Bu sözleri Esad etseydi ne derlerdi!

“Hatay bir Arap şehridir. Hatay Türkiye’ye bağlanınca ezan yasaklandı. Hatay Fransızlara bağlı iken durumu daha iyiydi.”

Bu ve benzeri cümlelerle Atatürk’ün gayretleri ile 1939 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin bir parçası olmayı kendi arzusuyla seçen Hatay’ı yeniden Suriye toprağı yapmaya heveslenen kişi ne Suriye lideri Beşar Esad ne Baas rejiminin bir sözcüsü.

Kandil’de oturan bölücü bir PKK lideri ya da İdlib’de konuşlanmış bir terör örgütü üyesi ya da IŞİD mensubu bile bu sözleri söyleyebilecek kadar küstah ve hadsiz bir Türkiye düşmanı değil.

Bu cümleler sömürgecilik hayali kuran bir Fransız Pan Arap hayalinin savunucusu, bir Arap şovenisti de değil.

Beteri.

Arap sevici bir “sözde” din adamı.

Halil Konakçı adında bir yaşam formu.

Afrika’da Fransız sömürgeciliğine karşı çıkanı alkışlayan ama Türkiye’nin bir asır önce sömürgeci Fransız’a attığı tokattan hayıflanan bir “vatan ve millet” düşmanı.

Elbette her ülkede, her millette hain vardır, çıkar.

Acı olan, haine Diyanet’ten, bizim kesemizden maaş ödeniyor olmasıdır.

Çok merak ettiğim ise bu sözleri Esad etse yeri göğü inletecek olanların, “yerli ve milli” diyerek mangalda kül bırakmayanların, son kale olarak milliyetçiliğe sığınanların, Türkiye’deki gerçek milliyetçilerin, vatanseverlerin, Atatürkçülerin, bu sözlere ne tepki göstereceğidir.

Ve tabii Türk Adaleti’nin bu rezil, bu hain sözleri duyup da duymazdan gelip gelmeyeceğidir.


Davutoğlu ve Enginyurt’tan açıklamalar

Dünkü yazım ve Youtube programımda söylediklerim üzerine önce eski Başbakan Ahmet Davutoğlu aradı. CHP çatısı altında TBMM’ye giren partileri eleştirirken “DEVA ve Gelecek” diyerek ikisini birlikte anmamdan rahatsız olmuş.

“Biz DEVA ile aynı şey değiliz. Daha iyiyiz ve daha kötüyüz demiyorum ama aynı şey değiliz” dedi. “Biz onlara birlikte grup kuralım dedik, kabul etmediler. Biz de Saadet çatısı altında bir grup kurduk ve TBMM oturumlarına katılıyoruz, her yerde konuşuyoruz, ben her televizyon programına katılıyor, her yerde eleştirilerimi yapıyorum” dedi.

“CHP’nin AK Parti’ye yaptığı eleştiriler AK Parti’ye yarar, can verir. Bizim yaptığımız ise muhafazakar tabanda karşılık bulur. AK Parti, CHP onları eleştirsin ister ama bizim eleştirimizden rahatsız olur” diye de ekledi.

“Bir konuda çok haklısınız” dedi ve onu da anlattı:

“Ben de seçimden önce üçüncü bir ittifak kuralım, sağ ittifak olsun diye çok uğraştım. İYİ Parti, Gelecek, Saadet, DEVA ve Demokrat Parti. Bunu kabul ettiremedim. Geçen gün bunu anlatınca herkes CHP’yi eleştirdiğimi zannetti. Öyle bir niyetim yoktu. Ama sağ ittifak kuramamamız bizi CHP ile ittifak yapmaya mecbur etti dedim. Bu CHP’ye değil, sağ partilere yönelik bir eleştiri olur olsa olsa” dedi.

Öğleden sonra ise geçmişte bana çok ağır biçimde saldırmış olsa da, son zamanlarda muhalefet yapma tarzını beğendiğim Cemal Enginyurt’tan bir mesaj geldi. Muhalefetin TBMM’deki kritik oylamalara katılmamasını eleştirmiş ve Akbelen ile ilgili TBMM’deki oylamada Demokrat Parti’nin 2 milletvekilinin oylamaya katılmadığını yazmıştım.

Enginyurt “Biz 3 milletvekilimizin üçü ile oylamaya katıldık ve Akbelen’deki orman kıyımının araştırılması için kabul oyu kullandık. Katılmayan 2 milletvekili kim biz de bilmiyoruz ama biz tam mevcudumuzla oradaydık” dedi.


KKM‘nin faturasına ağlamak yok

“Faize faiz dememek için icat edilen Kur Korumalı Mevduat’ın (KKM) getirisi son gelişmelerle beraber yüzde 70’e yaklaştı.

Faize faiz dememek için 50 puan fazla faiz veren tek ekonomi bizimki olsa gerek.

Kur Korumalı Mevduat’a dönüşen döviz mevduatı pek yok. Sadece TL mevduatlar bu yolla kendini korumaya aldı. Bunun da toplam miktarının 1 trilyon TL civarında olduğunu biliyoruz. 

Kurdaki son artışla beraber kur korumalı mevduata ödenecek paranın yaklaşık yüzde 14’lük faiz artı kur farkı olarak yüzde 70’i bulacağı hesaplanıyor. Yani 1 trilyon liralık mevduata 700 milyar ödenecek. 

Bunun 98 milyar TL’si bankalar tarafından, geri kalan 602 milyar TL’si ise Hazine tarafından ödenecek. Yani faize faiz dememek için, zenginlerin bankada tuttuğu paraya, fakirlerin vergisinden 602 milyar TL verilecek. 

Bu biraz pahalı bir kelime olmadı mı sizce de!”

Yukarıda okuduğunuz satırlar, 14 ay kadar önce kaleme aldığım bir yazıdan.

Türkiye’yi idare eden “ekonomist” anlayışın yüzde 19 faizi aşağı çekerek yüzde 19 olan enflasyonu yüzde 100’ün üzerine, gerçek faizi de yüzde 70’e çıkardığı günlerde yazdığım bir yazı.

Kur Korumalı Mevduat’ın Türkiye’nin başına nasıl bir bela açtığını anlatmaya çalışmıştım.

Bu Kur Korumalı Mevduat’ın giderek daha yüksek hacimlere ulaşacağını yazdığım bir başka yazıma ise itirazlar gelmiş, “Olmaz öyle şey” demişlerdi.

Dün itibarı ile Kur Korumalı Mevduat denilen kabustaki toplam miktar 3 trilyon 280 milyar liraya ulaştı.

14 ayda üç katı artış.

Öyle bir bela ki, kuru serbest bıraksan buraya ödeyeceğin para akıl almaz bir miktara çıkacak.

Buraya ödeyeceğin fark arşı alaya çıkmasın diye bulduğun her doları satıp, kuru düşük tutunca da ihracatçın turizmcin can çekişiyor, cari açığın patlıyor.  

Ve buna rağmen bu 3,3 trilyon TL mevduata Merkez Bankası’ndan ödeyeceğin fark 1 trilyon TL.

Daha somut olsun diye söyleyeyim.

İktidarın seçim harcamalarının maliyeti 1,1 trilyondu.

Yapılan vergi artışı ve zamlarla bunun 350 milyar TL’si karşılandı.

Hâlâ 660’ı için kaynak yok.

Buna bir de KKM için ödenecek 1 trilyonu ekleyin.

Sizi neler beklediğini anlayın.

Ama sakın ağlamayın.

Ne demişler, “Kendi düşen ağlamaz.”


Birleşmiş Milletler: Aspartam kanser yapabilir

Yapay tatlandırıcıların olası zararları üzerine uzun yıllardır süren tartışmalar vardı.

Zannederim bu tartışmaların artık sonuna yaklaşıyoruz.

1879 yılında bulunan sakarinin zararları anlaşıldıktan sonra onun yerini 1965 yılında Searle laboratuvarlarında James Schlatter tarafından bulunun aspartam aldı. Şekerden 200 kat daha tatlı buna karşın kalori olarak 0’a yakındı. 15 yıl sonra ilk olarak Kanada’da, bir yıl sonra da FDA onayı alarak önce ABD sonra da tüm dünyada yoğun biçimde kullanılmaya başlandı.

40 yıldır hayatımızda olan aspartamın zararlı olup olmadığı hep tartışıldı.

Ve ilk kez geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler, aspartamın “kanser yapabilme” ihtimalini “resmen” duyurdu.

Geçtiğimiz ayın ortasında Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın yaptığı duyuruda, Dünya Sağlık Örgütü’nün yürüttüğü uzun soluklu bir çalışmanın sonucu olarak açıkça belirtilen “kanser yapma ihtimali” olası davalar ve sektördeki büyük paralar ve buna bağlı büyük davalar nedeniyle son derece dikkatli bir dille yapıldı ve “Daha fazla araştırmaya ihtiyaç var” denildi.

Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) ise aspartam ile ilgili suçlamaları reddetmeye ve zararsız olduğunu söylemeye “şimdilik” devam ediyor.


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Hainin hangi fikre yakın olduğu önemli olmadığı zaman.

Erişilebilirlik Araçları