Buna da hüzünleniyor musun Yılmaz

Siyasette dünün en önemli konusu, CHP Genel Başkanı’nın partinin belediye başkanlarını ve yöneticilerini Ankara’da toplamasıydı.

Toplantıdan farklı bilgiler sızdı, çoğu yalanlandı.

En kayda değer dedikodu ise İmamoğlu’nun, Kemal Bey’e “Yerel seçimlerde siz hâlâ genel başkansanız ben aday olmam” dediğiydi.

Haliyle bu da yalanlandı. Zaten ben de İmamoğlu’nun böyle bir şey dediğini zannetmiyorum, büyük ihtimalle “Yerel seçimlerde siz hâlâ genel başkansanız benim adaylığım bir şey ifade etmez” gibi bir şeyler söylemiştir çünkü gerçekten de böyle düşündüğünü biliyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığında gidilecek bir yerel seçimin hezimetle sonuçlanma ihtimalini yüksek görüyor İmamoğlu.

Bana göre asıl önemli olay, toplantıdan hemen önce CHP’nin, Halk TV ile “parasal ilişkisini” sona erdirdiğini açıklamasıydı.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun elde kalan son “has adamlarından” Eren Erdem, CHP ile Halk TV arasındaki protokolün tek taraflı olarak feshedildiğini açıkladı.

Aniden, durduk yere.

Benim buradan anladığım, Kılıçdaroğlu’nun ve ekibinin Yunan Ordusu gibi yaka yaka geri çekilmek istediği.

Partiyi, partinin geleceğinde yer alması muhtemel parlak isimlerini bitirdikleri gibi, muhalif medyayı da bitirip, rezil etmeden gitmeyecekler. Çünkü protokolü bitirmek başka şeydir, bunu Halk TV’yi toplum gözünde rezil ederek bitirmek bambaşka şeydir. Gizlice imzaladıkları protokolü, davul zurna ile sona erdirmenin başka bir manası olamaz.

Tabii Yılmaz Özdil de hemen duruma müdahil oldu ve CHP’nin Halk TV’ye yollayıp, halka da gösterdiği fesihname için “Türk basın tarihinin en hazin belgesi” dedi.

Tamam, CHP’nin Halk TV’ye kaynak aktarması hazin ve ayıp.

Peki ya iktidarın, kamu kaynaklarını kendine yakın medyaya aktarması “hazin” değil mi!

Kamu bankalarının, kamu ile iş yapmak zorunda olan şirketlerin, Turkcell’in, Halkbank’ın, Vakıfbank’ın, Ziraat Bankası’nın iktidar medyasını fonlaması, bırakın okunmamayı basılmayan gazetelere, izlenmeyen televizyonlara, dinlenmeyen yorumculara milyarlar akıtması ne kadar “hazin” Yılmaz Özdil.

Peki iktidar, kızdığı muhalif yayınlara, bırakın muhalif olmayı kendinden yana olmayan yayınlara bir tek kuruş reklam bile vermezken, veren özel sektör kuruluşlarını engellerken bu rezillikte de bir “hüzün” yok mu!

Genç gazeteci Hasan Basri Akdemir, geçen yıllarda iktidarın medyayı reklam ve para ile nasıl terbiye etmeye çalıştığını, sayılarıyla, bütçe rakamlarıyla önümüze serdi.

Bizim vergilerimizle yapılan bu rezaleti hazin bulmadınız mı!

İktidar kendi medyasını da zaman zaman terbiye ediyor. Bütçelerini azaltıyor, arttırıyor, kesiyor, hizaya geldiklerinde yeniden bağlıyor. Bunu CHP ve Eren Erdem gibi davul zurna ile açıklamadığı için mi, bu rezillik karşısında içiniz hüzün dolmuyor.

İşin aslı esası şudur.

Kılıçdaroğlu ekibi yakarak çekiliyor.

Umarım tıpkı Yunan gibi İzmir’i de yakıp gitmezler!


Kaç para

Yılmaz Özdil’in “Hangi kalemlere, hangi yorumculara kaç para ödendiğini açıklayın” faslına ben de katılıyorum.

Bunu öğrenmek iyi olacak.

Üstelik sadece Halk TV yorumcu ve yazarlarının değil, Kılıçdaroğlu’nun sürekli vurguladığı “Para karşılığı kalemini satanlar var” dediği, 5’li çete diye adlandırılan müteahhitlerden para almakla, iktidarın adamları ile parasal ilişkiler içinde olmakla suçladığı gazetecilerin kimliğini de öğrenmek istiyoruz.

Tabii şahsi olarak da, Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştirdiğim her seferde bana söven bir grup “Halkçının” bunu yüksek bir fiyata yaptığını öğrenirsem sevineceğim.

İnşallah ucuza gitmemişimdir.


Hem trolsünüz, hem ahmaksınız!

Kılıçdaroğlu’nun seçimi kaybetmesinden bu yana, Muharrem İnce’nin trolleri bana saldırıp duruyorlar.

Neymiş, Muharrem İnce’ye “Aday olursanız, Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimi kaybetmesinin sorumlusu haline gelirsiniz ve sokağa çıkamazsınız” dediğim için.

Yanlış mı!

Muharrem İnce adaylığını sürdürse, Kılıçdaroğlu seçimi kaybetmesinin suçunu ona yüklemeyecek miydi!

Bugün Kılıçdaroğlu’na öfkeli milyonlar, böyle bir durumda öfkelerini Muharrem İnce’ye yöneltmeyecek miydi!

Muharrem İnce beş puan, on puan neyse bir şeyler alacaktı.

Kılıçdaroğlu ilk turda seçilememesinin nedeni olarak İnce’yi gösterecekti. “Ben ilk turda kazanırdım ama ikinci tura kalınca kaybettim. Nedeni Muharrem İnce” diyecekti ve tüm kabahat İnce’ye yıkılacaktı.

Zaten Muharrem İnce de bunu gördüğü, bu tezgahı hissettiği için çekildi.

Çünkü Kılıçdaroğlu’nun adaylığını isteyenler ile Muharrem İnce’nin de yarışta olmasını isteyenler aynı kişilerdi.

Bir taşla iki kuş vuracak; hem seçimi alacak, hem de muhalefetin muhtemel bir liderini ortadan kaldıracaklardı.

İnce taraftarı gibi görünen trollerin bana saldırması tam da bu yüzden.

Yoksa bu anlattığımı anlamayacak, görmeyecek kadar ahmak olamazlar.

Ya da belki de olabilirler! Emin olamıyorum. 

Bu arada Muharrem Bey ülkenin içinde bulunduğu bu felaket durumda niye sessiz onu da anlamıyorum.

Bu şartlar altında bir siyasetçi muhalefet yapmayacak da kim yapacak!

Ben mi?


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Siyasetin hayatımızdaki yeri olması gerektiği kadar olduğu zaman. 

Erişilebilirlik Araçları