Kemik atılmasının müsebbibi kim!
Fatih Altaylı
Ağustos 15, 2022
Yazı İçeriği
Kemik atılmasının müsebbibi kim!
Kemik atılmasının müsebbibi kim!
Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin inşaatında taşeron Türk firma İçtaş’ın sözleşmesinin feshedilmesi sonrası tartışmalar sürüyor ve hatta büyüyor. İçtaş’ın çok üst düzey bir yetkilisinin bana söylediği “Ruslar Türkler’e iş vermiyor kemik atıyor” sözü ise hemen her yerde haber oldu. Çünkü aslında bir gerçeği anlatıyor. Ancak bu gerçek kimin eseri, kimlerin bilgisizliği, öngörüsüzlüğü nedeniyle Türkler kemiğe razı gelmek zorunda bırakıldı onu ne yazık ki, kimse araştırmak ve yazmak zahmetine girmedi. Oysa her hafta yazılarını büyük keyifle okuduğum Prof. Uğur Emek ve bendeniz bu konuya eğilmiş ve başlangıçta Akkuyu’nun bir Türk-Rus eşit ortaklığı iken nasıl Ruslaştırıldığına değinmiştik. Ben bu konuya mesleki etik nedenlerle bugüne kadar değinmedim ama artık konu milli bir mesele olduğu ve bilinmesi gerektiği için yazacağım. Çünkü bu noktadan sonra yazmamak gazetecilik etiğine sığmayacak. Değerli okurlar, Akkuyu’ya yapılacak Türkiye’nin ilk nükleer santrali ihalesi 2008 yılında Hilmi Güler’in Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı döneminde yapıldı.
Daha önce yazdığım gibi ihale için 13 firma ya da konsorsiyum şartname aldı. Bunlardan üçü ihaleye katıldı. Sadece 1’i teklif verdi. Teklif veren Uğur Emek hocanın geçen hafta yazdığı gibi Rosatom-Park Teknik ortaklığı idi. Rus firması ile Türk firması yüzde elli elli ortaktı. Verilen ilk teklif beklenenin üzerinde yüksekti. Ancak Bakanlık, bir pazarlık süreci başlattı ve fiyat bugünkü düzeye çekildi. Dahası Türkiye lehine çok önemli kazanımlar vardı Park Teknik-Rosatom ortaklığında. 15 yıl sonra Akkuyu Nükleer, kârının yüzde 20’sinin Hazine’ye aktarılması, EÜAŞ’a teknoloji transferi sözleşmeye eklendi. Ancak bu arada parti içi çekişmeler sonucunda Enerji Bakanı değişti. Hilmi Güler yerini Taner Yıldız’a bıraktı. Ve bu değişimle beraber Akkuyu’nun kaderi de değişti. İhale iptal edildi. Devletlerarası anlaşma yoluyla yapılması kararlaştırıldı. Ve bu arada Rosatom’a Park Teknik’le ortaklığı bırakması birileri tarafından fısıldandı. Başka Türk ortaklar önerildi. (3. Havalimanı ihalesinden ve başka pek çok ihaleden de tanıdığınız, 5 müteahhitten üçü, Cengiz, Kalyon ve Kolin.) Ancak önerilen ortaklar bu işe sermaye koymadan ortak olabileceklerini söyleyince Rus tarafı bu teklifi kabul etmedi. Rosatom’un o dönemki yönetim kurulu başkanı ve eski Rusya Başbakanı Sergey Kriyenko Türkiye’ye geldi. Park Teknik’e yeniden ortaklık önerdi. Park Teknik, öneriyi reddetti. “Bu sürecin parçası olmak istemiyoruz” yanıtı verildi. Güvenmiyorlardı. Bakan'ın niyeti belli olmuştu çünkü. Ve yarısı Türk, yarısı Rus olacak olan Akkuyu Nükleer Bakan Taner Yıldız’ın başarılı yönetimiyle tamamen Rus bir şirketin işi haline geldi. Türkiye işin yarı yarıya sahibi olmaktan, İC yetkilisinin tabiriyle “kemik sıyırıcı olmaya” evrildi. Türk şirketleri hem işe, hem teknolojiye, hem know how’a ortak ve sahip olacakken, ancak atılan kemiği yalayacak hale, kemiğe razı olanların, Bakan Taner'i övdüğü noktaya geldi. Bunları niye yazıyorum biliyor musunuz! Tarihe not düşmek için. Hani hep “yerli ve milli” deyip duruyorlar ya! Samimiyeti görmeniz için. NOT: Bu sicili yazmaya devam edeceğim. Siga siga. Yavaş yavaş. NOT 2: Cengiz İnşaat, Akkuyu ile ortaklık görüşmelerinden 4 yıl önce çekildiklerini ama Akkuyu Nükleer'in liman inşaatını halen sürdürdüklerini bildirdi. ***Milletin parası zengine aktarılıyor
Kur korumalı mevduat sahipleri faizden gelen para ile kur koruma farkından gelen parayı görünce şaşkınlıklarını gizleyemediler. Doğru zamanda KKM’ye geçenler faiz gelirinin birkaç katı miktar kur koruma katkısı aldılar. Yaklaşık bir oran vermek gerekirse 1 faiz geliri aldılarsa 3 de kur korumadan yani Hazine’den geldi. Getiri yüzde 70’ı buldu. Bu şu demek mevduat sahibine banka yüzde 27, Hazine yüzde 43 faiz veriyor, faizi de “kur koruma garantisi” adı altında gizliyor. Bunun doğal sonucu ne! Bankaların kâr patlaması. Gelin bankaların bu kur korumalı mevduatın devreye girdiği 2022 yılı ilk altı aylık kârlarını, geçen yılki ilk altı aylık kârları ile karşılaştıralım. Kamu bankaları 2021 yılının ilk altı ayında 3,312 milyar kâr ederken, bu yılın ilk yarısında 30,825 milyar TL kâr etmişler. Yerli özel mevduat bankaları geçen yıl altı ayda 12,853 milyar kâr ederken, bu yıl ilk altı ayda 70,691 milyar TL kâr etmişler. Yabancı mevduat bankaları 2021 yılı ilk yarısında 11,258 milyar TL kâr ederken, 2022 yılında bu dönem kârları 44,853 milyar TL’ye yükselmiş. Sözde faizsiz bankacılık yapan katılım bankaları 2021 yılının ilk altı ayında 1,990 milyar kâr ederken, onların kârı da bu yılın aynı döneminde 13,583 TL olmuş. Niye çünkü faizi bankalar alıyor ama faiz yükünün büyük bölümünü Hazine karşılıyor. Bu yolla sizin benim vergilerimizden, Hazine kaynaklarından ciddi bir miktar Bankalara aktarılıyor. Hiç kimse bana kamu bankalarındaki kâr artışı oransal olarak daha yüksek demesin. Kamu bankaları kârını 30,8 milyara çıkarırken. Özel bankalar 115,5 milyara çıkarmış. Kur korumalı mevduatta bile getiri gerçek enflasyonun arkasında kalırken, bankaların kârlılığındaki artış resmi enflasyonu 5’e, gerçek enflasyonu bile 3’e katlamış ve sektör ortalaması yüzde 401 olmuş. Bu halkın kaynaklarının, korkunç bir şekilde parası olanlara transferidir. Bu transfere can dayanmaz, ülke dayanmaz. ***Bakanlar da sınava girsin mi!
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar
Zeki Demirkubuz yorumluyor
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hak"
Eylül 15, 2025
Bedia Ceylan Güzelce & Müfit Can Saçıntı
"Gülmek bir savunma mekanizması"
Eylül 14, 2025