Olimpiyat’a ne kadar destek aldıysak

CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, BM Genel Kurulu’nda yine aynı bildik eseri seslendirdi:

“Dünya 5’ten büyüktür.”

Erdoğan’ın, “Beraber yürüdük biz bu yollarda”dan sonra en sevdiği şarkı bu olsa gerek.

Bu isimde bir şarkı yazmak artık Yavuz Bingöl’ün ya da Muazzez Ersoy’un boynunun borcudur.

Ama her şarkı tutar mı, her şarkı liste başı olur mu diye de sormak lazım.

Erdoğan 3 yıl önce de BM’de aynı eseri seslendirmişti.

O gün bugündür de aynı şeyi söylüyor.

BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinin dünyaya yön vermesini ya da dünyadaki sorunların bu 5 üyenin öngördüğü şekilde yönlenmesini doğru kabul etmek mümkün değil.

Bu yüzden Erdoğan haksız mı!

Haksız diyemem.

Ama her güzel şarkı tutmuyor.

Çünkü bir şarkının tutması için, liste başı olması için bazı şartlar gerekiyor.

Öncelikle solist, “beste” sağlam olacak. Herkes melodisini, ritmini beğenecek. Sözler sağlam olacak, herkes ezberleyecek, özellikle nakarat kısmını tekrarlayabilecek.

Solistin sesi güzel olacak, şarkıyı inandırıcı bir duygusallıkla söyleyebilecek.

Türkiye’nin son yıllardaki dış politikasıyla, çıkışlarıyla, komşularla sıfır sorun politikasından yola çıkarak geldiği noktayla bu şarkıyı söylemekte ne kadar inandırıcı olduğunu ben söylemeyeyim, siz karar verin.

Bu konuda Türkiye’ye destek olması beklenen Afrika ülkelerinin Türkiye’ye yönelik tavrının, Türkiye’nin en yakın dost olarak gördüğü Arap veya değil İslam ülkelerinin Türkiye’ye yönelik tavrının bugüne kadar ne şekilde geliştiğini görerek siz karar verin.

Her şeyi bırakın, geçen yıl Buenos Aires’te İstanbul’un Olimpiyat adaylığına kimlerin ne kadar destek verdiğine bakın.

Ve “Dünya 5’ten büyüktür” bestesine bu söz yazarı ve bu solistle kimin prim vereceğini hesaplayın.
Hesabınız tutmazsa kimseye söylemeyin.

Sonra sıkıntıya girersiniz.

 

Türkiye’nin garantisi Kürtler

YANILMIYORSAM, AK Parti’nin geçmiş döneminin ve AK Parti’nin yeni kurulan hükümetinin en önemli projelerinden biri “barış süreciydi”.

PKK tarafından yapılan açıklamalar, “barış” ya da “çözüm” sürecinin sona erdiğini gösteriyor.

Kandil diye “yumuşatılan” PKK’dan, “Barış süreci fiilen bitmiştir. Silahlı eylem dönemi başlamıştır” açıklamaları geliyor.

İmralı denilen Öcalan’dan ise henüz bir ses yok.

PKK’nın mevcut duruma bakışı şu:

“Türk hükümeti Kürtlere karşı IŞİD’i destekliyor. Bizi IŞİD’e kırdırmak istiyor. Biz bunu kabul edemeyiz. Madem çözüm ve barış isteniyor, o zaman IŞİD’e karşı bizi korumanız lazım.”

PKK’nın bakış açısıyla ve PKK’ya bugüne kadar verilen sözlere dayanarak bu mantığın doğru olduğunu söyleyebiliriz.

Bu konu 2 yıl önce böyle ele alınsa “Düşmanımın düşmanı benim dostumdur” demek mümkündü, ama hükümetin meseleyi getirdiği noktada böyle bir söylem mümkün değil.

Bu olsa olsa Tansu Çiller dönemi söylemi olabilirdi, ama bugün geçerli olmaması lazım.

Eğer geçerli ise o zaman bugünün hükümetinin Tansu Çiller hükümetlerinden farkı yok.

Bu nedenle de siyasal Kürt hareketi, mevcut durumdan rahatsız ve bunu barış sürecinin bitişi olarak görüyor.

Bunun sonucu ise kaçınılmaz olarak şu olacak:

Türkiye bölünmeye gidebilir.

Çünkü bugün İsrail farklı bir Ortadoğu öngörüyor.

ABD’nin de İsrail’den farklı bir Ortadoğu öngörmesi mümkün değil.

O Ortadoğu’da ise “bir Kürt devleti” var ve bu Kürt devletinin boyutuna karar verecek olanlar Türkiye’deki Kürtler. Türkiye’nin toprak ve devlet bütünlüğünü bugün artık koruyan tek güç Kürtler.

Eğer onlar da bundan ümidi keserlerse Türkiye’nin işi çok zor.

Hükümet bunun farkında mı bilmiyorum.

Ama farkında olsalar iyi olacak.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Fark edebildiğimiz zaman.

Erişilebilirlik Araçları