İşte yüzyılın ihaneti

Gece yarısından sonra telefonuma bir video geldi.

“İşte yüzyılın ihaneti” başlığı ile. Başlığı görünce mecburen yataktan kalktım, videoyu izlemeye başladım.

Bir grup bildik, tanıdık, önemli ve etkili CHP’li yönetici ve milletvekili, Ekrem İmamoğlu’nun yaptığı açılışın ardından Zoom üzerinden parti içi meseleleri tartışıyor, kongre hazırlıklarını anlatıyor. Kılıçdaroğlu’na karşı oluşan muhalefetin yol haritasını konuşuyorlar.

Küfür yok, hakaret yok. Partinin ağır abi ve ablalarının çoğu var.

Katılanların büyük bölümü zaten parti içinde değişimden yana olduğunu açıklamış ve bunu düzgün bir üslupla yapmaya çalışmış kişiler.

Belli ki, bu toplantıya katılanlardan biri, konuşmaları kaydetmiş, Kılıçdaroğlu ve onu Cumhurbaşkanı adayı olmaya ikna eden grubun trolleri de bu toplantıyı “yüzyılın ihaneti” başlığı ile dolaşıma sokmuşlar.

Gizli toplantı imiş.

Onca siyasetçinin katıldığı toplantının gizlisi mi olur!

Zaten imza toplayacaklarını ve Kurultay sürecini yönlendireceklerini konuşuyorlar.

Gizli toplantıymış!

Nerede yapacaklardı toplantıyı, Ankara Kızılay Meydanı’nda mı, genel merkezin toplantı salonunda mı!

Erbakan’a bayrak açıp AK Parti’yi kuran Fazilet Partililer, toplantılarını Necmettin Erbakan’ın evinin salonunda mı yapmışlardı ya da partinin büyük toplantı salonunda mı!

Büyük ihanet, Kılıçdaroğlu’nun yerine daha başarılı olma ihtimali olan bir genel başkan arayışında olmaya denmez.

Büyük ihanet, 12 seçim başarısızlığına rağmen türlü ayak oyunları ile CHP’nin başında kalmaya çalışmaktır.

Büyük ihanet, seçim sonrası ülke zamlarla, ekonomik krizle yangın yerine dönmüşken muhalif lider olarak tek açıklamayı voleybol milli takımını kutlamak için yapmaktır.

Büyük ihanet, ülkenin kurucu partisinden, kurucu liderinin adını, ilke ve ülküsünü silme gayretidir.

Büyük ihanet, iktidarı değil, partinin belediye başkanlarını yıpratarak siyaset yapmaktır.

Büyük ihanet, Atatürk’süz bile mevcudiyetini sürdürmüş bir partinin, başarısız bir bürokrat eskisi olmadan varlığını sürdüremeyeceğine milleti inandırmaya çalışmaktır.

Büyük ihanet, sözde muhalefet lideri adı altında, iktidarın yolunu açmaktır.

Bana sorarsanız bu toplantıya katılmak değil, bu toplantıya katılmamak büyük ihanettir.

Hem partiye, hem millete, hem de Atatürk’e.

“İŞTE YÜZYILIN İHANETİ!” video bağlantısı


Ümit Özdağ, Levent Gültekin değildir!

CHP’nin hasbelkader genel başkanı ile ilgili 10 gün içinde iki iddia ortaya atıldı.

Biri “adı koyulmamış” danışmanı Levent Gültekin, diğeri ikinci tur destekçisi Ümit Özdağ tarafından.

Levent Gültekin, Kılıçdaroğlu ile yaptığı bir görüşmeyi Ruşen Çakır ile yaptığı bir programda ifşa ederek Kemal Bey’in kendisine “Türkiye’yi artık kimse kurtaramaz” dediğini ve “Kendi adaylığını kendisinin bile engelleyemeyeceğini” söylediğini aktardı.

Birkaç gün sonra da Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, Cumhurbaşkanlığı seçimi 2. turunda verecekleri destek karşılığında Kemal Kılıçdaroğlu ile bir protokol yaptıklarını ve buna göre kendisinin Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olması halinde İçişleri Bakanı olacağını, MİT müsteşarını belirleme yetkisinin kendisinde olacağını ve ayrıca da iki bakanlığın Zafer Partisi’ne verilmesi konusunda yazılı mutabakat yaptıklarını belirtti.

Her iki “vahim” iddia da Cumhuriyet Halk Partisi tarafından yalanlandı.

Levent Gültekin’in yalanlanması Gültekin’in geçmişindeki savrulmalar nedeniyle bir nebze inandırıcı olsa da, Ümit Özdağ’ın yalanlanması aynı oranda inandırıcı olmadı.

Bana göre daha önemlisi ise bu iddiaların parti sözcüsü ve parti tarafından yalanlanmış ama Kılıçdaroğlu’nun bu konularda sessiz kalmış olmasıdır.

Ümit Özdağ’ın yapması gereken ise yazılı olduğunu iddia ettiği bu protokolü kamuoyu ile hemen paylaşmaktır.

Aksi takdirde o da Levent Gültekin’in pozisyonuna düşecektir.


Faiz kararında sürpriz beklemeyin

Para Piyasası Kurulu yine toplanıyor ve onlar Merkez Bankası’nın bu ayki faiz kararını vermeye çalışırken, piyasa oyuncuları kararı önceden okumaya çalışıyor.

Geçen ay, iktidara yakın ama kafası pek basmayan iktidar sözcüsü gazeteciler “Yüksek faiz arttırımı geliyor” diye yaygara yapar ve bilerek ya da bilmeyerek piyasayı manipüle, birilerini de zengin ederken, ben burada “Bakmayın bunların palavralarına, Cumhurbaşkanı’nın hassasiyetlerini gözeten ve çok da fazla olmayan bir artış yapılacak” demiştim.

Nitekim 25’ler 30’lar hatta 40’ların havada uçuştuğu günlerin ardından Merkez Bankası faizi 6,5 puan arttırmakla yetindi ve 15’e çıkardı.

Edindiğim izlenimlere göre, bu kez de farklı bir şey olmayacak. Faiz artışı sonrası Merkez Bankası’nın gösterge faizi büyük ihtimalle 17’nin biraz üzerinde olacak.


Deliğin üçte biri kapandı

Ekonomi ve vergiler ile ilgili yazı ve sözlerim, yapılan fahiş vergi arttırımlarının ve zamların henüz antre kıvamında olduğunu söylemem bazıları tarafından biraz karamsar bulunuyormuş.

Haklılar.

Karamsarım.

Çünkü iktidar yazarları ve sözde ekonomistleri gibi işkembeden sallamıyorum.

Sayılara bakıyorum.

Bildiğim şu.

İktidarın seçimi kazanmak için, seçim öncesi yaptığı harcamalar, verdiği sözler, EYT kararı gibi yüksek maliyetli seçim yatırımlarının bütçeye getirdiği ekstra yük yaklaşık 1,1 trilyon TL düzeyinde idi.

Bunu işkembeden söylemiyorum, Maliye bürokrasisinin bana verdiği bilgiye dayanarak söylüyorum.

Buna karşın yeni yapılan vergi artışları ve zamlar ile birlikte hepsinin toplam getirisi yaklaşık 350 milyar TL’yi ya bulacak ya bulmayacak.

Yani gerekenin üçte biri.

Üçte iki hâlâ heybede.

Bu bilginin de kaynağı Maliye kaynakları.

O yüzden, yapılanlar yapılacakların üçte biri diyorum.

Haksızsam, haksızsın desinler!


Bu taksicileri enselemek çok mu zor!

Seçim geçim falan derken onca hengame içinde bir şeyi unuttuk.

İstanbul’daki taksi rezaletini.

Sözde İBB bazı dolmuşlara taksi izni verdi, yeni taksiler devreye girdi falan ama İstanbul’un taksi rezaleti ve felaketi sona ermedi.

Ben kendi adıma iki yıldır zaten taksiye binmiyorum, binemiyorum.

İstanbulluların da “normal şartlarda” binebildiğini zannetmiyorum.

Ancak birtakım uygulamalar üzerinden normal tarifenin bazen iki, bazen üç hatta saate ve ihtiyacın büyüklüğüne göre beş katı fiyatla taksi bulabiliyor insanlar.

Şaka yapmıyorum, İstanbul’da taksi “açık arttırma” usulü bulunabiliyor.

Bir uygulama üzerinden, sürekli fiyat arttırarak taksiye binebiliyorsunuz.

Ve bu haksız kazancı valilik, belediye herkes biliyor.

Kimse de kılını kıpırdatmıyor.

Oysa bu uygulamayı kullanıp, bu taksicileri yakalamak ve sürücülerin lisanslarını, taksilerin de plakalarını ellerinden almak çok kolay.

Ama en kolay şeyi yapmak için bile önce niyet etmek gerek.

İşte eksik olan o niyet! 


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Gazetede yazarlık asgari bir zeka ve azami bir ahlak gerektiği zaman.

Erişilebilirlik Araçları