90 yıllık miras

BUGÜN bayram.

En önemli milli bayramımız.

Gazi Mustafa Kemal’in, kendi kendini yönetmeyi aklının ucundan bile geçirmeyen bir millete “Cumhuriyet” adında bir hediye vermesinin 90. yıldönümü.

Bunun karşılığında bu millet de O’na “Atatürk” adını verdi.

Zaten başka bir şey de istemedi.

Mirasını bile “akrabalarına” değil Cumhuriyet’e bıraktı.

O’nun en büyük mirası olan Cumhuriyet’in de belki en büyük sorunu buydu.

“Mirastı.”

O yüzden de mirasyedi gibi davrandık.

Ama öyle bir mirasmış ki, 90 yıldır yedik yedik bitiremedik.

Elbet bir gün değerini “gerçekten” anlayacağız.

Korkmayın, mirasın temeli çok sağlam.

Bitiremeyiz, bitiremezler.

 

Marmaray yıkılır mı?

SON ayların en büyük geyiği Marmaray.

“Muhalif” olmanın şimdiki göstergesi “Marmaray’ı eleştirmek ve karalamak”.

Aylardır “Tüpler kaymış” diye bir tevatür.

“Nereye kaymış?” diyorum söyleyenlere.

Kimi “25 metre” diyor, kimi “25 santim”.

“Eee n’olmuş kayınca?” diyorum.

“Geri çekmişler ama tam olmamış” yanıtı veriliyor.

Altı çürükmüş, üstü dandikmiş, rayları yamukmuş, sinyalizasyon sistemi bozukmuş, aklınıza gelen her türlü karalama.

Zannedersin ki, Marmaray’ın başına bir şey gelse AK Parti iktidarı yıkılacak.

Öyle bir şevkle anlatıyorlar Marmaray’ın iyi bir şey olmadığını, neredeyse yapanları hain ilan edecekler.

Yahu bu proje “ülkenin” projesi.

Yapan AK Parti iktidarıysa kötü mü yaptı?

Yapmasa mıydı?

“İnşaat hatalıymış, yıkılırmış, dökülürmüş, kaza olurmuş.”

Şunu peşinen söyleyeyim:

Yapılan her şey bir gün yıkılır.

Ama ben Marmaray’ın “imalat hatalı” olduğuna zerre inanmıyorum.

Niye biliyor musunuz, işin içinde Japonlar var.

Elbette her inşaatta hata olabilir, ama işin içinde Japonlar da var ise bu olasılık çok düşüktür.

Hele hele iddia edildiği gibi yapılmış bir hatayı örtbas etmek, kaymış bir tüneli kaymamış gibi göstermek bir Japon firmasının yapacağı iş hiç değil.

Marmaray Projesi’nin kontrolörlüğünü yapanlar Japonlar.

Kredisini veren Japonlar.

En ince detayları bile hesaplayanlar Japonlar.

Siz hiç Japonların 100 yıl kullanılması planlanan bir tüpgeçitte böyle bir şey yapacağına, böyle bir hataya göz yumacağına, ortak olacağına inanıyor musunuz?

Ben inanmıyorum.

 

‘Seni yemişler David’

AMERİKALI gazeteci David Ignatius’un Hakan Fidan’ı hedef alan yazısına, Amerikalı bir “CIA ajanından” yanıt geldi.

Eski bir CIA ajanı olan Philip Giraldi, “Amerikan Muhafazakârı” adlı bir yayında kaleme aldığı yazıda, kendi deneyimlerinden yola çıkarak Ignatius’un iddialarının “imkânsız” olduğunu, bu yazıyı ancak istihbarat işlerinden anlamayan birinin yazacağını anlattı.

Türkiye’de de görev yaptığını belirten Giraldi, bu görevi sırasında “örtülü operasyonların” nasıl işlediğini açıkça anlatarak, Türkiye’deki istihbarat teşkilatının nasıl çalıştığını ve gerek İsrail, gerekse ABD ile zannedildiği kadar “yakın” bir işbirliğinin 1980’lerden sonra asla söz konusu olmadığını aktarmış.

Eski CIA ajanı Giraldi, David Ignatius’un bilmediği bir konuya “sokulduğunu”, bu yazının Ignatius tarafından yazılmadığını, daha doğrusu bu yazının Ignatius’a yazdırıldığını ima ediyor ve şöyle diyor: “Seni yemişler David.”

Giraldi’ye göre Ignatius’u yanlış yönlendiren, doğrudan doğruya İsrail gizli servisi ile Türkiye’deki bazı gruplar.

 

Bayram kutlayanındır

29 Ekim’in askeri değil, halkın katıldığı etkinliklerle kutlanmasının daha doğru olduğunu yazdım iki gün önce.

Binlerce tepki geldi.

Tamamı AK Parti muhalifi olan kesimlerden gelen tepkiler iki farklı biçimdeydi.

“Evet bizce de öyle olmalı” diyenler ve “Askerden niye nefret ediyorsun, sana bir şey mi yaptı” diyenler.

Çok şükür askerden bir rahatsızlığım yok.

Silahlı Kuvvetler âşığı bir ailede büyüdüm.

TSK’ya her fırsatta yardım yapmak bir aile geleneğimizdi.

Detayına girmek ayıptır ama şu kadarını söyleyeyim, rahmetli anneannem her üç ayda bir aldığı emekli maşanın üçte birini ya Mehmetçik Vakfı’na bağışlardı ya da TSK Güçlendirme Vakfı’na.

Törenleri izlerken gözleri dolan bir aileyiz biz.

Bayrağı gönderde dalgalanırken gördüğünde gözyaşlarını tutamayan bir kültürün çocukları, torunlarıyız.

Ama “ordusunu sevmek” ile “generalleri sevmek” arasında da ince bir çizgimiz vardır.

O çizgiyi de biliriz.

“Cumhuriyet’i sivil kutlasın” dememin tek ve en önemli nedeni, “Belki o zaman Cumhuriyet’in hepimizin ortak malı olduğunu daha iyi anlarız” diye düşündüğüm içindir.

Birinci yazıyı okursanız.

Ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Mirası yiyenin değil, büyütenin adam olduğunu anladığımız zaman.
Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları