriği
Karayılan: Koşarak gitseler bu kadar zamanda zor giderler
Karayılan: Koşarak gitseler bu kadar zamanda zor giderler
AKİL adamlar tartışmasının bana göre önemsiz yönünü oluştururken, önemli tarafı "çekilmenin zamanlaması ve biçimi". Terör örgütünün Türkiye'de "aktif" olarak eylem yapan militan sayısı aslında zannedildiği kadar fazla değil. 1800 ila 2000 kişi arasında değişen bir terörist varlığıdır söz konusu olan. İnanmadıysanız yazıyla da yazayım: Bin sekiz yüz ila iki bin arası bir terörist. Türkiye'den silahıyla veya silahlarını gömüp çıkacak olan sayı budur. Bunların az bir bölümü Orta Anadolu ve Karadeniz'de, önemli bir bölümü Tunceli, Erzincan, Bingöl kırsalında, yine önemli bir bölümü de Hakkâri, Diyarbakır, Şırnak üçgeninde. Ve daha küçük gruplar olarak da bölge genelinde. Öcalan'ın İmralı'dan ulaştırdığı talimat doğrultusunda bunlar yaz bitmeden önce Türkiye sınırları dışına çıkmış olacaklar. Öcalan'ın talimatlarını içeren mektubu Kandil'de Karayılan'a ulaştıran BDP'lilerden biri, terör örgütünün dağdaki liderinin talimatları okuyunca şaşırdığını ve "Ya, koşarak gitseler bu kadar sürede Türkiye'yi terk etmeleri zor" dediğini aktardı bana. Koşarak mı giderler, uçarak mı giderler bilmem ama Öcalan "Gidin" dedi mi giderler. Ne kadar zamanda gitmelerini istiyorsa, o kadar zamanda giderler. Teröristlerin ülkeyi terk etmeleriyle ilgili "yasal düzenleme" konusu ise "çetrefilli". Benim bu konuda yasal düzenleme yapılmasıyla ilgili yazımı okuyan bir hukukçu, "Hiçbir ülke böyle bir yasal düzenleme yapamaz. Kendi yurttaşlarının, üstelik de suçlu gördüğü yurttaşlarının yurtdışına çıkışını kolaylaştırmak için bir yasa yapılamaz" dedi. AK Parti hukukçuları da aynı görüşte. Gidenlerin geri dönmeleriyle ilgili bir yasal düzenleme yapmak mümkün ama gitmelerine kolaylık sağlayacak bir yasal düzenleme mümkün değil. Peki o PKK'lılar nasıl gidecek? "Fiili durumla." Jandarma'nın belirli bölgelerden çekilmesi bu fiili durumun ilk adımı. Ardından teröristlerin çekilme takvimine göre "operasyonlar" durdurulacak. Bu konuda yetki valilerde olacak ve çekilme süresince emniyet güçleri sadece "sıradan adli vakalara" yönelik konum alacaklar. Hükümet tarafı bu konuda verdikleri güvencenin yeterli olduğunu düşünüyor ve BDP'nin "yasal düzenleme" ısrarını "ipe un serme" olarak görüyor. Sonuç olarak İmralı'dan giden talimat kesin. "Çekilme olacak." Bürokrasi de seçime girecek MÜSTEŞAR, genel müdür, il müdürü gibi üst düzey bürokratlarla ilgili bir düzenleme hazırlığı var. Düzenleme gerçekleşirse, bu bürokratlar, hükümetlerle gelecekler ve hükümetlerle gidecekler. Son derece yerinde ve "Partizanlık yapılıyor, kadrolaşma oluyor" iddialarını da sona erdirecek bir düzenleme olacak. Kadrolaşma artık yasal hale gelecek ki, olması gereken de bu. Özel sektörde bir yönetici göreve getirildiği zaman başarılı olmak için kendi kafa yapısına, kendi hedeflerine ve kendi çalışma anlayışına uygun insanları ekibine nasıl topluyorsa ve bir yerden bir yere transfer olduğunda ekibini de beraberinde götürüyorsa devlette de sağlıklı işleyiş açısından "belirli görevler" için bunun olması şart. Ben bunu bugün söylemiyorum, yıllardır söylüyorum. Daha önce yönettiğim bir gazetenin Almanya Bürosu'nda verdiğimiz bir davette, Alman hükümetinin önemli bakanlarından biriyle yaptığımız sohbeti aktarayım da, "Hükümete şirin görünmek için böyle yazıyorsun" falan demeyin. İleri demokrasilerde bunun böyle olduğunu, devlet memurluğunun hiçbir demokratik ülkede "dokunulmazlık" anlamına gelmediğini anlayın. Merkel hükümetinin o dönemki önemli bakanlarından biri Almanya'daki sistemi anlatırken şöyle demişti: "Almanya'da her seçim sonrası bürokraside 100 binin üzerinde görev değişikliği olur. Üst düzey ve hatta orta düzey bürokratların neredeyse tamamına yakını değişir. Göreve layık olmak ve yeterli kriterlere sahip olmak şartıyla eski hükümetlerin atadığı tüm bürokratların yerine kendi bürokratlarımızı atarız. Bunu da herkes bilir. Bunda bir gariplik yoktur." Benim şaşkınlığımı görünce şunu eklemişti: "ABD'de seçim sonrası bürokraside yapılan değişiklik sayısı, bizim Almanya'da yaptığımızın tahminen beş katı falandır." Yöneticilik yapan herkes bunun böyle olması gerektiğini bilir. "Öyle olmaz" diyen ya bilmiyordur ya yalan söylüyordur.
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar
Zeki Demirkubuz yorumluyor
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hak"
Eylül 15, 2025
Bedia Ceylan Güzelce & Müfit Can Saçıntı
"Gülmek bir savunma mekanizması"
Eylül 14, 2025