Naci Ağbal’ı görevden alan siyasi operasyonu başlatandır

Cumhurbaşkanı’na göre, Türkiye’deki ekonomik sorunların kaynağı “siyasi operasyon” imiş.

Katılıyorum.

Tamamen siyasi operasyondur.

Kimilerine göre Erdoğan’ın bahsettiği operasyon 2021’in Eylül ayında başladı.

2021 Eylül ayında Türkiye’de enflasyon oranı aylık olarak yüzde 1,25 olurken, bir yıllık enflasyon ise 19,58 idi.  

Faizler ise yüzde 19 seviyesinde idi ve enflasyonla neredeyse aynı oranda, hafifçe negatif idi.

Dolar kuru ise eylül ayında ortalama 8 lira 80 kuruş olarak seyretmişti.

Ve o ay toplanan Para Piyasası Kurulu siyasi bir baskı ile faiz indirimlerine başladı.

4 ay içinde Merkez Bankası’nın politika faizi 5 puan geriletildi ve 14’e düşürüldü ve bu dört ayın sonunda Ocak 2022’de dolar kuru 18,73 kuruşa yükseldi.

Panik başladı. Kuru durdurmak mümkün görünmüyordu.

Ardından Türkiye’ye karşı yapılan ikinci siyasi operasyon geldi. Birileri Kur Korumalı Mevduat diye Türkiye’nin daha önce başka bir isim altında denediği bir saçmalıkla TL’nin hızlı değer kaybını engellemeye çalıştılar.

Bu çok açık biçimde “gizli faiz” demekti. Merkez Bankası faizi indirmişti ama gerçek faiz, indirim öncesi yüzde 19’u bile hızla aşarak yüzde 70’lere kadar fırlamış ve ekonominin başına uzun vadeli bir KKM çorabı örülmüştü.

Ancak siyasi operasyonu çekenler operasyona devam ediyordu. Faizler indirilmeye devam etti.

Faiz indirimi öncesi yüzde 19 olan enflasyon yüzde 100’ü aştı.

Siyasi operasyon başarıya ulaşmış, ekonomi darmadağın olmuştu. Gerçek enflasyonu kimse bilmiyor, ülkenin kıtlaşan döviz rezervleri bir kez daha el altından birilerine satılıyordu.

Ülke ekonomisine karşı siyasi operasyon alabildiğine devam ediyordu.

Ve bu 2023 Mayıs seçimlerine kadar devam etti.

En sonunda daha önce çeşitli çirkin suçlamalarla aforoz edilen bir Bakan zor bela ikna edilerek yurt dışındaki işinden ayrıldı ve daha önce ihanetle suçlandığı bakanlığa geri döndü.

Siyasi operasyon sona erdi.

Ekonomi nispeten mantık ve bilgi çerçevesine oturtulmaya başlandı.

2021 Ekim – 2023 Haziran’ı arasındaki siyasi operasyonun etkileri elbette kolay kolay geçecek gibi değil. Ülkeye ihanet derecesindeki bir hata olan KKM’den nasıl çıkılacağını kimse bilemiyor.

Bir yıl içinde yüzde 19’dan yüzde 150’ye kadar çıkan enflasyon en iyi ihtimalle 3 yıl sonra başladığı yere geri dönebilecek.

Bu arada yüz milyarlarca doların nereye, kime, ortalama kaça satıldığı ve yerine nasıl geri koyulacağı belli değil.

Cumhurbaşkanı haklıdır.

Bu bir siyasi operasyondur.

Kimilerine göre 2021 Eylül’ünde, bana göre ise Naci Ağbal’ın Merkez Bankası başkanlığından alınıp, yerine Merkez’in M’sinden, Bankacılığının B’sinden anlamayan Şahap Kavcıoğlu’nun getirilmesi ile başlamıştır.

Naci Ağbal’ı hangi siyaset görevden aldırdıysa, faiz indirim emrini kim verdiyse bu operasyonun siyasi ayağı odur.

“Siyasi operasyon’dan kasıt eğer bu değil ise yapılmak istenen “telefon avcısı” amcalara söylem kozu vermektir.


MB’ye göre KKM nasıl biter, enflasyon ne zaman düşer

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, “Müşterilerimize Kur Korumalı Mevduat önermeye devam edeceğiz” dedi.

Bu cümle gerçek bir bankacının edebileceği bir cümle idi. Herkes karnından konuşurken Aran açık konuştu.

Haklı da.

KKM epey bir süre daha banka müşterileri için en iyi yatırım aracı olmaya devam edecek gibi duruyor.

Bunu söylemememin nedeni, Merkez Bankası ve ekonomi bürokrasisinden bazı önemli isimlerden aldığım bilgiler.

Merkez Bankası, ekonominin giderek rayına oturmaya başladığı inancında. Ancak rayına oturması hedefe varması anlamına gelmiyor. Sadece artık hedefe doğru ilerleyebileceği manasında.

Üst düzey yetkilinin söyledikleri şöyle:

“Gideceğimiz patika açısından bulunduğumuz nokta, nereden geldiğimiz kadar önemli. Haziran ayında mevduat faizleri yüzde 48’i aşmış tavan yapmış; politika faizi yüzde 8.5 seviyesindeydi. Bankaların verdiği kredi faizi yüzde 20’nin altındaydı. Yüzde 48’den fonlayan bir banka yüzde 20’den kredi verir mi? Vermez. Krediler durmuştu. Haziran’da ticari krediler 15 milyar lirayı geçmiyordu. Temmuz’da ise 107 milyar lira. Temmuz’da reeskontu da eklerseniz toplamda 130 milyar lira civarına denk geliyor.
Bu arada özel tüketim alıp başını gitmiş. 20 senenin ortalamalarına bakılınca, özel tüketimin büyümeye katkısı yüzde 4’ün altındayken şimdi yüzde 10’nun üstünde, 2.5 katına çıkmış.”

Türkiye’nin ihracat ve yatırım ile büyümesi gerektiğini savunan Merkez Bankası yetkilisi, TCMB’nin yüzde 8.5 olan politika faizini önce yüzde 15’e çıkardığını, çarpanıyla birlikte bunun yüzde 28 bantlarına geldiğini, mevduatlar da yüzde 27-29 civarına gelince kredi mekanizmasının canlandığını belirtti.

Artık tamamen TCMB’nin üstünde olan KKM yükü başka bir sorun yumağı olarak ortada duruyordu. Bunun nasıl çözüleceğine dair net bir şey görmediğimi söyledim.

Anladım ki, KKM’den çıkın diye bir “talimat” yok. “Arttırmayın” diye bir talimat ise var. Yani İş Bankası Genel Müdürü’nün sözleri ekonomi yönetiminin arzuları ile çelişmiyor.

Bankalara söylenen şu olmuş:

“1.Kur Korumalı Mevduatları arttırma. Rezervler güçlendi. Normalleşmemiz lazım.

2. KKM’leri yenile ama yükseltme. Yenilemediğin kadarını TL mevduata geçirmeye gayret et.

3. Mevduata geçiremezsen menkul kıymet ve zorunlu karşılıkla yüzleşirsin.”

Bana bu bilgileri veren kişiye “Enflasyonla mücadele ne zaman sonuç vermeye başlar” diye de sordum.

Yanıt beklemediğim kadar netti.

“Size çok açık konuşacağım. Enflasyon bir süre daha yükselmeye devam edecek. Tam tarih istiyorsanız şöyle diyebilirim. 2024 ilk çeyreğinde zirve yapar. İkinci çeyrekte ise düşmeye başlayacak. Sonrasında hızla geriler. Şu anda hem Batı’dan, hem Doğu’dan çok yüksek miktarda yabancı yatırım bekliyor. Evet bir kısmı sıcak para ya da varlık almaya gelenler. Biz bunların şartlarını beğenmediğimiz için bu kapıyı onların istediği gibi açmıyoruz. Rezervlerimiz arttıkça bizim şartlarımıza uyarak gelmek zorunda kalacaklar.”


Ne Gökalp, ne Kısakürek

Bazen kuyuya atılan taşları erkenden çıkarmak gerekir.

Gerekir ki, yanlış bilgiler kalıcı hale gelmesin.

Gazeteci Ertuğrul Özkök, sanatçı Teoman’ın Necip Fazıl Kısakürek’ten bir alıntı ile kendi mahallesinin entellerine yaptığı göndermeyi, Özkök’ten görmeye alışmadığımız bir sertlikte eleştirdi. Özkök’ün yıllardır bildiğimiz mülayim tavrının çok ötesinde bir eleştiri idi.

Karışacak halimiz yok. Bu yaştan sonra sertleşebiliyorsa sertleşsin. Ama sadece Teoman’a karşı değil elbette.

Ben işin arasında değilim.

Ben bir büyük hatayı düzeltmek istiyorum.

Özkök, Teoman’ı eleştirirken, “Necip Fazıl’ın ‘Minareler süngümüz, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker’ şiiri” hakkında ne düşündüğünü sordu.

Bu şiir, Recep Tayyip Erdoğan’ın efsanevi 4 aylık hapsinin de gerekçesi olmuştu.

Özkök bu şiirin Necip Fazıl Kısakürek’e ait olduğunu yazınca “ulan” dedim yine “Bir deli kuyuya taş attı.”

Yıllar önce şimdilerde AK Parti milletvekili olan eski Kemalist bir gazeteci benzer bir taş atmış. Bu dizelerin ünlü Türkçü Ziya Gökalp’a ait olduğunu söylemiş, herkes de inanmıştı.

Daha sonra Murat Bardakçı bilirkişi olarak olaya müdahil olmuş ve söz konusu dizelerin Necip Fazıl Kısakürek’e değil, pek de ünlü olmayan Ankaralı şair Cevat Örnek’e ait olduğunu ve şairin 7 Dağın Çiceği ve Gülden Dikenden adlı kitaplarında yer aldığını belirtmişti.

Üstelik de Bardakçı bunu o dönem çalıştığı ve Ertuğrul Özkök’ün yayın yönetmeni olduğu Hürriyet gazetesinde yazmış, bu konu Hürriyet gazetesinin çeşitli yazarları tarafından zaman zaman kaleme alınmıştı.

Yani anlayacağınız şiir Ziya Gökalp’ın olmadığı gibi Necip Fazıl’ın hiç değildi. Ve Özkök’ün bu yanlışını yayılmadan önce düzeltmek gerekiyordu.  

Ve görünen o ki, 75’inden sonra sertleşmek mümkün ama hafızaya artık güvenmemek gerekiyordu.


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Doğruluğu cezalandıran sistemlerin uzun süre ayakta duramayacağını bildiğimiz zaman.

Erişilebilirlik Araçları