Öcalan ne derse o olur uymayan bedelini öder

TERÖRÜN sona ermesine yönelik Abdullah Öcalan’la yürütülen görüşmelerin ardından, terör örgütünün gölgesinde siyaset yapanlardan da, terör örgütünün dağdaki sözcülerinden de “umut kıran” sesler yükseliyor.

Önce BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, “Bizimle de görüşülmeden bir yere varılamaz” dedi ve süreçten haberdar olmadıklarını söyledi. Katkı vermelerinin mümkün olmayacağını ima etti.

Ardından Kandil’den Murat Karayılan, “Bizimle de muhatap olunmalı” diye yorumlanabilecek cümleler sarf etti.

Son olarak dün DTK’nın tepe ismi Zübeyir Aydar, “Silah bırakma gündemimize bile gelmedi. Türk basını kendi çalıp kendi oynuyor” diye bir demeç patlattı.

Ortada umut kıran bir kakofoni var gibi görünürken ve sanki Öcalan’ın yürüttüğü süreç sonuç vermeyecekmiş gibi bir algı, en azından terör örütünün yapısını, mantığını ve işleyişini bilmeyenler açısından oluşurken, ben bu soruyu PKK’yı, Kürt siyasal hareketini en iyi bilen ve örgüte ve uzantılarına hep mesafeli durduğu için, objektif değerlendirme yapma imkânına sahip olan Muhsin Kızılkaya’ya sordum.

Kızılkaya’nın yanıtı çok açıktı:

“PKK’da Öcalan ne derse o olur. Ondan başka hiçbir yetkili yoktur. Ondan başka hiç kimsenin ne dediğinin, ne düşündüğünün, ne istediğinin bir önemi yoktur. Öcalan ‘Silahları bırakın’ derse bırakırlar. Öcalan ‘PKK bitmiştir’ derse PKK biter. Bu karara katılmayanlar bunun bedelini canlarıyla öderler. Bazıları ayrılıp başka bir örgüt kurabilir. Ama onun da şansı olmaz” dedi.

Muhsin Kızılkaya’nın söyledikleri, bizim gibi örgütü yakından tanıyıp bilenler için yüzde yüz doğru bir tespit.

PKK’da “2. adam” diye bir şey yok.

Abdullah Öcalan var.

Sonrasında uzun bir boşluk var. Öcalan’dan sonra gelen belki 15. adam. Aradaki 13 koltuk ise boş.

Muhsin Kızılkaya’nın deyişiyle Demirtaş’ın, Karayılan’ın, Aydar’ın çıkışları “sinek vızıltısından bile” daha etkisiz.

Çandar, insanlar ölsün, terör sürsün mü istiyor

CENGİZ Çandar’ın amacını, derdini, isteğini anlayabilmiş değilim.

Son olarak Orhan Miroğlu’nu “Caş” ilan etti.

“Caş” Kürt siyasetinde kullanılan bir terim.

Aslında “eşek yavrusu”, daha doğrusu “sıpa” anlamına geliyor.

Ama siyasal terminolojide “Hain. Davayı satan” anlamında kullanılıyor ve Kürt siyasal hareketinde en ağır suçlamalardan, en ciddi hakaretlerden biri.

Cengiz Çandar, Orhan Miroğlu’nu niye böyle suçluyor peki?

Çünkü Orhan Miroğlu bir Kürtçü olmasına rağmen, PKK ve DTP çizgisinde siyaset yapmayı reddediyor.

“Terörle bu işler olmaz. Kürtlerin bugünkü talepleri terör yoluyla elde edilecek talepler değil. Bunu demokrasi içinde elde etmemiz için şartlar giderek daha uygun hale gelirken insanları ölüme göndermenin bir anlamı yok. İnsani bir tarafı yok. Bu sorunu barış içinde de çözebiliriz” diyor.

Cengiz Çandar bu sözlerle PKK ve DTP çizgisinden ayrı düşen Miroğlu’na “Caş” yani “Hain” diyor.

Bu sözleri söylemek ihanetse.

Bu sözleri söylemek davayı satmaksa.

Cengiz Çandar, “terörün sürmesini, kanın akmasını, gençlerin ölmesini” mi savunuyor ve bunu mu “davaya bağlılık” olarak görüyor?

Eğer öyleyse, Cengiz Çandar bu gelişmelere kimin gözlüğüyle bakıyor?

Merak ediyorum.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kulüp yöneticileri Cem Yılmaz’dan daha komik olmaya çalışmadığı zaman.

Erişilebilirlik Araçları