Gülmeyi de yasaklayın 

25 dernek. 

Hepsi de “iktidar torpillisi.” 

Yasak talep ediyorlar. 

Balıkesir Sivil Toplum Platformu adı altında bir bildiri yayınlamışlar. 

Festivallerin yasaklanmasını istiyorlar. 

Şaşırtıcı mı? 

Tabii ki değil. Geçen yıl başlamışlardı. 

Bu yıl kaldıkları yerden ve “daha örgütlü” biçimde devam ediyorlar. 

Geçen yıl tarikat ve cemaat temsilcileri olarak valilere, kaymakamlara baskı yaparak yasaklattılar bazı festivalleri. 

Bu yıl daha organize “sivil toplum kuruluşları” adı altında. 

Yemin ederim yazarken sinirlerim oynuyor, kafam kaşınıyor. 

Sözde ahlak bekçisi reziller. 

Gençler hatta orta yaşlılar gidiyor, eğleniyor. 

Kimi içiyor, kimi içmiyor. 

Size ne! 

Benim ahlakımın bekçisi siz misiniz! 

Eğlenmeyi de mi yasaklatacaksınız!

AK Parti 3Y’ye karşı iktidar olmuştu. 

Yoksulluk, Yolsuzluk ve Yasaklar’a karşı. 

Bu üçüyle mücadele edecekti. 

21 yıl sonra geldikleri noktaya bakar mısınız! 

Yoksulluk hiç olmadığı kadar yaygın. 

Yolsuzluk vakayı adiye. 

Yasaklar ise alabildiğine. 

Bir de müzik ve eğlence yasağı kalmıştı. 

Onu da yaptınız mı… 

Dört dörtlük olacak her şey. 

Ama ben onlara kızmıyorum. 

Toplumun tepkisizliği beni delirten. 

25 dernek tüm Balıkesir’i temsil edermiş gibi yasak istiyor. 

Kimse de sesini çıkarmıyor. 

Yazıklar olsun. 

Hepimize. 


İşin doğrusu

Geçtiğimiz haftanın en çok konuşulan konularından biri, Disney’in platformu Disney Plus’un Türkiye’deki yeni içerik üretimini durdurması ve mevcut içeriklerin bazılarını da yayından kaldırması idi.

Bu konuda bilen bilmeyen abuk sabuk yazılar yazdı.

Yok Disney’in Atatürk filmi çekecek olmasını Ermeni lobileri tepki göstermiş, bu lobilerden çekinen Disney Atatürk filminin yapımından vazgeçmiş, bununla yetinmeyip Türkçe içerikleri de toptan kaldırma kararı almış. Bu işler Ermeni ve Rum lobisinin marifeti imiş.

Hatta bunun üzerine gaza gelen bazıları Disney Plus aboneliklerini iptal etmeye başlamış.

Bu saçma sapan iddialar yazılmaya başlayınca, kısa bir yazı ile meselenin aslını anlatmaya çalıştım.

Eğlence sektörünün devi Disney, bu platform işinden çok memnun değildi, çok zarar ediyordu, hisseleri hızla değer kaybediyordu; bu işi doğru yapmadıkları, stratejinin hatalı olduğu ve şirketi büyük zarara soktukları anlaşılınca şirketin merkezi yönetiminde bile değişiklik yapılmıştı ve yeni yönetimin içerik platformu hakkında ne yapacakları konusunda henüz tam bir fikre sahip olmadığını ama ciddi tasarruf yapmaya başladıklarını yazdım.

Ancak “iddialı cehaleti” susturmak, durdurmak kolay değildir. Bunu ülkece yıllardır yaşayarak öğreniyoruz. Bu konuda da cahiller susmadılar.

Bu kez “Disney Türkiye’de büyük yolsuzluk tespit edildi. Bu yüzden Türkiye’de üretim durduruldu.” palavrası atmaya başladılar.  

Durumu geniş bir şekilde, bir kez daha yazayım da belki bu kez doğruyu öğrenip susarlar.

Disney’in elindeki tüm içeriği ve bundan böyle yapacağı tüm içerik üretimini Disney Plus platformuna koyma yolundaki kararı uygulamaya başlaması ile birlikte şirket elindeki içeriği bir anda çöpe çevirdiğini fark etti.

Milyonlarca saatlik muazzam bir film, dizi ve program varlığı, gayya kuyusu bir platformun içinde kayboluyor, beklendiği üzere gelire dönüşmüyor tam aksine yol olup giderek değer kaybediyordu.

En zengin içerik, en büyük çöplük haline gelmişti. Ve kimse içeriğe ulaşamıyordu.

Şirket zarar etmeye başladı. Ve kısa süre içinde hatadan dönmek için yönetim değişikliğine gidildi.

Yeni yönetim ilk iş olarak 1 yıl içinde 3 milyar dolarlık tasarruf tedbiri alacağını açıkladı. 1,5 milyar dolar yeni yapımların iptal edilmesinden, 1,5 milyar dolar da eldeki içeriğin yayına koyulmasından vazgeçilerek, stok haline getirilmesi ve böylece yayın maliyeti olmaktan çıkarılması yoluyla yapılacaktı.

Bu kapsamda Türkiye’de de anlaşması yapılmış, hatta avansları ödenmiş pek çok proje durduruldu ama bu sadece Türkiye’ye özgü bir durum değildi. Dünyada da yüzlerce proje durdurulmuş, üretimi tamamlanmış bazı içerikler yayınlanmadan stoğa atılmıştı.

Hatta toplam içinde, Türkiye deryada damla gibiydi.

Meselenin bazı bilgisizlerin iddia ettiği gibi Türkiye ile alakası yoktu.

Şirketin global stratejisi ile ilgiliydi.

O yüzden Disney Plus aboneliklerini iptal etmeye devam edebilirsiniz.

Ama bunu milliyetçi duygularla ve Disney Türkiye’ye “sözde” tavır aldığınız için değil, akılcı duygularla Disney artık yeni içerik koymayacağı için yapın.

Disney’in bu tutumunun Türkiye’deki dizi sektörü için de aslında olumlu bir gelişme olduğunu da aşağıdaki yazıda anlatayım.


Yayın platformlarının başarısızlığı Türk dizilerinin lehine

Türkiye’deki dizi sektörü ve yapımcılar, uzunca bir süredir Hollywood’un en büyük rakibi ve içerik üretiminde dünyada ABD’den sonra ikinci sırada olmamızı sağlıyorlar.

Bunun sonucu olarak da çok ciddi bir döviz geliri ve yine bu sektör sayesinde ciddi bir turizm geliri artışı elde ediyoruz.

Türk dizileri sadece Ortadoğu ülkelerinde değil, Avrupa ve Güney Amerika’da da ciddi bir izlenme payı elde ediyor ve yayınlandıkları tüm ülkelerde Türkiye reklamı yaparak, “Türk hayat” tarzı arzusu uyandırıyor, izleyenleri Türkiye’yi gelip görmeye teşvik ediyorlar.

Sadece Araplar değil, pek çok Avrupalı, İspanyol, Fransız Türkiye’de bu dizilerin mekanlarını görmeye geliyor.

Ancak Türk dizi sektörünün önündeki büyük engel Netflix, Disney ve Amazon gibi platformlardı.

Çünkü bunlar bizim dizi sektörünün kârlılığını ve uluslararası rekabetteki şansını yok ediyordu.

Niyesini anlatayım.

Türk dizileri, önce yerel kanallarda yayınlanmak üzere üretiliyor.

Ancak yerel kanallar dizinin maliyetini ya da maliyetinin bir bölümünü ancak karşılayabiliyor.

Asıl gelir, yurt dışı satışlar.

Yerelde başlayan iş eğer başarılı olursa, yurt dışına satılmaya başlanıyor.

Aynı anda 30, 40 hatta 50 ülkeye satılıyor.

Üstelik artık eskisi gibi ucuza da satılmıyor. Ülkenin büyüklüğüne, ekonomik gücüne, reklam potansiyeline bağlı olarak bölüm başı 40 ila 400 bin dolar arasında değişen fiyatlarda dizi ihracatı başlıyor.

Türkiye’de bölüm başı 200 bin dolarlık gelir elde eden bir dizi, yurt dışı satışlarla bölüm başı bazen milyon dolarları aşan gelir elde etmeye başlıyor.

Dahası sadece yapımcı değil, oyuncular, senaristler, yönetmenler de özellikle Batı ülkelerindeki telif hakkı yasaları nedeniyle bu ülkelerden çok ciddi fikri hak geliri elde ediyorlar.

Yani bir koyundan, onlarca post çıkarılmış oluyor. Yıllar boyu süren gelir elde ediliyor.

Netflix ve Disney Plus gibi yayın platformları işte bu büyük gelirin önünde engel teşkil ediyordu.

Çünkü bunlar ısmarlama iş yaptırıyor ve tüm fikri mülkiyete sahip oluyordu. Dizi yapımcıları buraya “taşeron” gibi iş yapıyor, diziyi çekip teslim ediyor ve bir koyundan sadece bir post elde edebiliyordu.

Zaten bu nedenle Türk yapımcıların Netflix ve Disney gibi platformlara yaptığı diziler genelde Türk dizi sektörünün genel kalitesinin altında, müşterilerde hayal kırıklığı yapan işler oldu. Hemen hiçbiri uluslararası bir başarı elde edemediği gibi, çoğunluğu Türk izleyicilerde bile hayal kırıklığı yarattı.

Büyük büyük isimler, kendilerine yakışmayan sonuçlar elde ettiler.

Platformlar da Türk dizilerinin beklenen uluslararası başarıyı gösterememesinden dolayı şaşırdı.

Ama sonuç Türk dizi sektörünün lehine oldu.

Bu platformlar yayıldıkça ve pazar payını büyüttükçe Türk dizi sektörü ister istemez küçülecek ve gücünü yitirecekti.

Bunların başarısızlığı Türk dizi sektörünün işine gelen bir durumdur.

Onlar küçüldükçe bizim dizi sektörü büyümeye devam edecektir. 


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Cehalet bilgiyi, aptallık zekayı kovmadığı zaman.

Erişilebilirlik Araçları