Akşener’in açıklaması Saray’a müjde oldu 

Meral Akşener’in “Yerel seçimlerde 81 ilde kendi adayımızı çıkaracağız” cümlesi zannederim en çok AK Parti Genel Başkanı’nı heyecanlandırmıştır.

Çünkü parti genel başkanı olarak şu anda Tayyip Erdoğan’ın en büyük sorunu ve kafasındaki en önemli konu, yerel seçimlerde İstanbul’u kazanmak.

Benden duymuş olmayın ama iktidar partisinin yaptırdığı hemen hemen tüm anketlerde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yarışında Ekrem İmamoğlu önde görünüyor. Kiminde 1, kiminde 2, kiminde 3 puan önde.

AK Parti’deki gerek gerçek siyasetçilerin gerekse paralı trollerin sürekli İmamoğlu’na saldırmaları, sürekli İmamoğlu’nun başarısız göstermeye çalışmaları bu yüzden. Her şeyde İmamoğlu’nu suçluyorlar ve artık bu suçlamaların seçmende bir karşılığı olmadığını, kendilerini gülünç duruma düşürdüğünü bile fark etmeyecek kadar İmamoğlu’na kilitlenmiş vaziyetteler.

Erdoğan için İstanbul o kadar önemli ki, Ankara falan umurunda değil. Bütün enerjiyi İstanbul’a yoğunlaştırmış durumda.

Bu yüzden de Efkan Ala’yı İstanbul için kurduğu özel birimin başına getirmiş. Ala da kendi kurduğu bir kadro ile İstanbul için doğru adayı belirlemek ve kenti yeniden AK Parti’ye kazandırmak için yoğun bir faaliyet içinde.

Aday konusunda ise kafalar çok karışık. Parti içinde de dışında da sürekli iddialar var.

Şu ismi Erdoğan destekliyor, bu isim Berat Albayrak’ın adamı, bu isim Bilal Erdoğan’a yakın gibi yargılar havalarda uçuşuyor. Sadece dışarda değil, parti içinde de.

Meral Akşener’in “İstanbul’da aday çıkaracağız” açıklaması her ne kadar AK Parti’yi ve genel başkanını rahatlatıp, umutlandırsa da son anda her şey olabilir mantığı ile işi sıkı tutmaya devam ediyorlar ve görünün o ki, aday sayısını üçe indirmiş gibiler.

Şu ana kadar öne çıkan isim Sağlık Bakanı Fahrettin Koca. Koca’nın pandemi performansı, kimseyi dışlamayan tavrı, öne çıkan bir siyasetçi olmasına rağmen kamplaşmaya neden olan bir siyaset anlayışına sahip olmaması, muhaliflerle bile diyalog kurabilme yeteneği, bunu çok doğal bir biçimde yapıyor olması ve oluşturduğu iyi insan imajı Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı favori aday yapıyor. Şu anda ilk sırada o var.

Onu takip eden isim ise eski Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu. 25 yıllık İBB tecrübesi, bakanlığı döneminde İstanbul’da metrolarla ve diğer ulaşım projeleri ile kendini göstermeye devam etmesi ve Cumhurbaşkanı’nın güveni ve tabii Trabzonlu olması Karaismailoğlu’nu da plase haline getiriyor.

Bir diğer adayın da eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum olduğu zaten sır değil. Ancak Kurum joker olarak sadece İstanbul’a değil, başka illere hatta Ankara’ya bile düşünülüyor. İstanbul şansının giderek zayıfladığı aşikar.

Tabii Erdoğan’ın şapkadan tavşan çıkarma ihtimali her zaman var, o da ayrı.

Tabii AK Parti ne yaparsa yapsın İstanbul’u kazanmaları CHP’nin yapacağı hatalara bağlı ki, CHP’nin bir hata yapacağına AK Parti tarafı kesin gözüyle bakıyor.

Şu anda AK Parti’nin belediye başkan aday adayları arasında yeri hemen hemen kesinleşmiş tek kişi var. Eski Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu. Antalya’da aday yüzde 99 o olacak gibi.


Duman olan yerde ateş mi var!

AK Parti milletvekili, AK Parti MKYK üyesi, Rizeli Metin Külünk’ü herkes duymuştur.

Çocuk denecek yaştan beri Milli Görüş’ün içinde yer alan, Milli Selamet’ten Refah’a kadar siyasi hareketle bütünleşmiş, kuruluşundan bu yana da AK Parti içinde olan Metin Külünk, İstanbul’un iş dünyasında da kendine yer bulmuş, siyasi olduğu kadar ekonomik örgütlenmelerde de yer almış, iş dünyasında da sevilen biri olarak tanınır.

Külünk son zamanlarda, AK Parti içinde eleştirel bir tavır takınan ve partinin vicdanı gibi davranmaya çalışan biri olarak öne çıkmaya başladı. Ve ne yalan söyleyeyim, ben bu tavrı AK Parti’nin zaman zaman Cumhurbaşkanı’nda da gördüğüm kendi icraatlarına yabancılaşma, AK Parti’nin hatalarını eleştirerek, sanki bu hataları başkası yapmış gibi bir algı yaratma anlayışının devamı olarak gördüm.

Büyük ihtimalle de öyle idi. Yarım asra yakın süredir siyasetin içinde olan Külünk tongaya basmazdı.

Ancak Külünk, bu kez çok ciddi bir eleştiri ile karşımızda.

Bu kez önemli bir makamı işgal eden, oldukça tartışmalı bir kişiyle ilgili çok ciddi iddia ve ithamlarla karşımızda.

Külünk, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı, Türkiye’nin başına bela olmuş en tehlikeli iki örgütün destekçisi olmakla suçluyor.

PKK ve FETÖ.

Külünk’e göre Diyanet İşleri Başkanı’nın PKK’ya destek verdiğini gösteren en önemli kanıt, Türkiye’nin istihbarat birimlerince teröre destek verdiği raporlanmış şirketlere, çok ciddi kaynaklar aktaran bir kişiyi görevde tutması ve Cumhurbaşkanı tarafından görevden alınmış bir kişiyi, büyük bütçelerle mal ve hizmet alımı yapan bir vakfın yönetimine getirmiş olması. Külünk, Erbaş’ın bunları bilip isteyerek yaptığını söylüyor.

Külünk’ün Ali Erbaş’ın koyup kolladığı kişilerle ilgili başka yolsuzluk iddia ve isnatlarının yanı sıra, FETÖ bağlantıları ile ilgili olarak da bazı ithamlarda bulunuyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı’ndaki FETÖ’cüleri koruyup kollayan, Diyanet Vakfı’nın yönetimine sokulmasını, FETÖ ile mücadele ettiği bilinen kişileri ise görevden uzaklaştırmasını da Erbaş’ın FETÖ ile bağlantısını ortaya koyduğu görüşünde Metin Külünk.

Ali Erbaş’ın geçmişi de aslında Külünk’e destek verir nitelikte.

Diyanet İşleri Başkanı’nın FETÖ’nün en önemli gövde gösterilerinden biri olan Abant Toplantıları’na düzenli olarak katılmış, Abant Toplantıları’nı düzenleyen Gazeteci ve Yazarlar Vakfı ile birlikte yurt dışı seyahatlere gittiği de bilinen bir gerçek. Bu kadarla sınırlı da kalmamış ilişki. Yine FETÖ kontrolündeki Kimse Yok mu Derneği ile Ali Erbaş’ın bağlantıları, bu dernekle ilgili PR faaliyetlerinin bir parçası olduğu da bilinen bir sır.

FETÖ’nün yıllarca propagandasını yaptığı Dinlerarası Diyalog fikrine sahip çıkması, bu konu ile ilgili yazılmış tezlere danışmanlık yapmış olması ve darbe girişiminin en önemli ve en kilit ismi Adil Öksüz’ün Kuran ile Tevrat’ı ortaklaştıran tez çalışmasının jürisinde olması ve bu tezin altına imzasını koyması da Ali Erbaş’ın geçmişindeki FETÖ bağlantılarının bir diğer işareti.

Tüm bu nedenlerle Külünk’ün Erbaş’a yönelik ithamları basit bir açıklama ile geçiştirilecek türden değil.

Zaten Külünk de “Savcılar sorsun anlatayım, belge sunayım” diyor.

Tabii bir savcının bunu sorabilmesi için, buna izin verecek bir başsavcılık ve başsavcılığın arkasında da bir siyasi otorite lazım.

Var mıymış göreceğiz!


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Fikir üretenlere söverek değil, fikir üreterek popüler olmaya çalıştığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları