İstanbul 17°
FatihAltayli

Fatih Altaylı

Diğer yazılarıFatihAltaylı

Yazı İçeriği

  • Büyükelçi Akıncı: El gitti sıra hangi organda!

  • Anadolu’da işler iyi değil

  • NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

detail banner reklam

Büyükelçi Akıncı: El gitti sıra hangi organda!

FatihAltaylı
Köşe Yazısı

Fatih Altaylı

Mart 17, 2025

Yazı İçeriği

  • Büyükelçi Akıncı: El gitti sıra hangi organda!

  • Anadolu’da işler iyi değil

  • NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Anadolu’da işler iyi değil

Türkiye’deki iktidar giderek bir komediye dönüşüyor.

Komedi derken, Marx’ın komedi anlayışından bahsediyorum.

Hegel’in “Tarihteki büyük olaylar ve insanlar tekerrür eder” cümlesine getirdiği “İlkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak” değerlendirmesindeki türden bir komedi.

Birkaç bildik isim dışında “cehaletin siyaseti” olmaya başlayan AKP iktidarı, sürekli olarak kendini tekrar etmeye çalışıyor.

Bunun işaretlerini pek çok yerde görmek mümkün.

Parti, başarılı olduğu daha doğrusu geniş kesimlerden oy almayı başarabildiği “güzel” yılları, şekilsel olarak tekrarlayarak yine geniş bir oy tabanına sahip olabileceğini düşünüyor.

Ancak içi boş bir şekilselliğin işe yaramayacağını idrak dahi edemiyorlar ve bir PR faaliyetiyle her şeyi çözebileceklerine, algı ile sorunları halledebileceklerine inanıyorlar.

Bunun en açık örneklerinden biri de AB meselesi.

Belli ki, bir karar gereği Cumhurbaşkanı Erdoğan aniden “AB üyeliğinden”, AB’nin Türkiye’ye ihtiyacından söz etmeye başladı.

Benzer cümleleri Dışişleri Bakanı da kurmaya başlayınca bunun bir PR faaliyeti olduğunu anlıyoruz.

AB’nin gerek siyasal konjonktür, gerek liderlerinin tavrı açısından Türkiye’yi almaya en yakın olduğu dönemde bile bu işi ciddiye almayıp, AB üyeliği yolunda mesafe katedemeyen AKP iktidarının, MHP gibi AB karşıtı bir parti ile sarsılmaz bir işbirliği varken “AB” demeye başlamasının ciddiye alınır bir tarafı olmadığı gibi, Türkiye sınırına duvar ören bir birliğin, Türkiye’nin üyelik talebine karşılık vermesi pek de mümkün değil.

Bu arada Avrupa’nın Rusya karşısında kendini yeniden tehdit altında hissetmesi ile birlikte, Türkiye aynen Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi AB’ye “silahlı güç” konusunda destek olmayı önermeye başladı.

Türkiye’nin 70 yıldır en önemli ihraç maddesi olan ama Soğuk Savaş sonrası dönemde değerini kaybettiği düşünülen Türk Silahlı Kuvvetleri’ni bir politika kozu olarak masaya koyma niyetinde.

Bu politikayı AKP’nin yaptığı şekliyle “sunmak” ne kadar gerçekçi ve ne kadar “haysiyetli” bir tutum!

Bunu, Türk Keneşi’nin yani Türk Devletler Teşkilatı’nın kurucu genel sekreteri Büyükelçi Halil Akıncı’ya sordum.

Verdiği yanıt oldukça düşündürücü:

“Avrupa daha istemeden Avrupa güvenliğine katkı yapma hevesi ne işe yarayacak. Vize değil, vize mülakatı randevusu vermede bile hevessiz davranan, üç dört yılda bir gözden geçirilmesi mutad olan bir ticari anlaşma niteliğindeki gümrük birliğini konuşmaya bile yanaşmayan Avrupa’nın güvenliğine biz bunları halletmeden niye katkıda bulunalım?
Ama talibiz!

Talip olana sorarlar daha ne verebilirsin. El kol çoktan gitti. Hangi organ kaldı ise tabii ki onu vereceğiz.
Biz niye devamlı gönüllüyüz. Niye bize silah ambargosu koyan, sanayimiz için gerekli bazı teçhizatı bile vermeyen, bizi ancak sıkıştığı zaman aklına getiren bir şey vermeden almasını bilen Avrupa’nın güvenliğini üstlenelim, ona katkıda bulunalım. Bize ne verecek, sormak niye aklımıza gelmez? Bizi Suriye bataklığına sokan kendi işbilmezliğimizin, milli bilinç eksikliğimizin yanı sıra bunların teşviki değil mi? Sonra da ‘sen güvenliğini sağlayamazsın, hakkın yok’ diyen gene bunlar değil mi?
Ne diye siyasi bir anlayışa varmadan Genelkurmay Başkanları toplantısına dört nala koşuyoruz!”

Hafta sonunda, Anadolu Kaplanları denilen yeni nesil sanayicilerden biri ile karşılaştım.

Yeni nesil derken, aslında onlar da bayağı eskidiler ama yine de nispeten yeni sayılıyorlar.

Hal hatır derken haliyle sohbet derinleşti.

“Fatih Bey, kentte durum çok kötü. Üretim durma noktasında. Ticaret durma noktasında. Sanayici çok kötü durumda, esnaf bitme noktasında. Suriye ile ticaret, iç savaş zamanından bile kötü. Yakında toplu işten çıkarmalar da başlar. Üretim maliyetleri inanılmaz arttı. Rekabet edemiyoruz, mal satamıyoruz. İstanbul’da bir canlılık varmış gibi görünüyor ama Anadolu’da durum felakete doğru gidiyor. Biz böyle isek Denizli, Bursa, Kayseri, Maraş da iyi olamaz. 50 yıldır böyle bir durum görmedim desem yeridir. Dahası derdimizi anlatacak kimse bulamıyoruz” diye ayak üstü dert yanmaya başladı.

Gülmeye başladım.

Bir önceki sohbetimizi hatırlıyordum çünkü.

İktidarı yere göğe koyamıyor, Türkiye’nin uçacağını anlatıyordu.

Gülünce niye güldüğümü elbette anladı.

“Ben de sizin söylediklerinize güvenmiştim. Türkiye uçacak diye bekliyordum.” dedim.

“Kanadımız yokmuş. Havalanırken çakıldık galiba” dedi.

Anlatmaya devam etti.

“Eskiden derdimizi anlatacak birileri olurdu. AK Parti öncesinde de, AK Parti’nin eski dönemlerinde de. Siyasetçiye anlatamazsak, bürokrata anlatırdık. Kaliteli bürokratlar vardı. Sorunu çözerlerdi. Şimdi siyasetçiye anlatmak imkansız. Sorun var desek vatan haini gibi, muhalefetin adamı gibi görülüyoruz. Sordukları zaman mecburen elhamdülillah diyoruz. Ama şükürlük bir halimiz kalmadı. Sorunları söylemeye korkuyoruz. Bürokrata gitsek ortada bürokrat yok. Çoğu siyasi. Anlatıyorsun kös dinler gibi dinliyor. Sorunu anlamıyor ki çözüm üretsin. Tam aksine derdi yukarıya sorun yansıtmamak, sorun yokmuş gibi yapmak. Hiçbir şey çözülmüyor. Eskiden en azından birlikler, dernekler çıkar anlatırdı. Artık onlar da korkuyor. TÜSİAD Başkanı’nın başına gelenden sonra kimse ağzını açmıyor. Derdimizi anca sizin gibi eski dostlara anlatıyoruz ama biliyorum ki, siz adımı verirseniz yandım.”

Bu cümleler muhafazakar bir sanayici ailenin önemli bir isminin cümleleri.

Çözüm umudu bile kalmamış.

Derdini anlatmaya bile korkar hale gelmiş.

Bu tablodan parlak bir gelecek, sorunlarını çözebilen bir Türkiye çıkar mı siz karar verin.

Keşke ülkenin sorunlarını çözmek İmamoğlu’nun diplomasını yok etmek kadar kolay olsaydı.

Ama ülkenin sorunları hukuku, adaleti, ifade özgürlüğünü ayaklar altına almakla çözülmüyor.

Tam aksine büyüyor.

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Söyleyenden değil, söyleyemeyenden korktuğumuz zaman.

FatihAltaylı
X’te yanıtla

X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.

FatihAltaylı
  • Geçmiş yazılar

TümüFatihAltaylı
Bize Biraz Müsaade
Köşe Yazıları
Bize Biraz Müsaade

Fatih Altaylı

Ekim 6, 2025

Silivri Günlüğü - 73
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 73

Fatih Altaylı

Ekim 2, 2025

Silivri Günlüğü - 72
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 72

Fatih Altaylı

Ekim 2, 2025

  • Videolar

TümüFatihAltaylı
"1000 tane şarkı sözü yazdım" görseli
FatihAltaylı
YouTube
Bedia Ceylan Güzelce & Zeynep Talu"1000 tane şarkı sözü yazdım"Teke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor. 00:00 Giriş 00:17 Bir günü nasıl geçiyor? 01:11 Pandemi zamanı verimli geçti mi? 03:16 İnsanların yüzlerinde ne görüyor? 10:02 Bir şarkının ilk kıvılcımı nasıl ortaya çıkıyor? 14:15 İlham aldığı şeyler var mı? 15:28 İşinin sevdiği ve sevmediği yönleri neler? 17:46 Yazması çok zor olan bir şarkısı oldu mu? 26:15 Üretimi, çok fazla olaya maruz kalmak etkiliyor mu? 30:18 Müzisyenlerin yaşadığı en büyük sıkıntı nedir? 32:47 Bugünün Türkiye’si bir şarkı sözü olsa nasıl başlardı? 36:34 Kendisini nerelerden takip edebiliriz? 43:30 Kapanış
Ekim 26, 2025
Heisenberg'in bilime katkıları neler? görseli
FatihAltaylı
YouTube
Prof. Dr. Emre Onur Kahya ile Bilim EkstraHeisenberg'in bilime katkıları neler?Merhaba! Artık "Bilim Ekstra" programımızda çok özel bir konuğumuz var: Prof. Dr. Emre Onur Kahya! Prof. Dr. Kahya, bizimle fizik ve yapay zeka alanlarındaki bilgisini paylaşacak. Fizik dünyasının gizemlerine inerken aynı zamanda yapay zeka ile ilgili son gelişmeleri keşfedeceğiz. Hem temel kavramlar hem de son teknolojiler hakkında bilgi sahibi olacak ve geleceğin bilimine bir adım daha yaklaşacağız. Bu özel programda, Einstein'dan Newton'a, Schrödinger'den Feynman'a kadar fizik tarihindeki önemli isimlere göz atacağız. Ayrıca, kuantum mekaniği, görelilik, yapay zeka ve uzay-zaman gibi heyecan verici konuları da keşfedeceğiz. Prof. Dr. Emre Onur Kahya ile fizik hakkında merak ettiğiniz her şeyi öğrenmek için bu videoyu kaçırmayın! Bilimi ve evrenin sırlarını keşfetmeye hazır mısınız? 00:00 Giriş 06:57 Bohr-Kramers-Slater(BKS) teorisi 07:46 Einstein'ın BKS teorisine eleştirileri 13:33 Schrödinger'in dalga mekaniği 18:11 Solvey Konferansı 22:50 Schrödinger ve Goudsmit 43:15 Kapanış
Ekim 23, 2025
Yapay zekanın hızlı gelişimi görseli
FatihAltaylı
YouTube
Prof. Dr. Ethem Alpaydın & Prof. Dr. Emrah Safa GürkanYapay zekanın hızlı gelişimiSiemens “Geleceği Merak Edenlere” mottosuyla programımızdaki sponsorluğuna devam ediyor. Teke Tek Bilim programımızın tarih, bilim felsefesi, inovasyon ve keşiflerle dolu yolculuğunda, Siemens mühendisliğinin gücünü ve Siemens teknolojisinin getirdiği olanakları kullanarak dünyamızı daha iyi bir yer haline getirme çabasını hep birlikte deneyimliyor olacağız. Siemens’in yeni kahve makinesi EQ900 Plus, farklı kahve çekirdeklerini birbirine karıştırmamak için özel olarak hazırlanan çift çekirdek haznesi ve 32 farklı çeşit dünya kahvesiyle Teke Tek Bilim programımıza keyif ve lezzet kattı. #işbirliği 00:00 Giriş 01:04 Yapay zekanın hızlı gelişimi 09:28 Yapay zeka hayatımızdaki sosyal ve ekonomik şartları değiştirebilir mi? 13:35 Yapay zekanın hiç yapamayacağı şeyler olacak mı? 19:17 Yapay zeka çok mu hızlı gelişti? 20:34 Yapay zeka bu kadar hızlı gelişmeye devam eder mi? 23:42 Yapay zekada sezgi var mı? 26:15 Yapay zeka sonsuza kadar kendini evrimleştirebilir mi? 29:17 Türkiye olarak yapay zekada ne durumdayız? 35:40 Üniversitelere ayrılan fonlar üniversiteye uzun vadede zarar verir mi? 45:30 Bilimde ve yapay zeka konusunda Türkiye’den umutlu mu? 57:33 Kapanış
Ekim 19, 2025