Rezil edilen Öztrak istifa edecek mi!

Ümit Özdağ “İkinci turda destek karşılığı Kemal Kılıçdaroğlu ile anlaşmıştık. Zafer Partisi’ne üç bakanlık ve MİT Başkanlığını verecekti” diye bir açıklama yaptı.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak hemen bir açıklama ile yanıt verdi.

“İki protokol yaptık ama üç bakanlık ve MİT müsteşarlığının verileceğine dair bir madde ve düzenleme yer almamaktadır” dedi.

Ben de buradan “Ümit Özdağ bu belgeyi açıklamak zorundadır” diye bir çağrıda bulundum.

Ve dün gece Kemal Kılıçdaroğlu “Evet Ümit Özdağ ile anlaşmıştık. Üç bakanlık ve MİT’i kendilerine verecektim” dedi.

Bu durumda CHP Sözcüsü Faik Öztrak hepimize açık, aleni bir yalan söylemiştir.

Parti sözcüsü olarak söylediği bu yalan bir gün sonra kendi genel başkanı tarafından ortaya çıkarılmış, yalancılığı tescillenmiştir.

Yok eğer yalan söylememişse bu da vahimdir.

CHP Genel Başkanı, partideki en yakın adamlarından bile gizli kapaklı işler çevirmekte, sözler vermekte ve bu sözleri verdiğini genel başkanı olduğu parti ile bile paylaşmamaktadır.

Bu durumda bir liralık onuru olan bir parti sözcüsü o anda sözcülük görevinden istifa eder.

Bu rezaletin ortaya çıkmasından sonra Faik Öztrak hâlâ Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklemeye devam edecek mi onu de merak etmiyor değilim.

Bir diğer merakım ise Kılıçdaroğlu’nın daha kimlere ne sözler verdiği.


Kaftancıoğlu ile uzun bir konuşma

Dün CHP İstanbul İl Başkanı ile uzun bir telefon konuşması yaptık. Telefonla konuşmaktan pek de hoşlanmayan benim için hayli uzun bir konuşma.

Biz Canan Hanım ile konuşurken, partisinin genel başkanı ekranda konuşuyormuş, galiba ikimizin de bundan haberi yoktu.

Kaftancıoğlu’nun beni arama nedeni, Zoom toplantısına katılan CHP’lilerin Kurultay süreci başladıktan sonra Kılıçdaroğlu’na muhalif örgütlerin görevden alınması ile ilgili suçlama ve benim de bununla ilgili “Erdoğan bile daha demokratik olabilir” yorumunu yapmam.

Canan Hanım bununla ilgili bilgi vermek için aramış.

“1,5 ay sonra il başkanlığını devrediyorum ve rahatlıyorum” diye başladı söze.

“5 yıllık görev süremde 3 ilçe başkanını görevden aldım. Anlatayım” dedi.

“İlkinde, bir genç kız 2 kez bir ilçemize üyelik için başvuru yapmış. İkisinde de reddetmişler. Yapmamışlar. Beni aradı. Ben de ‘Git üçüncü defa başvur. Eğer yine almazlarsa orada çaycı, odacı, kimi bulursan şahit yap, tutanak tut’ dedim. Yine üye yapmamışlar. Bunun üzerine ilçe başkanını aradım. Gerekçe sunamadı. Keyfi bir davranış içindeydi. Görevden aldım. Babamın oğlu olsa yine alırdım. Bu bir. 

İkincisi, Beyoğlu İlçe Başkanı. Onu da ‘herkes alma’ derken görevden aldım. Nedeni biliniyor. Parti meselesini burada anlatmama gerek yok. 

Şimdi beni suçladıkları ise Beykoz İlçe Başkanının görevden alınması. Ben ilçe başkanı Aydın Düzgün’ü sözde muhalif olduğu için görevden almışım. Yalan. Aydın Bey, Cumhurbaşkanlığı sürecinde Muharrem İnce’nin bayraktarıydı. İmza kampanyası için canhıraş çalıştı. Alacak olsam o zaman alırdım. Almadım. Güldük, takıldık. Çok da iyi adamdır. Tanısanız çok seversiniz. Ben de çok severim. Ama daha sonra aldım görevden. Daha doğrusu almaya kalkıştım. Partiye yeni üye olan bir kişinin evine gidip, adamı korkutmuşlar. ‘Üyeliğin usulsüz, istifa etmezsen başına iş açılır’ demişler. Adam da korkup istifa etmiş ve başıma bir iş gelir mi diye sormak için bizi aramış. Duyunca çok öfkelendim. Seçim çalışması için ev ziyareti yapmayan tembeller üye korkutmak için evlere gidiyorlar. Daha neler. Hemen görevden almaya kalkıştım. Onursal Adıgüzel devreye girip genel başkana gitmiş. Kemal Bey beni aradı. ‘Alma’ dedi. ‘Siz öyle diyorsanız almam’ dedim. Almadım. Ama 1,5 ay önce kendisinin de bildiği, partide de çok kişinin bildiği bir nedenle kendisini görevden aldım. Görevden almamın Ekrem Başkan’la yakın olması ile alakası yok. Ayrıca yakın olsa ne yazar, olmasa ne yazar. İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’na yakın tek ilçe başkanı o mu da, onu alayım. Daha pek çok başkan var. Onları niye almamışım da, Aydın Düzgün’ü almışım.”

Canan Kaftancıoğlu’nun Zoom toplantısı ile ilgili eleştirileri ise, aslında birkaç gündür bana ulaşan pek çok CHP’linin ve CHP’li eski yeni önemli belediye başkanlarının eleştirileri ile paralel.

Zoom toplantısının kayıtlarının ortalığa döküldüğü gün ilk arayan eski bir belediye başkanı, “CHP’de değişim şart ama bu değişimi yapacak olanlar 12 yıldır Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanında durup, her hatasına ortak olanlar ve her hatasını alkışlayanlar değil. Kemal Bey başarısız da, bu adamlar mı başarılı ki, şimdi değişimi de bunlar yapacaklarını söylüyorlar. Hadi canım güldürmesinler beni” demişti.

Canan Kaftancıoğlu da aynı sözlerle olmasa da aynı fikirde. Uzun anlatımından anladığım “Değişim şart ama bu isimlerle değil” diye düşündüğü. Ekrem İmamoğlu’nu da net olmamakla ve içten pazarlıklı olmakla suçluyor.

Ancak Ekrem İmamoğlu’nun şu an CHP’nin elindeki en güçlü siyasi figür olduğu konusunda benimle hemfikir. Ama iyi bir genel başkan olacağını düşünmüyor.

İmamoğlu ile yerel seçim döneminde iyi bir ikili ekip oluşturduklarını söylediğim zaman hak veriyor. Şimdi neden İmamoğlu’nun karşısına geçtiğini sorduğum zaman ise “yazılmamak” kaydı ile bütün süreci anlatmaktan çekinmedi. Tek bir olay değil, bir birikim olmuş anladığım. Tutulmayan sözler, bağlı kalınmayan ilkeler üst üste toplanmış.

Yaklaşık 1 saatlik konuşmanın ardından telefonu kapatırken şöyle bir hisse kapıldım.

Canan Hanım, il başkanlığını bırakacağı ve siyasi yasaklı hale geldiği için rahatlamış. CHP onu yormuş. Ve kişiliği, sorumluluk duygusu nedeniyle yasaklı olmasa pes etmeyecek ve daha da yorulacaktı.

Bence iktidar yargısı, kimi yasaklı hale getirmesi gerektiğini iyi hesaplamış.

Canan Kaftancıoğlu’nda tek yadırgadığım ise hâlâ Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekliyor olması.


Costa Concordia’nın kaptanı

Canan Kaftancıoğlu ile yaklaşık 1 saatlik konuşmamız sırasında telefonum durmadan çalıyordu.

Kapatınca arayanları geri aradım. “Kemal Kılıçdaroğlu’nu dinliyor musun?” diye sormak için aramışlar.

Bırakın dinlemeyi, ekranda olduğundan haberim yoktu. Açtığımda programın sonu gelmişti. Ama Kemal Bey’in yorgun, keyifsiz, gözlerinin ışığı sönmüş hali gözüme çarptı. İzlemek yerine Habertürk internet sitesini açıp okumayı tercih ettim.

Ve CHP Genel Başkanı’nın yine aynı teraneyi tekrarladığını görünce okumayı da bıraktım.

Yine “Seçimde başarısız değildik” diyor.

Yine “Fırtınalı denizde kaptan gemiyi terk etmez” diyor.

Kemal Kılıçdaroğlu’na bir isim vermek istiyorum: Francesco Schettino

Bu adı hiç duydu mu, ya da hatırlıyor mu!

Duymadıysa anlatayım.

Schettino da bir kaptandı. Costa Concordia adlı dev bir geminin kaptanı. Yanlış bir kararla, gemiye hatalı bir rota çizdi. İtalya’nın en büyük yolcu gemisi önce karaya oturdu. Sonra yan yattı.

Ve sulara yarı yarıya sulara gömüldü.

İçinde 33 kişi öldü. 300’e yakın kişi yaralandı. Kalan 3 bin küsur yolcu ve bin küsur mürettebat zorlukla tahliye edildi. Ölüleri ve kayıpları arama çalışmaları günlerce sürdü. 

Kemal Bey, evet siz de kaptansınız. Ama Costa Concordia’nın kaptanı, Francesco Schettino’sunuz.

İtalyan Kıyı Emniyeti’nin raporuna göre kazanın nedeni, kaptanın gemiyi rotasından çıkarmış olması. Aynı sizin gibi.

Siz de gemiyi fırtınalı denizlerde yüzdürdüğünüzü zannediyorsunuz ama siz gemiyi karaya oturttunuz bile.

Şu anda yolcular tahliye ediliyor, kendi imkanları ile kaçmaya çalışıyorlar.

Ama siz Schettino’dan betersiniz.

Karaya oturttuğunuz geminin bacasına çıkmış, “Fırtınalı denizlerde kaptan gemiyi terk etmez güvenli limana götürür” diyorsunuz.

Hangi liman Kemal Bey, siz gemiyi devirdiniz çoktan.

NOT: Kaptan Schettino yargılandı ve sorumsuzca davranmaktan suçlu bulunarak 16 yıl hapse mahkum oldu. 


Altun bile beceremez

Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Kemal Kılıçdaroğlu muhalefetin adayı olsun diye kampanya yürüten iktidar yanlısı medya ve iktidarla al gülüm ver gülüm halindeki sözde muhalefet şimdi de Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin başında kalsın diye canhıraş bir çaba içinde. 

Haksız da sayılmazlar. 

Yarın Fahrettin Altun parti kurup yalandan muhalefet yapacak olsa, Kılıçdaroğlu kadarını yapmayı beceremez. 


Başka yazıya yer kalmaz 

Yukarıdaki yazıyı okuyan, daha doğrusu benim yazılarımı okumadığı halde sağda solda alıntılarına rastlayıp, benimle ilgili ahkam kesme hakkını kendine gören cühela taifesi “İktidar sözcüleri de yalan söylüyor onlara niye bir şey demiyorsun” diyecek, eminim.

Bunlara söyleyeceğim şudur.

İktidar, hiçbir yerde bu köşede ve yandaki videolardaki kadar eleştirilmiyor.

Makul, akıllı, tarafsız eleştiriler. Ama çok sert.

Ama iktidarı yalancılıkla çok fazla eleştirmiyorum doğrudur.

Çünkü eğer bunu yapacak olursam başka bir şey yazmaya fırsat bulamam. 


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Çımacı bile olamayacaklar kendini kaptan zannetmediği zaman.

Erişilebilirlik Araçları