Emeklinin sadakası

Emeklilere “muhteşem!” bir müjde geldi.

İktidarımız 7500 TL maaş alan emeklilere “bir defaya mahsus” olmak üzere 5 bin Türk Lirası ödemeye karar verdi.

Ama hemen heveslenmeyin.

“Hem emekli olup hem de çalışanlar kapsam dışı.”

Tam Türk işi.

Verilen miktar zaten sadakadan hallice.

170 dolar.

O da bir kerelik.

Ve çalışmayan emekliye.

Yani kayıt dışı çalışıyorsanız sorun yok. Kayıt içi ise sadaka bile yok.

Zam bekleyen emekliye 5000 TL.

Bir kerelik.

Kendi medyası bile 10 bin TL beklerken 5 bin TL.

Gerçekten sadaka.

Hatta o bile değil.

Ve çalışan emekliye yok.

Zannedersin çalışan emekli keyfinden çalışıyor.

Ulan, adam geçinemiyor senin verdiğin maaşla da o yüzden çalışıyor.

Alman emeklisi mi bu, aldığı maaşla gelip Alanya’da villada yaşasın.

Geçinemediği için çalışıyor, sefalet sınırında yaşadığı için çalışıyor.

Sen onun da yasalara saygılısını, kayıt içi olanını cezalandırıyorsun.

Kayıt dışı olanın ise cebine para koyuyorsun.

Türkiye’de 14 milyon 600 bin emekli var.

Kayıtsızı bilmiyoruz ama bunların 1 milyon 700 bini kayıtlı çalışıyor.

Mecburen.

Ve iktidarımız bunların 12 milyon 900 binine sadaka veriyor.

1 milyon 700 binine ise “Sen kayıtlı çalışıyorsun” diye vermiyor.

Bunun sonunda yaptığı tasarruf ne diyecek olursanız.

8,5 milyar TL.

Peki 8,5 milyar lira neye tekabül ediyor, onu hatırlıyor musunuz!

Hatırlatayım.

Ünlü bir iktidar yanlısı müteahhittin silinen 303 milyon dolarlık vergi borcuna.

303 milyon dolar bugünkü kurla tam 8,5 milyar yapıyor.

1,7 milyon emeklinin sadakası.

Kuruşu kuruşuna.


Post truth ve cesur gazetecilik

Biz sorulara yanıt arıyoruz; nereden, kimin tarafından kontrol edildiğini gayet iyi bildiğimiz bir grup troll bizi olmadığımız bir şeymiş gibi göstermek için elinden geleni yapıyor.

Şaşırtıcı mı!

Değil elbet.

Post truth çağının gerçeği bu.

Her yerde aynı durum söz konusu.

Açın bakın Batı medyasını ya da Batılı sosyal medyayı.

Orada da bire bir aynı görüntüler, iki farklı alt yazı ile sunuluyor.

İşkence edilen rehine görüntülerinin altında İsrail yanlıları “Hamas’ın linç ettiği İsrailli siviller” diye yazıyor.

Aynı görüntülerin altına Filistin yanlıları “İsrail askerlerinin öldürdüğü masum Filistinliler” yazmış.

Hangisi doğru anlamak zor.

Muhtemelen ikisi de. Çünkü tam tersi bir fotoğraf da bulmak zor değil.

Bizi de “Hamas böyle ahmakça bir saldırıyı nasıl olur da yapar ve İsrail’i haksızken haklı duruma geçirip, Netenyahu’nun ekmeğine yağ sürer” dediğimiz için linç etmeye çalışan bir siyasal İslamcı güruh var.

Hani şu “Türk askeri Gazze’ye” diye kıçını yırtan asker kaçakları var ya onlar!

Zannedersin Hamas, İsrail’e saldırırken Türkiye’nin iznini alıp, Türk Genelkurmay’ına sormuş.

O kadar hevesli iseniz buyurun siz gidin Gazze’ye diyoruz ama kendi ülkesinden savaş var diye kaçan soysuz, Gazze’ye gider mi hiç!

O soysuza kucak açan soysuz da gitmez elbet.

Ama bu durum Gazze’de yaşanacağı artık kesin hale gelen dramı da ortadan kaldırmıyor.

Netenyahu, Gazze’ye Ortaçağ tipi bir abluka uygulayacak belli ki!

Bir yandan suyu, elektriği, gıdayı, sağlık malzemesini kesecek. Tıpkı Ortaçağ’da teslim olması için kuşatılan kaleler gibi.

İçerdekiler önce açlıktan kedi köpekleri, sonra fareleri, en sonunda birbirlerinin ölülerini yiyecekler.

Sonunda da teslim olacaklar.

Bu devirde böyle bir şey kabul edilebilir değildir.

Birleşmiş Milletler bunun önüne geçmek zorundadır.

Aklı selim İsrail halkı bunu kabul etmemelidir.

Bu arada bizdeki siyasal İslamcıların kızdığı İsrail halkı, sizden çok daha demokrat, sizden çok daha gerçekçidir.

O İsrail’de bir gazete, yüzlerce vatandaşını kaybettiği bir saldırı sonrası “Bu rezaletin sorumlusu Netenyahu’dur” diye manşet atabilir.

Benzer bir durumda Türkiye’de bu manşeti atabilecek babayiğit var mıdır!


Davutoğlu’nun tutarlı yanlışlığı

AK Parti’nin Türkiye’yi bugünlere getiren dış politika facialarında Ahmet Davutoğlu hep suçlanırken ve hatta AK Parti yönetimi de iş sarpa sardıktan sonra bu politikaların sorumlusu olarak Davutoğlu’nu gösterirken, ben içimde hep bir şüphe ile yaklaştım meseleye.

“Davutoğlu bu kadarını tek başına yapmış olamaz” diye düşündüm hep.

Bugün anlıyorum ki, gerçekten de Davutoğlu İhvancı politikaların mimari ve tek sorumlusu imiş.

Ve geçmişin hatalarından zerre ders almamış.

Bugün hâlâ aynı yerde duruyor ve ülkenin başına musallat ettiği onca soruna rağmen hâlâ aynı tavrını sürdürüyor.

Ve bugün biraz daha akılcı bir politika yürütmeye çalışanları da suçluyor, görevden alınmalarını istiyor.

İyi ki, artık iktidarın bir parçası değil diyorum.

Ama AK Parti yönetimi ve iktidarı da kendini sütten çıkmış ak kaşık zannetmesin.

2002’den 2016’ya kadar 14 sene boyunca Davutoğlu’nun peşine takılan da ben değilim.

Tamam, Davutoğlu hatalı da, Davutoğlu’nu önce danışman, sonra Dışişleri Bakanı ve en sonunda da Başbakan yapanlar masum mu!


Vallahi ben götürmedim

Birkaç gün önce ABD’nin İsrail’e destek vermek ve gerekirse bölgedeki vatandaşlarını tahliye etmek için dünyanın en büyük uçak gemisi CVN 78 USS Gerald Ford liderliğinde USS Normandy, USS Ramage, USS Mc Faul, USS Thomas Hudner gemileri ile birlikte toplam 16 parçalık bir filoyu İsrail ve Gazze açıklarına yolladığını Twitter’da duyurdum.

Gerald Ford uçak gemisinin Türk kamuoyunun gündemine daha önce Selçuk Bayraktar’ın bu gemiye yaptığı ziyaretle geldiğini de ekledim.

Aman Allahım.

Bir grup nasıl sinirlendi, nasıl sinirlendi anlatamam.

Selçuk Bayraktar’ın o gemiye gittiğini niye yazmışım, niye söylemişim.

Anlamadım.

Yalan mı!

Devletin resmî haber ajansı Anadolu Ajansı, bu haberi geniş bir biçimde, onlarca fotoğrafla abonelerine servis etti. Kendi internet sitesine koydu. ( https://www.aa.com.tr/tr/bilim-teknoloji/baykar-yonetim-kurulu-baskani-selcuk-bayraktar-abd-ucak-gemisine-konuk-oldu/2975940 )

Bütün iktidar yanlısı basın, o gün bu haberi övüne övüne verdi.

İktidar destekçisi pek çok yazar, bu ziyaretin sözde perde arkasına yazdılar.

Televizyon programlarında Mete Yarar gibi “uzmanlar” Bayraktar’ın uçak gemisindeki varlığının ne kadar önemli olduğunu anlattılar.

Ben de uçak gemisinden bahsederken bunu hatırlattım.

Yalan olmadığı kesin.

Ayıp mı!

Zannetmiyorum.

Ayıpsa niye AA başta olmak üzere bütün iktidar medyası bunu geniş geniş, gerine gerine, övüne övüne duyurdu.

Suç mu!

Onu da zannetmiyorum.

Suç olsa Selçuk Bayraktar niye geminin güvertesinde güverte görevlisi kıyafetinde poz versin?

Anlamadım.

Bana niye kızdınız?

Selçuk Bey’i oraya zorla ben mi götürdüm?


Vurulmadı sayalım

Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırısı ve İsrail’in bu aptalca saldırıya verdiği sert yanıt bazı şeyleri unutmamıza, bazı önemli konuların gündemden düşmesine neden olmasın.

Hamas saldırısından bir gün önce, Cuma günü müttefikimiz ABD bir Türk SİHA’sını vurdu.

Hem de hiçbir uyarıda bulunmadan.

Oysa müttefikler birbirlerinin uçaklarını vurmazlar.

Eğer müttefik uçağından bir rahatsızlığı var ise bunu müttefik ülkeye bildirir ve o uçağın oradan çekilmesini ister.

Diğer müttefik de o uçağın niye orada olduğunu anlatır ikna ederse eder, edemezse çeker. Buna rağmen çekmez ise o zaman olacaklara razı olur.

Bu kez böyle bir şey yok.

ABD’den ne uyarı ne de başka bir şey.

Doğrudan vurup düşürüyor.

Dahası, Türk SİHA’sını vuran uçağın Türkiye’deki İncirlik Üssü’nden kalktığı iddia ediliyor.

Bunu da ne Türkiye ne ABD yalanlayabiliyor.

Ve dünya devi Türkiye’den de, attığı zaman mangalda kül bırakmayan iktidarından da tık yok.

Havaya bakıp ıslık çalıyorlar.

Zannedersin bizim SİHA’ya nazar değdi de öyle düştü.


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Devukuşu görmediği tehlikenin var olmadığını zannetmediği zaman.

Erişilebilirlik Araçları