Karanlık, aydınlığı sever mi?
Fatih Altaylı
Kasım 13, 2013
Yazı İçeriği
Karanlık, aydınlığı sever mi?
Karanlık, aydınlığı sever mi?
OKURLAR demiş ki: “Atatürk’ün ölüm yıldönümünde ‘Olmasaydın da olurduk’ diye ilan veren hakkında niye bir şey demedin?” Ne diyeyim ki! Ya da niye diyeyim ki! Kendisini dünyaya getiren, büyüten, yemeyip yediren, okutan anasını babasını sevmeyen, bırakın sevmemeyi ona eziyet eden, ona kötü davranan evlat var. Hani şu “nankör evlat” dediğimiz evlat türü. İnsanoğlu bu. Bazılarının böyle bir durumu var. Sevmiyor, sevemiyor. İçinde sevgiye yer yok. Yeri dar. Bir şeyi sevdi mi, bir başka şeyi daha sevemiyor. Bilmiyor ki, kalpteki yer sevdikçe genişler. Ayrıca kimse kimseyi sevmek zorunda değil. Karanlığın, aydınlığı sevdiğini kim görmüş! Biri varsa öbürü yok. Ayrıca benim de sevmediğim niceleri var. Sevmediğimi önemsemem ki, kalkıp da etrafa duyurma derdine gireyim. Ama edepli adam sevmediğini ilan etme gereği duymuyor zaten. Hele hele ölüm gününde, milyonlar onun için üzülürken “ilan verme” gereğini hiç aklına bile getirmiyor. Edebinden. Edebi kaybettin mi, her şey serbest. Benim tepemi attıran, Atatürk’e “Olmasaydın da olurduk” denmesi değil. Bunu başka pek çok kişi için de söylemek mümkün. Ama onlara aynı şeyi söylemek kötü, ayıp, hatta suç. Atatürk’e serbest. Bana asıl koyan bu. Ama dedim ya, serbest bile olsa, suç bile sayılmasa edepli adam söylemez. Saygısından söylemez. Kendine ve kendisi gibi düşünmeyenlere saygısından. Bana sormayın, ben anlamam Sevgili okurlar, sağ olun belli ki fikrime önem veriyorsunuz, ama ne olur bana sormayın. Yok yok siyasi meselelerden, memleketin hali ne olacaktan falan bahsetmiyorum. Her gün pek çok mail alıyorum. Otomobil almak isteyen Habertürk okurları mail atarak, “Şunu mu alsam bunu mu alsam? Ne tavsiye edersiniz?” diye soruyorlar. Ben de elimden geldiğince bu sorulara yanıt vermeye çalışıyorum, ama ondan sonra da müthiş bir vicdan azabı duyuyorum. Ve sizden rica ediyorum, ne olur sormayın. Yanıtlamasam ayıp etmiş olacağım, ama yanıtlarsam daha çok ayıp ettiğimi düşünüyorum. Çünkü benim fikrimle otomobil almak akıllıca bir iş değil. Çünkü Türkiye’de otomobil önemli bir araç. Bir tür yatırım. Ve pahalı bir iş. Ben otomobil tercihlerimi yaparken ne yazık ki aklımla değil, kalbimle yapıyorum. Beni heyecanlandıran, keyif veren, nabzımı arttıran otomobilleri seviyorum. Bu otomobiller genelde kullanırken keyifli, ama satmaya kalktığınızda asap bozucu olabiliyorlar. Ya çok yakıt yakıyorlar ya çok narin oluyorlar ya da ikinci elde çok değer kaybediyorlar. Bu yüzden de bana sormayın. İki sene sonra otomobilinizi satarken arkamdan beddua etmenizi istemem. Not: Okurlardan çokça gelen mailler arasında otomobil testlerini devam ettirmemi isteyenler var. Merak etmeyin, yeniden başlayacağım. Ara vermemin nedeni, test edilecek araçların pek çoğunu test etmiş olmam. Modeller yenilendikçe devam edeceğim.
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar
Zeki Demirkubuz yorumluyor
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hak"
Eylül 15, 2025
Bedia Ceylan Güzelce & Müfit Can Saçıntı
"Gülmek bir savunma mekanizması"
Eylül 14, 2025