Vah vah vah!
Fatih Altaylı
Ağustos 7, 2013
Yazı İçeriği
Vah vah vah!
Vah vah vah!
ERGENEKON davası kararları üzerine dün iki yazı yazdım. Öyle ahım şahım, derin analizlerin olduğu yazılar falan değildi. İlk yazıda “Keşke kararlar bayramdan sonra açıklansaydı. En azından bayram, hükümlülerin aileleri için kara bayrama dönüşmezdi’’ dedim. İkincisinde ise “İddianameyi okudum ama savunmaları ve gerekçeli kararı bilmiyorum. Ama bazı sanıklar için çok üzüldüm. Bu kadar farklı türde sanığın nasıl aynı potaya konulduğunu da hâlâ anlamadım’’ demekle yetindim. Vay vay vay!... Çift taraflı küfür kıyamet. İlk grup “Onlar onca insanın bayramını kararttılar yıllarca. Oh olsun. Beter olsunlar. Sen de onlar için üzülüyorsan sen de beter ol’’ diyenler. İkinci grup ise “Konuyu geçiştiriyorsun. Haksız yere yargılanan bu insanlar için parmağını bile kıpırdatmadın. Satılmış herif. Allah senin de belanı versin’’ diyenler. Öyle ortadan gidip “Her iki görüşe de saygı duyuyorum’’ falan demeyeceğim. Tam aksine, her iki görüşün sahiplerine de zerre saygı duymuyorum. Bu kadar bölünmüş, birbirinden bu kadar nefret eden ve bu nefreti, olan biteni tarafsız biçimde anlamaya çalışanlara bile kusmaktan çekinmeyen zavallılara saygı falan duyamam. Birbirini anlamaktan bu kadar uzak, bu kadar aciz ve bu kadar korkan bireylerin oluşturduğu bir topluma da millet falan denemez. Birbirine bu kadar nefretle bakan, birbirine karşı bitmez tükenmez bir kinle dolu olanların yapacağı tek şey bu ülkeyi, içinde yaşayan iyi insanlarla birlikte felakete sürüklemektir sadece. Bu ülke yıllarca PKK’yı bölücü diye bildi, onunla savaştı. Ama asıl bölünme, asıl bölücülük bizim içimizdeymiş. PKK bu ülkeyi bölemedi, ama sizler böleceksiniz. Sınırları karşılıklı nefret ve kinle çizilmiş, karanlık bir bölünmüşlük sizlerin eseri olacak. Birbirinizi anlamamaya, her başınıza gelenin hesabını misliyle sormaya ve bunu marifet sanmaya devam ettiğiniz müddetçe bu bölünme kaçınılmaz. Dün yazdıklarıma gelen tepkilere “Vay vay vay!’’ dedim. Bu nefretle gitmekte olduğumuz rotayı gördükçe “Vah vah vah!’’ diyorum. Mantık ve yasa AVUKAT değilim. Hukukçu değilim. Çok mahkeme görmüşlüğüm var, bir de aklım ve izanım var. Ergenekon davasında “darbe yapmaya teşebbüs’’ suçlamasıyla yargılananlara verilen “müebbet hapis’’ cezalarını anlamakta bu yüzden zorlanıyorum. Bu kişiler hakkında başka bir suçlama yoksa eğer, ki gördüğüm kadarıyla bununla suçlanıyorlar, cezalar biraz ağır gibi. İsnat edilen suçların tamamının doğru olduğunu varsaysak bile durum değişmiyor. Niye mi? Bu askerler eğer darbe yapmak için tankları ve askerleri yola çıkarsalardı da alacakları ceza bundan fazla olmayacaktı. Bu esnada çatışmalar çıksa, 10 kişi, 100 kişi, 1000 kişi ölse bile alacakları ceza bundan fazla olmayacaktı. Darbeyi başarsalar ama kısa süre sonra bir demokratik karşı hareketle yakalanıp içeri atılsalar bile alacakları ceza bundan fazla olmayacaktı. Bu nedenle “tüm iddiaların doğru olduğu’’ varsayımıyla bile bu “müebbetler” yerine oturmuyor. Belki yasa bu kararlar için “Doğru” diyordur. Ama mantık “Doğrudur” demiyor. Çünkü bu ceza mantığı “aklından darbe geçireni” caydırmaz. Tam aksine “caymaktan caydırır’’.
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar