Benzin 68 TL olur mu!

 “Acaba” diyorum, “Maliye Bakanı Mehmet Şimşek eski günleri mi arıyor?”

Bunu sormamın nedeni, akaryakıt fiyatlarında vergi artışından kaynaklanan fahiş zam sonrası bakanlığının yaptığı açıklama.

Hazine ve Maliye Bakanlığı, akaryakıt fiyatının 24 lirayı bulması üzerine “Ne var canım bunda, Avrupa’da bizden daha pahalı” tadında bir açıklama yaptı. Bu da bende Bakan Bey’in geçmiş dönemlere dönmek istediği hissiyatını uyandırdı. Ekonominin tamamında değilse bile en azından akaryakıt fiyatları konusunda.

Biliyorsunuz, Sayın Şimşek Türk ekonomisinin parlak zannedilen dönemlerinde de görev yaptı.

Her şeyin güllük gülistanlık zannedildiği günlerde…

İlk bakanlığı, Ali Babacan’ın koltuğuna oturduğu 2007-2009 arasında idi.

Sayın Bakan’ın bu döneminin son yılında benzinin litre fiyatı ortalama 3,38 TL idi.

Dolar kuru ise 1,55.

O günlerde Türkiye, dünyada akaryakıtın en pahalı satıldığı ülke idi ve bir litre benzinin fiyatı 2,1 dolar civarında idi.

Mehmet Bey’in Maliye Bakanı olduğu 2013 yılı ise Türk ekonomisinin kağıt üzerinde en iyi yılıydı.

O sırada da benzinin litre fiyatı 5 TL, dolar kuru ise 1,9 TL idi. Yani bir litre benzin 2,6 dolara satılıyor ve yine dünyanın en pahalı benzini ünvanını taşıyordu.

O günlerde yine benzin pahalı falan deniyordu ama kimse bugünkü kadar sıkıntı çekmiyordu.

Çünkü Bakanlığın dün açıkladığının aksine, mesele sadece fiyat değil alım gücü meselesiydi ve o gün Türk halkının alım gücü bugünün üzerinde idi.

Çok değil, hemen hemen 1,5 ay önce, geçen Mayıs ayında 8 bin 500 TL asgari ücret alan biri, maaşının tamamı ile 439 litre benzin alabiliyorken, bugün asgari ücretin 11 bin 202 TL’ye çıkmasına rağmen, şu anda tüm maaşı ile 332 litre akaryakıt alabiliyor.

Yani siz iktidar olarak asgari ücretlinin deposundan 100 litre benzin çaldınız.

Bize Avrupa örneği falan vermiş Bakanlık. “Orada daha pahalı” diyerek.

Fransa ve İspanya’da geçen yaz 2,2 avro olan akaryakıt fiyatları yaklaşık yüzde 17 gerileyerek 1,8 avroya düştü. Ve asgari ücretli bir Fransız maaşı ile yaklaşık 850 litre yani asgari ücretli bir Türk’ün alabildiğinin iki katından fazla akaryakıt alabiliyor.

Ve sizi bilmem ama biz buna “alım gücü” diyoruz Mehmet Bey.

Anladığım kadarı ile siz akaryakıt fiyatlarını, eski bakanlığınız dönemindeki gibi 2 doların üzerine çıkarmak niyetindesiniz.

2013’teki seviyeye çekerseniz litresi 68 TL demektir.

Seçmeniniz için mahzuru olmayabilir.

Onlar hep 50 TL’lik alıyor nasıl olsa…


Kamuda tasarrufa razı olsalar IMF’le anlaşırlar

Mehmet Şimşek, şu anda başkalarının, kendisinden önce o koltuğa “oturtulanların” pisliğini temizlemekle meşgul.

Şimşek’in yaptığı vergi artışlarının, yaptığı zamların, yapacağı zamların nedeni, ekonomi yönetiminde kendisinden önceki dönemlerde özellikle de 2018 yılından bu yana yapılan hatalar.

Yok pahasına satılan yüzlerce milyarlık döviz rezervleri, iktidarda kalmak uğruna bol bulamaç dağıtılan paralar, hukuk ayaklar altına alındığı için bozulan yatırım ortamı, tüketime ve kamu kaynaklarının harcanmasına dayalı büyüme modeli.

Babacan ve Şimşek dönemlerinde yapılan hatalar da az değil ama felaketin asıl sorumlusu sonraki politikalar ve Bakanlar.

Ancak eski Bakanların trolleri ve bürokrasinin sağına soluna yerleştirdiği yüksek maaşlı smokinli kuşları şimdiden Bakan Şimşek’i suçlamaya başladılar bile.

Oysa Bakan’ın tek yaptığı, onların “pislediğini” temizlemeye çalışmak.

Ancak Şimşek bir büyük hata yaptı.

Kamu kurumlarına bir “tasarruf genelgesi” yolladı.

İşte bu Sayın Bakan için sıkıntı yaratacaktır.

Çünkü iktidardaki hakim düşünce şudur: “Safa sürmeyeceksek iktidar olmanın ne anlamı var ki!”

Çünkü onların kafasında iktidar demek “lüks ve şatafat” demek.

Bunun rasyonelleştirilmiş ve kabul görmüş hali ise “İtibardan tasarruf olmaz” cümlesi.

Sırf bu yüzden IMF’in ucuz faizli kredisini almayan, IMF’in kamu harcamalarını kısması kaçınılmaz olan anlaşmalarından sadece bu nedenle uzak duran iktidardan “tasarruf” istemek!

Bu kabul edilebilir gibi değildir.

Şimşek’in başını zamlar falan yemez.

Ama kamuda tasarruf istemek!

Bak, bu büyük suçtur!


Sisi geliyor

Darbeci El Nahyan, katil Muhammed bin Selman’la kendi ülkelerinde yapılacak görüşmelerin hemen ardından Türkiye önemli bir konuk ağırlayacak.

Darbeci Es Sisi’yi.

Ayın başında Türkiye’ye gelme ihtimalinden söz edilen Mısır Devlet Başkanı Mareşal Sisi, 27’sinde Türkiye’ye geliyor.

Önceki gün Mısırlı bir gazeteci dostum arayarak, “Türkiye’deyim, bizim Devlet Başkanı’nın ziyareti öncesi durumu görmeye, organizasyon yapmaya geldim.” deyince ziyaretin kesinleştiğini anladım.

Buluştuk, sıcakta birkaç kadeh şarap içince döküldü.

“İlişkiler çok iyi. Epeydir görüşmeler sürüyor. Ekonomik alanda çok işbirliği olacak gibi. Türk iş insanları Mısır’a bayağı yatırım yaptı ve yatırımlar artıyor.” dedi.

“Bizim iktidarı en başından beri Suudi Arabistan ve Emirlikler çok destekledi. Sizinkileri de Mısır ile ilişki kurmaya ve Sisi ile barışmaya Suudiler ve Birleşik Arap Emirlikleri zorladı, ilişkileri normalleştirme şartlarından biri de Sisi ve Mısır’la ilişki kurmaktı. Aslına bakarsan 10 sene kaybedildi.” dedi.


Ben AK Parti demedim, siz dediniz!

Dün Kadın Voleybol Milli Takımımızın şampiyonluğu üzerine bir tweet attım ve “Şeyhlere, şıhlara, kadının adını anmayan tarikatlara, kadına saygısı olmayan yaratıklara inat şampiyonluk demeyeceğim. Sonra bunların kadın voleybolunu yasaklatmaya kalkışmasından korkarım” dedim.

Troller saldırıya geçti ve “Kadın takımlarımız AK Parti döneminde başarılı oldular” diyerek bana türlü hakaret ettiler.

Doğrusu bin anlam veremedim.

Benim tweetimde AK Parti ile ilgili değil tek bir kelime, harf yok.

Pek çok kadın sporcumuzun AK Parti döneminde olimpiyatlar dahil madalyalar aldığını (Kimileri sonra ellerinden alınsa da), kadın boksörlerimizin, kadın güreşçilerimizin, kadın jimnastikçilerimizin, kadın takımlarımızın başta voleybol olmak üzere, milli ya da kulüp düzeyinde uluslararası başarılar elde ettiğini, bir dönem kadın tenisinde dünyanın en önemli turnuvalarından birinin Türkiye’de yapıldığını, hiç merak etmesinler, onlardan daha iyi biliyorum.

Ben AK Parti’yi suçlamadım, eleştirmedim. Sadece birtakım tarikatların bu konuda kurabilecekleri baskıya dikkat çekmek istedim.

Tarikat deyince niye bu trollerin aklına AK Parti geliyor doğrusu anlamadım. Bildiğim kadarı ile AK Parti’nin kadınlar ile bir sorunu yok.

İstanbul Sözleşmesi hariç!

Zaten benim de voleybol ile ilgili korkum, tam da bu idi.


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Ekonomi yapmak fiilinin kelime anlamının tasarruf etmek olduğunu bildiğimiz zaman.

Erişilebilirlik Araçları