Atilla Kart niye yalan söyledi!

Atilla Kart “CHP Anayasa referandumundaki hukuksuzlukları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürmemi istemedi” olarak özetlenebilecek bir açıklama yapınca, pek çok çoğunuz gibi ben de buna inandım ve bunu CHP yönetimi açısından kuşku verici bir durum olarak gördüm.

Ancak ilginçtir, o dönemde genel başkan yardımcılığı görevinde bulunan Bülent Tezcan dün bir mektup gönderdi.

Ve Atilla Kart’ın alenen yalan söylediğini, o dönemde CHP yönetiminin YSK’nin bu kararına karşı tüm yargı yollarını kullandığını ve AİHM’e de başvurduğunu belirtti.

Bununla yetinmedi ve hem başvuru metnini, hem de AİHM kararını benimle paylaştı.

Doğrusu Atilla Kart’ın bu kadar çabuk ortaya çıkacak bir yalanı nasıl söylediğini ve niye söylediğini anlamadım.

Bülent Tezcan’ın yolladığı mektubu da sizinle paylaşıyorum:

“Fatih Bey selamlar,

Bugünkü yazınızı günün yoğunluğu nedeniyle maalesef şimdi okuyabildim. Öncelikle hem yazılarınız, hem de her iki YouTube kanalınızdaki çalışmalarınız nedeniyle sizi ve ekibinizi samimiyetle tebrik ediyorum. Keyifle takip ediyorum.

Sizi siyasetçilerin polemiklerinin parçası yapmak gibi bir niyetim yok. Zaten olsa da başarılı olamayacağımı biliyorum. Ancak gerçek bilgiye saygınızı da biliyorum. Bu nedenle Atilla Kart’ın açıklamaları çerçevesinde birkaç gerçeği mümkün olduğunca sade biçimde bilgilerinize sunmak isterim.

1-    Atilla Kart doğru söylemiyor. CHP mühürsüz oyları hem Yüksek Seçim Kurulu’na, hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürdü.

2-    YSK’ya müracaat tarihi 18.04.2017, AİHM’ne müracaat tarihi de 04.07.2017’dir. YSK 19.04.2017 tarih 573 sayılı kararıyla talebimizi reddetti. AİHM 2. Dairesi de 30.11.2017 tarihli 48818/17 dosya numaralı kararı ile talebimizi reddetti. Dava dilekçeleri ve mahkeme kararlarını ekte gönderiyorum.

3-    Atilla Kart AİHM sürecini O’nun dava dilekçesi üzerinden ve O’nun inisiyatifi ile yürütmediğimiz için (bizim dava açtığımızı saklayarak) engellendiğini söylüyor. Başka bir deyişle kendi dilekçesinin daha iyi olduğunu iddia ediyor. Biz Anayasa hukukçularının içinde olduğu geniş bir çalışma grubu ile davayı bütün detayları tartışarak hazırladık ve açtık. Dilekçe yarıştırma niyetinde değiliz. Bütün kayıtlar parti genel merkezinde mevcuttur.

Sizi daha fazla detayla meşgul etmek istemem. Hem yazılı hem internet medyasında etraflı açıklamalarım oldu. Sizde yanlış bir bilgi yerleşmemesi için size de yazmak ihtiyacı hissettim.

Selam ve saygıyla.

Bülent Tezcan”

Bu Cumhuriyet Halk Partisi, giderek büyük bir hayal kırıklığına dönüşüyor. Parti içi muhalefetinin, parti içi iktidarından pek de farkı yok gibi duruyor. 

Cumhuriyet’in kurucu partisi bu halde olunca, Cumhuriyet’in hali çok da şaşırtıcı olmuyor.


Sorun ana babada ve eğitimde

Öğrenci kılığındaki edepsizin biri, eline aldığı Atatürk resmini, edep yerine sürerek eğleniyor, utanmadan bunu videoya aldırıyor, utanma duygusu olmadığı için de bu videoyu yayınlıyor.

Ve iddiaya göre bu çocuk bir imam hatip lisesi öğrencisi ve okuduğu okulun okul aile birliğine bakınca, AK Partililer resmi geçidi gibi, sanki Harvard eşdeğeri Kartal İmam Hatip’e rakip bir okul gibi görünüyor.

Şimdi herkes bu edepsizin cezalandırılmasını istiyor.

Zaten bu öğrenci kılıklı edep yoksunu hemen gözaltına alınmış.

Ancak bence cezalandırılması gereken bu çocuk değil.

Öncelikle bunun ana babası cezalandırılmalı.

Böyle terbiyesiz, böyle edepsiz bir çocuk yetiştirdikleri, doğru düzgün bir evlat yetiştiremedikleri için.

Peydahladıkları çocuğa, sevmese bile ölmüş bir insana edepsizce hareketlerle hakaret etmemek gerektiğini öğretmedikleri için.

Bu ülkeyi kuran adamın fotoğrafını orasına burasına sürerek bir marifet yapmış değil, sadece ahlaksız ve saygısız olduğunu kanıtlamış olacağını anlatmadıkları için.

Sadece ana baba da yetmez.

Bu edepsiz, terbiyesizin tüm öğretmenlerini, en az 10 yıl boyunca düzgün bir vatandaş haline getiremedikleri, büyüklerine saygıyı, edepli olmayı öğretmedikleri, öğretemedikleri için tüm öğretmenlerinin de öğretmenlik yetkileri ellerinden alınmalı.

Bu arada bazı siyasetçilerimiz, imam hatip okullarında terbiyeli, saygılı, dinini diyanetini bilen düzgün çocuklar yetiştirdiklerini iddia ediyordu.

Pek de öyle olmadığını gördük.


Marifetmiş gibi göstermeyin  

Gün geçmiyor ki, internet medyasında eli yüzü düzgünce, bol estetikli, yapma dudaklı, az giyinmiş bir kadının fotoğrafı yayınlanmasın ve altına bu kadının aylık geliri ile ilgili haber yapılmasın.

“Bilmem kim ayda 5 milyona para demiyor.”

Bir diğerinin yarı çıplak fotoğrafının altında “Ayda 100 bin dolar kazanıyorum ama masraflarıma yetmiyor.”

Peki bu kadınlar bu parayı nasıl kazanıyor!

İnternet siteleri bunu da yazıyor zaten.

“Only fans” ile.

Only fans ne?

Bir internet sitesi.

Bazı kadınlar buraya üye oluyorlar.

Erotik hatta pornografik görüntülerini yayınlıyorlar.

Bu görüntüler sadece o kişinin izleyicilerine açık oluyor.

Ayda 10 dolar, 20 dolar ne tutturabilirsen o kadar paraya “abone” alıyorlar.

Sonra o abonelerle günlük olarak çıplak görüntülerini paylaşıyorlar.

Sadece çıplak olsa yine iyi.

Bazıları bildiğin porno yayın yapıyorlar.

Hatta kimileri daha fazla abone toplamak için aboneleri arasında çekiliş yapıp, bazı aboneleri ile ilişkiye giriyor ve bunu da yayınlıyorlar. Hatta dahası bile olduğu söyleniyor. 

Yapana karışacak halimiz yok. Ne yaparlarsa yapsınlar. 

Derdim orası değil. 

Derdim, internet sitelerinin iki tık alacağım diye, onlyfans’ın ve bu sitede bu tip yayınlar yapıyor olması muhtemel tiplerin reklamını yapması.

Sadece onların reklamını yapsalar yine iyi.

Bize ne, bana ne derim geçerim.

Ama aynı zamanda pek çok genç kıza kötü örnek oluyorlar, beden teşhiri ve hatta satışı yoluyla para kazanmayı legalleştirip, marifet gibi gösteriyorlar.

Bunu bilerek veya isteyerek yaptıklarını zannetmiyorum.

Ama yaptıklarının doğal sonucu bu.


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Kindar değil ahlaklı nesiller yetiştirmeyi hedeflediğimiz zaman.

Erişilebilirlik Araçları