Sizce ormanları umursayan kaç kişi

Bugünlerde Akbelen Ormanı’nı konuşuyoruz.

Muğla Milas’taki Yeniköy Termik Santrali’nin kömür çıkardığı yatakların yanındaki orman.

Bir grup çevreci, buradaki ormanlar yok edilmesin, kömüre kurban edilmesin diye direniyor.

Bölge köylüleri ve Türk-İş’in bölgedeki temsilciliği de “Bu köylerde yaşayanlar bu termik santralde çalışıyor. Direnişçiler dışardan gelenler, yerel halk kesimden yana” diye açıklama yapıyor.

Böyle bir durumda “Orman kimindir” sorusu gündeme geliyor, herkesin kendi yaşadığı bölgedeki ormanların geleceğine karar verme hakkı olup olmadığı tartışması çıkıyor.

Sonuçta millete ait, mülkiyeti devlette bulunan orman, o ormanları korumakla görevli bakanlığın ve milletin hakkına hukukuna sahip çıkmak için kurulmuş jandarma gözetiminde kesiliyor.

Bir kısım da bağırıyor.

Peki sizce bu orman bu milletin umurunda mı!

Gelin bir başka habere bakalım.

Biliyorsunuz, hafta sonu İstanbulluların bir bölümü kent çevresindeki ormanlara akın ederler. Piknik yaparlar, top oynarlar, ip atlarlar, mangal yaparlar.

Akşam evlerine dönerler ve bir sonraki hafta sonu yine aynı ormana aynı şeyi yapmak için bir daha giderler.

Dar mahalle aralarında, bitişik nizam apartmanlarda, yeşilden uzak yaşayanların başka nefes alma imkanı zaten pek yoktur.

Peki siz hiç bir pazar akşamı ya da pazartesi sabah saatlerinde bu ormanlara gittiniz mi!

Belgrad Ormanı’na, Fatih Ormanı’na bir baktınız mı!

Piknik yapılan alanlar tam anlamıyla bir çöplüktür. Ormana yemeye, içmeye, eğlenmeye, hoşça vakit geçirmeye gelenlerin önemli bir bölümü tüm atıklarını, çöplerini piknik yaptıkları yere bırakır giderler.

Geçen hafta sonu İstanbul Belediyesi sadece Belgrad Ormanı’ndan piknikçilerin arkalarında bıraktığı 28 ton çöp toplamış.

Peki sorarım size, bir hafta sonra yine çoluk çocuk toplanıp geleceği ve hoşça vakit geçireceği bir ormanı temiz tutmayı düşünmeyen, arkasında bir leş bırakanlar, kendilerine yüzlerce kilometre uzaktaki, muhtemelen asla görmeyecekleri ve coğrafya bilgisizlikleri nedeniyle nerede olduğunu dahi akıllarına getirmeyecekleri bir ormanın kesilmesini kendilerine dert edinirler mi!

Üç kilometre daha gitmemek için damperindeki hafriyatı ormana döken kamyon sürücüsü kılığındaki öküz, sizce Akbelen ya da başka bir belendeki orman için dertlenir mi! Bu tiplerin ruhunu okumakta mahir siyasetçiler sizce ormanı mı düşünürler yoksa o ormanın kesilmesi sayesinde iş bulan 3000 kişiyi mi!

O yüzden hiç merak etmeyin Akbelen’de de yüz yıllık çamlar kesilir, Yatağan’da da, Kemerköy’de de…


İstanbul’u kim kimle kazanır?

Cumhuriyet Halk Partisi, İstanbul’da yerel seçimleri kaybetme ve ideal adayını kazanamayacak hale getirme kampanyasına hız vermişken, AK Parti İstanbul’da çok düşük olan şansının yeniden artmaya başladığını hissetti ve İstanbul için en ideal adayı bulmaya çalışıyor.

Gerçekten AK Parti için İstanbul’da kazanmak çok zor aslında.

Ekonomik krizin en fazla hissedildiği, kira meselesinin en derinden vurduğu, işsizliğin en fazla etkilediği, göçmen sorunun ciddi biçimde rahatsız edici boyuta ulaştığı ve güvenlik sorununun artık sıradan vatandaşın ve özellikle de kadınların hayatını zorlaştırıcı hale geldiği kentte iktidarın işi çok zor.

Üstüne bir de İmamoğlu’nun tüm engellere rağmen başarılı bir yönetim sergilemesi ve AK Parti seçmeni olması muhtemel kesimi rahatsız etmek bir yana mutlu etmesi İstanbul’da AK Parti’nin işini kolaylaştırmıyor.

Zaten bunu Cumhurbaşkanlığı seçiminde de gördük.

Erdoğan adına rağmen İstanbul’da 2. turda Cumhur İttifakı 48,2, Millet İttifakı 51,8 oy aldı. CHP karışmasa, yerel seçim sonucu da üç aşağı beş yukarı böyle olurdu.

Ancak Kılıçdaroğlu ve avanesi sayesinde AK Parti heyecanlandı, İstanbul rüyası görmeye başladı.

Ve İstanbul’a “Kadir Topbaş profilinde” yani rakip siyasi görüşe karşı bayrak açmamış, kimseyi ötekileştirmemiş bir isim arıyorlar.

Akıllarına gelen ilk isim ise Sağlık Bakanı Fahrettin Koca. Gerçekten de pandemi dönemindeki tavrı, basın toplantılarından halka yansıyan yüzü ile Fahrettin Bey, İstanbul’u alabilecek profile uyuyor.

Ancak AK Parti’nin elinde en az Fahrettin Koca kadar bu profile uygun bir isim daha var.

Ergün Turan.

Eski TOKİ Başkanı ve şimdinin Fatih Belediye Başkanı.

Belediye Başkanlığı sırasında hiçbir siyasi tartışmanın içine girmeyen, partisine bakmadan diğer başkanlarla uyumlu çalışabilen, CHP’li Avcılar Belediye Başkanı ile ortak iş yapabilen, Büyükşehir Belediye Başkanı ile düşmanlaşmayan, bir siyasetçi.

İşadamlığından geldiği TOKİ Başkanlığı’nda ise gerekli gördüğü zaman en “kupon” araziyi bile yeşil alan yapmayı göze alan, Ataköy sahilindeki en güzel araziyi, beton bloklardan kurtarıp, nefes alma yeri olarak koruyan bir bürokrat.

CHP, Ekrem İmamoğlu’nu yıpratmayı durdurup, İstanbul için İYİ Parti ile yeniden anlaşabilirse İstanbul kolay kolay el değiştirmez.

Ama CHP bu kafa ile devam ederse, Ergün Turan profilinde bir aday İstanbul’u alır gider.

Biz de yerel seçimden sonra “Bu Kılıçdaroğlu ile olmuyor” demeye devam ederiz.

O da “Ne var canım, bir seçim kaybettik dünyanın sonu değil ya” diyerek koltuğunda oturmaya devam eder.



MTV hâlâ tek görünüyor!

Temmuz ayında 2 kere ödeneceği açıklanan Motorlu Taşıtlar Vergisi’ni ödemek için internete girdiğimde vergide bir artış görmedim. 

Hâlâ tek ödeme görünüyordu. 

Ödedim hali ile.

Acaba muhalefet bu vergiyi Anayasa Mahkemesi’ne götürürse kesin iptal olur, o yüzden hiç tahsil etmeyelim diye mi düşündüler bilmiyorum. 

Ancak duble ödeme e devlet sisteminde yok, orası kesin. 

Bazı okurlar ise benim bu verginin duble alınması Anayasa’ya aykırı ve AYM’den döner dememe takılmışlar ve “Niye dönsün” diyorlar. 

Niye döneceği çok açık. 

Yasa ile vergileri iki katına, üç katına, beş katına çıkarabilirsiniz. 

Anayasa buna engel değil. 

Ama sadece bir vergi türünü iki katına çıkaramazsınız. 

Bu Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır.

Motorlu Taşıtlar Vergisi’ni iki katına çıkarabilirsiniz. 

Ama “sadece” Motorlu Taşıtlar Vergisi’ni iki kez alamazsınız. 

Çünkü bu otomobili olanları vergi yolu ile cezalandırmak olur. 

Ayrımcılık olur. 

Ancak tüm vergileri iki kez alacağım derseniz, o zaman bu mümkündür. 


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Makamlar satışa çıkarılmadığı zaman.

Erişilebilirlik Araçları