Savunma Sanayi dedim, mugalata işittim

Geçenlerde bir video çekip, iktidarın sanayi ve teknoloji alanında yaptıklarını değil, henüz daha yapmadıklarını abartılı bir tavırla anlatmasını eleştirdim.  

Togg’un üretiminin yavaş başlamasının çok doğal olduğunu, ama 3 dakikada bir otomobil üretiyoruz diye birkaç yıl sonra ulaşılacak bir hedefin sanki ulaşılmış gibi anlatılmasının hayal kırıklığı yaratarak projeye zarar verdiği söyledim. 

Keza Milli Muharip Uçak projesinin sanki uçaklar bugün uçacak,yarın envantere girecekmiş gibi lanse edilmesinin de yanlış olduğunu, bu projenin tüm benzer savaş uçağı projeleri gibi yavaş yavaş yürüdüğünü anlattım. Ve “Bu uçakların deneme motoru ABD’den ama yarın seri üretime geçince bize F35 vermeyen ABD kendi uçağımızı yapmamız için motor mu verecek, motoru kimden alacağız, Ukrayna’da bombalanan fabrikadan mı, Rusya’dan mı!” diye sordum. 

Ayrıca da henüz daha kumandalarının ve avionic’lerinin yerleştirilmediği fotoğraflarda görülen uçağın pistte nasıl ilerlediğini de merak ettiğimi söyledim. 

Savunma Sanayii uzmanı olduğunu belirten Turan Oğuz adlı bir zatı muhterem bana yanıt verdi. 

Varsa bilgisine saygı duyarım. 

Ama benim sözlerimi çarpıtması pek de saygıdeğer bir durum değil. 

Bu beyefendi MMU’nun adının “Kaan” olduğunu hatırlatarak “2023 yılında ilk uçuşunu gerçekleştirecek” demiş. Yani benim dediğimi söylüyor, bu uçağın şu an için uçma kabiliyeti yok. Kokpit kapağı süpürge sapı ile tutturulmuş diye milletin dalga geçtiği uçağı 2023 yılı içinde uçurmayı başarırlarsa bundan ancak memnuniyet duyarız. Hele hele 5. Nesile yakın bir uçağı… (O şey süpürge sapı değildi o ayrı. Hold open rod denilen bir parçadır)

“Süpürge sapı gibi görünen şey aslında holding open rod adlı bir metal çubuk"

“Süpürge sapı gibi görünen şey aslında holding open rod adlı bir metal çubuk”

Uçağın pistteki yavaş yavaş gidişini “Tekerleğine motor takmışlar herhalde” diye gırgır geçmemi de ciddiye alıp, “Öyle uçak olmaz” demiş. 

Ben de ona şunu söyleyeyim, bir uçak pistte öyle giderse daha hazır olmasına çok var demektir. Bu yıl uçacağı söylenen bir uçak “High speed Taxi” yapar yani pistte yüksek hızla, havalanma hızına yakın bir hızla test edilir sadece teker kesmez ama kesebilecek kıza yaklaşır. Bunu yapamayan uçağın gerçek uçuş denemesine epey var demektir.

TSK’ya da 2028 yılında ilk 10 uçak teslim edilecekmiş. İnşallah. İddiasına göre Bu uçaklarda GE F110 motoru kullanılacakmış. Herhalde bununla ilgili bir anlaşma yapılmış olmalı. Çünkü TUSAŞ’ın elinde prototiplerde kullanılmak üzere ABD tarafından verilen 10z motor var sadece.  Gerçi bu uzman hemen ardından “ABD seri üretim başlayınca bu motoru vermezse” diye de ekliyor. O zaman “Geliştirilen” yerli motor kullanılacakmış! Yani yine benim dediğime gelmiş. 

Ben Çin”in 5. Nesil savaş uçağını 15 yıldır tamamlayamadığını söyledim. Uzmanımız “Tamamladı ama geliştirmeye devam ediyor” demiş. 

Çin J20 adlı bu projeye 1990’ların ortasında başladı. 2010’da ilk prototip ortaya çıktı. 2012’de ikincisi. İlk deneme uçuşunu ise 2014’de gerçekleştirdi. 2017’de uçağın dizayn çalışmalarının bittiği açıklandı. 20 küsur senede. 2019’da devreye alındı. Havacılık uzmanları uçağın hala eksikleri olduğunu ve bu yüzden Çin’in bu uçağı ihraç edemediğini söylüyorlar. 

Ben de tam bunu diyorum işte. 

Bu işler üç günde olmaz. 

Atatürk tarafından kurulan, daha sonra ABD baskısı ile yok edilen ve Kıbrıs Barış Harekatı sonrası yeniden başlatılan Türk Savunma Sanayii 50 yılda buraya geldi. 

Daha da ilerleyecek. 

Ama sanki yerli ve milli savaş uçağımız sanki yarın uçacakmış gibi palavra sıkmaya da gerek yok. 

Bu arada Turan Bey bir başka soruma da yanıt verir belki. 

TCG Anadolu diye bir her ne demekse bir “SİHA Gemimiz” var. 

Turan Bey, elimizdeki SİHA’ların bu geminin pistine iniş kalkış yapıp yapamayacağını da bir ara anlatırsa sevinirim. 


Saat kurabilir misiniz emin değilim

Kemal Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin aydınlığa çıkması için değil 6’lı masa, gerekirse 16’lı masa kuracağım” buyurdu.

Belli ki, ders almamış. 

Mesele masada kaç kişi olduğu değil, masadaki samimiyet ve uyum. 

Kılıçdaroğlu hepimizin takdir ettiği bir 6’lı masa kurdu. 

Kurdu da ne oldu! 

Masanın en önemli konusu bir Cumhurbaşkanı adayı belirlemekti. 

1 yıl masada bu konuyu konuşturmadı. 

Konu ne zaman açılsa kapattırdı. Dışardan bakanlar “Herhalde isim belli ama açıklamıyorlar” diye düşündü. İsim kılıçdaroğlu’nun kafasında belliydi, kendisiydi ama son ana kadar paylaşmadı. 

Ve son toplantıda kendini dayattı. Haklı olarak itiraz eden ve o güne kadar defalarca “Aday belirleyelim” talebi karşılıksız bırakılan Meral Akşener “Oyunbozan” durumuna düşürüldü. 

Ve seçim kaybedildi. 

Ve şimdi “Gerekirse 16’lı masa kurarım” diyor. 

Kemal Bey, hangi hayal aleminde yaşıyor ya da yaşatılıyorsunuz bilmiyorm ama siz bundan böyle “Saat bile kuramazsınız” 

Benden duymuş olmayın ama HDP şu anda “Bu CHP ile yürüyerek hiçbir şey kazanamadık. Biz yeniden AK Parti ile anlaşalım” diyenlerin sayısı artıyor ve iktidardan yana olan Kandil ve Öcalan’ın çizgisinin daha doğru olduğu konuşuluyor. 

Erdoğan da zaten kabinesinde yaptığı yeniliklerle yeni bir açılımın işaretlerini verdi bile. 

75 yaşındasınız Kemal Bey. 

12 kez kaybettiniz. 

76 yaşında 13., 80 yaşında 14. kez kaybetmeyin. 

Eleştirdiğiniz her şeyden, en az Erdoğan kadar sorumlusunuz. 

Bilin…


Ya madalya ya idam

Biz Kılıçdaroğlu artık bıraksın dedikçe, birileri de “Niye bıraksın. Tek suçlu o mu?” dile soruyor. 

Elbette tek suçlu o değil ama bildik bir hikaye neden onun bırakması gerektiğini anlatıyor. 

Hikaye şu. 

Yıllar önce, bir Ordu savaştan zaferle dönmüş. 

Büyük bir tören düzenlenmiş ve Ordu’nun başındaki generale ülkenin ön önemli madalyası takılmış. 

Töreni izleyen askerlerden biri yanındaki askere dönerek, “Biz savaştık, biz kurşunun önüne atıldık ama madalya ona takılıyor. Bu haksızlık değil mi” deyince daha akıllı olan yandaki asker “Evet ama savaşı kaybetse idik, sen değil o asılacaktı” demiş.

Seçimi kazansa idi, O Cumhurbaşkanı olacaktı. 

Kazanamayınca da istifa etmesi gereken yine O. 


Karışamamam

Eski Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek, Türkiye’nin en polemikçi siyasetçilerinden biri ve her konuya balıklama atlıyor. 

Şimdilerde en ateşli konuya aile ve aile değerleri üzerinden girmiş. 

Ben ise hala “Kardeşim, başkalarının hayatından bize ne” ne diyorum. 

Melih Gökçek’e sormak isterim, siz ailenin öneminden bahsetmeye bayılıyorsunuz ama oğlunuz hala bekar. 

Şimdi ben kalkıp “Madem aile aile diyorsunuz, oğlunuz niye bir aile kurmuyor” desem hoşunuza gider mi! 

Elbette demem, bana ne, Osman Bey’in kendi bileceği şey. Canı ne zaman isterse o zaman aile kurar, istemezse hiç kurmaz. 

Kim karışır. 

Ben sizin oğlunuzun hayatına karışamam, siz de başkalarının. 

Basit değil mi!


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Öküze özenen kurbağanın hikayesini unutmadığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları