Milyonluk villanızda savaşı savunmak kolay 

Cumartesinin gelişi cumadan belli idi.

Ortadoğu’da, Levant’ta kazan yeniden kaynatılmaya başlamıştı.

Önce Suriye, İdlib’i top ateşi ile vurmaya başladı. Yeni bir göç dalgası ile birlikte buradaki sayıları belirsiz miktarda teröristin oradaki masum sivillerin arasına karışarak Türkiye’ye girme ihtimali korkutmaya başladı.

Bir kamikaze drone Suriye’nin Humus kentinde bir askerî okulun diploma törenine bombalı bir saldırı gerçekleştirdi. 100’e yakın Suriyeli öldü.

Türkiye’nin Ankara’daki bombalı saldırı girişimine yanıt olarak güney sınırında başlattığı operasyon sırasında “sözde” müttefik ABD herhangi bir uyarıda bulunma gereği dahi duymadan, Türk SİHA’sını vurup düşürdü.

Biz daha bunu doğru düzgün tartışma fırsatı bulamadan, cumartesi sabahı, Yahudilerin kutsal gününde İsrail’e sızan Hamas teröristleri sivillere saldırdılar.

Sayısı şimdilik belirsiz çocukları, kadınları, sivilleri ve birkaç İsrail askerini öldürdüler.

Sivillere ve kadınlara yönelik vahşetin görüntülerini paylaştılar.

Açıkçası böyle bir saldırıyı kimse beklemiyordu.

İsrail, 70 yıllık bir sürecin sonunda tüm Arap devletlerine kendini kabul ettirmeyi başarmış, en sonunda Suudi Arabistan ile bile ilişkilerini rayına oturtma aşamasına gelmişti.

İsrail’in yayılmacı tavrı elbette sürüyordu ama İsrail’de bu politikayı benimsemiş Netenyahu’ya karşı müthiş bir muhalefet vardı ve halk güvenmediği Başbakan’a karşı aylardır sokaklardaydı ve İsrail Ordusu bile Netenyahu’ya karşı tavır almıştı.

Gitmesi an meselesi, barış çabalarının güçlenmesi çok da hayal olmayan bir noktadaydı.

Ve Hamas içindeki bir grup bu saldırıyı yaptı.

İsrail karşıtlarının bile savunmakta güçlük çekeceği vahşet görüntülerini de yayınlayarak.

Ben ve benim gibi düşünenler bu saldırıyı eleştirince, Türkiye’deki bazı “ahmak” siyasal İslamcılar bize hakaret etmeye başladılar.

Oysa bizim ne dediğimiz açık.

“Bu aptalca saldırı barış umutlarını ortadan kaldırmakla kalmıyor, binlerce Filistinlinin ölümü ile sonuçlanacak bir süreci başlatıyor” dedik.

Bu saldırıdan kazançlı çıkmayacağı kesin olan bir grup var ise bunlar Filistinliler, özellikle de Gazze’de yaşayanlar.

Çünkü İsrail, Hamas’ın yayınladığı görüntüler sayesinde hiç olmadığı kadar haklı, hiç olmadığı kadar mağdur görünecek.

Geçmişte Müslümanların bayramında Gazze’ye saldırdığı için eleştirilen İsrail, kendi kutsal gününde çocuklarını ve kadınlarını vahşi bir katliama kurban vermiş bir halk olarak anılacak.

Ve bedeli çok daha ağır bir şekilde Filistin halkı ödeyecek.

Siz burada milyon dolarlık villanızda keyif çatar, Audi’nizde pudra şekeri çekerken “Bravo Hamas” demek kolay.

Arap-Acem çekişmesini fark etmeden, evin salonunda, klavye başında taraf olmak kolay.

Nasılsa bedelini siz değil, oradaki binlerce Filistinli ödeyecek.

Siz daha fazla yönetim kurulu üyeliği alın, siz daha fazla din siyaseti yapın diye Filistinli çocuklar ölecek.

Bu işin en kârlısı ise elbette Netenyahu.

Devrilmekte olan Başbakan, şu anda tüm milletin arkasında birleştiği lider haline geldi.

Elbette İsrail halkı yaptıklarının bedelini ona bir gün ödetecektir.

Ama bu saldırının Netenyahu’nun ömrünü uzattığı da aşikar.

Ortadoğu’ya ise yeni bir şiddet tsunamisi geliyor.

Orası da kesin…


İsrail Başkonsolusu ile

Dün Hamas saldırısının ardından İsrail Büyükelçiliği ile konuştum.

Amacım Büyükelçi ile bir röportaj yapmak ve ne olup bittiği öğrenmekti.

Ancak büyükelçi çok yoğundu ve ancak Zoom ile bir görüşme yapmam mümkündü.

Bunun üzerine Başkonsolos Rami Hatan’ı stüdyomuza davet ettim.

Yoğunluğuna rağmen geldi.

Kendisine öncelikle “Kendini en iyi savunan ve dünyanın en iyi istihbarat örgütlerinden birine sahip olan İsrail’in böyle bir saldırıyı nasıl önceden öğrenemeyip gafil avlandığını” sordum.

Israrla sorduğum bu soruya yanıt vermedi ve sadece “Biz de bunu merak ediyoruz ve araştıracağız ama bugünkü önceliğimiz halkımızı korumak ve kadınlarımızı çocuklarımızı öldürenlerden hesap sormak” dedi.

Eşi, ailesi de İsrail’de olduğu ve yeni doğum yapmış yeğeni ikiz bebekleri ile birlikte bir sığınakta olduğu için oldukça tedirgindi.

Bu saldırıya verecekleri karşılıkta sivillerin de hedef olmasından endişe edildiğini söyledim.

“Her ülkenin kendi halkını savunma ve kendi halkına yönelik saldırılara yanıt verme hakkı vardır. Bu sizin ülkenizin başına gelse siz de yanıt vermez misiniz?” deyince “Bizim de başımıza geldi ve buna yanıt verince İsrail basını bile bizi eleştirdi. Siz de bizi anlamıyorsunuz galiba” dedim.

O da buna “Bu bugünün meselesi değil. Bunu daha sonra konuşuruz” dedi.

Ancak yanıtından anladığım Gazze’ye yönelik sert hatta görülmemiş sertlikte bir harekat başlatacakları idi.

Bu saldırının zor günler geçirmekte olan ve sallanan Netenyahu iktidarını nasıl etkileyeceğini sordum.

“Şu anda tüm ulus Netenyahu’nun arkasında tek vücut oldu. Ülkenin tehlikede olduğu anlarda böyle olur” dedi.

Açıkçası sorularıma çok net yanıtlar alamayacağımı anlayınca röportajı fazla da uzatmak istemedim.

Ama alabildiğim yanıtlar bile yeterince aydınlatıcı idi.


Azerbaycan’da kim yanımızda

Bir yandan Azerbaycan’ın haklı davasını savunup, bir yandan İsrail’i kötülemek ilginç bir cehalet türüdür.

Haklı davasında Azerbaycan’a destek veren iki ülke vardır.

Biri elbette Türkiye, diğeri ise İsrail’dir.

Filistin ise çok açık biçimde Ermenistan’dan yana tavır almıştır.

Siyaseti sadece din üzerinden okursanız, hata yapmanız kaçınılmazdır.

Din unsurunu ulusal çıkarların üzerinde tutarsanız hata yapmamanız imkansızdır.

Hem siyasal İslamcı, hem de yerli ve milli olunamaz.


Tırsık adalet

Anayasa Mahkemesi, iktidarın emri ile ikinci kez MTV alınmasına izin verdi.

Ve bu Anayasa’ya aykırı hukuksuz eylemini de “Olağanüstü durumlarda ölçülü olmak kaydıyla ek vergi getirilebilir” ilkesine bağladı.

Bu açıklama AYM’nin hukuksuz bir karar aldığı gerçeğini değiştirmiyor.

Getirilen vergi bir ek vergi değildir.

Özel İletişim Vergisi Ek vergidir.

ÖTV ek vergidir.

Aynı vergiyi iki kere almak ek vergi değildir.

Vergi verenlerin sadece bir bölümünü iki kez vergilendirmektir.

Bu, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır.

Ya tüm vergileri iki kez alırsınız.

Ya da toplumun sadece bir bölümünü iki kez vergilendiremezsiniz.

Anayasa’ya aykırı olan budur.

İktidar “Nefes Alma Vergisi” getirebilir.

Herkese bir “nefesmetre” takarak tükettiğiniz havayı vergilendirebilir.

Bu, Anayasa’ya aykırı olmaz.

Ama MTV’yi ikinci kere almak Anayasa’ya aykırı olur.

Bu Anayasa Mahkemesi, iktidar korkusundan Anayasa’yı ayaklar altına almakta bir beis görmemiştir.

Eğer böyle korkarak karar alacaksa, ki daha önce de böyle korku kararları almıştır, Anayasa Mahkemesi’ne gerek yoktur.


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Zenginleşmiş köylülere burjuvazi denmeyeceğini anladığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları