Recep İvedik mi etkilidir, Nobelli Aziz Sancar mı!

Emperyalizmin Türkiye’deki uzantılarının, kilise örfünü İslam diye bu coğrafyaya yıllardır dayatmaya çalışanların ortak çabaları sonuç vermeye başladı.

Batı emperyalizminin emrindeki siyasal İslamcıların bu ülkenin kurucu lideri ve emperyalizme karşı mücadelenin ilk başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk’e karşı içerde yıllardır yürüttükleri karalama kampanyası, artık uluslararası boyut kazanmaya başladı.

Bir süre önce Türkiye’deki siyasal İslamcılardan feyz alan Ermeni lobileri Disney’in yayın platformuna baskı yaparak Atatürk’ün hayatını anlatan bir diziyi yayından kaldırttılar, şimdi de Çekya’nın başkenti Prag’da bir parka Atatürk heykeli koyulması girişimi, Prag Belediyesi tarafından engellendi.

Türkiye’deki siyasal İslamcılar ise Mustafa Kemal Atatürk’ün haksız yere suçlanmasındaki ortaklıklarını unutturmak için Ermeni lobilerine boyun eğen Disney’i hedef gösterdiler. Disney’i eleştirmeyen muhalif sanatçılara da hakaretler yağdırdılar.

Tabii ki, emperyalizmin emrindeki bu din tacirlerinin niyeti ve amacı farklı olsa da, bizim sanatçıların Disney’e tepki gösterme konusundaki kaytarmacı tavırları dikkatlerden kaçmıyor.

Ancak benim gözümden kaçmayan başka bir şey daha var.

Diğer kaytarmacılar.

Bizim yerel dizi oyuncularının Disney’e ve Atatürk karşıtı girişimlere sert veya mutedil tavır alması moral açıdan iyi olmakla beraber özünde bizim bize propagandamız olmaktan çok da öteye geçmez.

Kendi kendimizi tatmin ederiz.

Ancak bu konuda konuşmaları, Şahan Gökbakar’a, Aras B. İyinemli’ye veya diğerlerine oranla çok daha etkin olacak, uluslararası ses getirmesi daha muhtemel isimlerimiz var.

Nobelli Türkler.

Bunlardan biri Orhan Pamuk, diğeri ise Aziz Sancar.

Bizim sanatçılardan ses seda duymadık da, Orhan Pamuk’tan ve Aziz Sancar’dan duyduk mu!

Hadi Orhan Pamuk’tan fazla umudumuz yok.

Onun duruşu, tarzı belli. Nobel’ini Türkiye’yi karalayarak aldığı bir sır değil.

Peki ya Aziz Sancar.

Övünç kaynağımız bu bilim insanının Atatürk’e yakınlık duyduğunu zannediyorduk.

Nobel ödülünü aldıktan sonra Anıtkabir’e gelmiş, ödülünü Atatürk’e armağan etmişti.

2016 yılında verdiği bir konferansta ise “En büyük görevimiz Atatürk’ü tanıtmak” diye seslenmişte dinleyicilere.

Madem öyle, bu konuda niye suskun Aziz Sancar Hocamız?

Niye Nobelli bir Bilim İnsanı ve başarılarını Atatürk devrimlerine borçlu olduğunu söyleyen biri olarak ağzını açıp tek kelime etmedi Disney’in rezilliğine!

Niye Sayın Sancar!

Sizin Atatürk lehine edeceğiniz iki kelime Recep İvedik’in edeceğinden daha etkili değil mi!


Danışmanın seviyesi

Eski futbolcu, şimdilerin AK Parti milletvekili Alpay Özalan’ın bir sosyal medya danışmanı varmış ve istifa etmiş.

Bunu istifa eden danışmanın istifasını açıklayıp, ardından Alpay Özalan’a türlü hakaret yağdırması sayesinde öğrendik.

Yıllarca Özalan’la birlikte çalışan Murat Sarıca adlı bu danışman istifasından sonra yanında çalıştığı milletvekili için “nankör, vefasız, cahil, iki kelimeyi bir araya getirmekten aciz” suçlamalarını ve hakaretlerini sıralayıp “Sosyal medya paylaşımlarındaki her kelime her söz bana aitti” demiş.

Açıkçası hiç şaşırmadım.

Alpay Özalan’ın zaman zaman bana da söylediği hakaret dolu, iğrenç bir üslupla yazılmış tweetlerini gördükçe “Yahu eski bir sporcu bu kadar düzeysiz, bu kadar aşağılık cümleler kurmaz, kuramaz” diye düşünürdüm.

Haklı imişim.

Meğer o leş kelimeler Murat Sarıca’nın dilinin ve elinin ürünüymüş.

Alpay Özalan’a saldırırken, kendi seviyesini açığa çıkardı da öğrenmiş olduk.

Tabii Özalan da bu dile sahip çıktığı için danışmanının kendisine yönelik sözlerini hak ediyor o da ayrı…


Şikayet hattı

Sosyal medyada dolaşan bir videoyu izledim geçenlerde.

Bir vatandaş kendi videosunu çekmiş.

“Şampuan 150 TL olmuş. Zannediyorlar ki, hayat pahalandı diye bir Reis’ten vazgeçeriz. Saçımızı deterjanla yıkarız yine de Reis’i yedirmeyiz” diyor ve elindeki deterjanla kafasını köpürtüyor.

Güldüm. O deterjan sonucu kafa derisi mahvolunca görür anasının deterjanını.

Sonra da yıllar önce beni şaşkınlığa sürükleyen ve “seçmen” adlı nesneyi daha iyi anlamamı sağlayan olayı hatırladım.

Çok yakın bir aile dostumuz, çokuluslu deterjan devlerinden birinin başına geçmişti.

Bir gün otururken “Sana bir şirket sırrını göstermek istiyorum” dedi ve kendilerine yollanan tüketici şikayetlerinden bazılarını gösterdi.  

Kadın bir tüketici şöyle yazmıştı:

“….. çamaşırlarda çok iyi ama saçlarımı keçeleştiriyor ve hamam sonrası saçlarımı açmakta çok zorlanıyorum. Kafamda da kaşıntı yapıyor.”

Bir diğeri “Eşimin ayak kokusuna karşı eve gelince …. çamaşır suyu ile yıkattırıyorum. Ayak ayaklarında egzama benzeri bir şeyler oldu. Sulandırarak kullansam daha iyi olur mu, yoksa etkisi azalır mı?”

Ve en muhteşemi, bir kadın pedi markası ile ilgili şikayetti.

“… büyük boyunu kullanıyorum. İlk kullanımda çok etkili. Ancak yıkadıktan sonra ikinci kullanımda etkisi azalıyor.”

Bunları ve benzerlerini peş peşe okumuş, güleyim mi ağlayayım mı bilememiştim.

Sonra diş macunu, diş fırçası, tuvalet kağıdı ve hijyenik ped kullanım oranlarını vermişti.

Duyduklarıma inanamamıştım.

Belki de, siyasetçilere de bu şikayet mektuplarını okutmak lazım.

Neyle karşı karşıya olduklarını bilsinler diye.


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Mustafa Kemal Atatürk’ün gerçekten bir mucize yarattığını anladığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları