Günler torbaya girdi

Bravo.

Hepinizi kutluyorum.

O kadar “yerli” ve o kadar “milli’siniz ki…

Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. yılı olan bu bir yıl boyunca parmağınızı bile kıpırdatmadınız.

Cumhuriyet’in 100. yılı için ne somut, ne soyut tek bir şey bile yapmadınız.

Ne bilimsel bir çalışma, ne bir doğru düzgün toplantı, ne bir sempozyum, ne bir kitap, ne bir konser, ne bir marş, ne Cumhuriyet’in coşku ile kutlanacağı bir miting, hiçbir şey.

Okullarda öğrencilere bile bir şey anlatmadınız, göstermediniz, göstertmediniz.

Ve şimdi geldik son bir haftaya.

Önümüzdeki Pazar günü Cumhuriyet’in ilan edilişinin 100. yıl dönümü.

O günün tam bir gün öncesinde, 28 Ekim’de, bir miting düzenlemeye karar verdiniz.

Cumhuriyet’in 100. kuruluş gününün arifesinde, “Büyük Filistin Mitingi” yapıyorsunuz.

Ertesi gün kutlanacak 100. Cumhuriyet Bayramı’nı, bu ülkenin en kutlu milli gününü gölgede bırakmayı amaçladığınız o kadar açık, o kadar net, o kadar aşikar ki!

Bu Cumhuriyet olmasa, değil Türkiye’nin kaderini belirleyecek koltuklarda, makamlarda oturmak, köyünüzden çıkamayacak halde olacağınızı nasıl da unutuyorsunuz.

Bugünkü gücünüzü ve hatta varlığınızı bile Cumhuriyet’e borçlu olduğunuzu da mı bilmiyorsunuz!

O mitingi pazartesi günü de yapabilirdiniz.

Ama siz 28 Ekim’i seçtiniz…

Niyesini bilmediğimizi mi zannediyordunuz! 

Yazıklar olsun!


Sponsorluk

Gelelim bir başka meseleye.

Togg ve sponsorluk meselesine.

Dün bazı troller, bir yerlerden aldıkları emir doğrultusunda olsa gerek bana yönelik bir saldırı başlattılar.

Togg bana nasıl sponsor olurmuş.

Hiçbir şeyden haberim olmadığı için sosyal medyada bana “Togg’un sponsorluğunu almaya utanmıyor musun?” diyen bir dangalağa “Ne togg’u, ne sponsorluğu?” diye çıkıştım.

Vehbi’nin kerrakesi sonra ortaya çıktı.

Benim de konuşmacıları arasında olduğum birkaç günlük bir etkinliğin sponsorları arasında Togg da varmış ve bu Togg’un bana sponsor olduğu yalanına çevrilmiş.

İşin aslını anlatayım.

Brand Week adlı etkinlikte konuşma yapmam için birkaç ay önce davet aldım.

Gelemeyeceğimi, konuşma yapmayı sevmediğimi, zaten kendi Youtube kanalımda yeterince konuştuğumu söyledim. Zaten bir ücret karşılığı konuşma yapmam söz konusu bile olamazdı.

Çeşitli “konuşmacı ajanslarının” tekliflerini de, sağdan soldan gelen benzer teklifleri de yıllardır hep reddediyordum.

Yapanları kınadığım zannedilmesin ama ben para karşılığı konuşma yapmayı kendi adıma doğru bulmuyorum.

Daha sonra 50 yıllık çok yakın bir dostum rica edince, Brand Week’te onun sorularına yanıt vereceğim bir oturuma katılmayı kabul ettim.

Yine herhangi bir ücret almadan.

Bu, aylar önce olan bir şeydi.

Bu günler süren etkinliğin sponsoru kim, katılımcıları kim ilgilenmedim bile.

Meğer bu etkinliğin tümüne sponsor olan firmalar arasında Togg da varmış, ki olabilir, beni hiç ilgilendirmez.

Kıyameti bundan koparmışlar.

Bu dangalak trol sürüsüne şunu söyleyeyim.

Ben o etkinlikte geçen yıl da bir panelde yer aldım.

O zaman da Togg sponsordu.

Ve hatta Togg ekibi ile uzun uzun sohbet etmiştik ve kendilerine “Yeni açılan fabrikanın içinden CCTV kamerası ile yayın yapmalarını ve internet üzerinden isteyen herkesin üretim bandını görmesini sağlamalarını” önermiştim.

Niyeyse yapmadılar.

Ama trol taifesi bilsin ki, bu işten para falan almıyorum.

Togg’un sponsorluğundan gelen paradan benim cebime 5 kuruş bile girmiyor.

Koparılan fırtınadan sonra dün organizasyona haber yolladım “Benim konuşmamı iptal ederlerse hiç alınmam” diye.

“Söz konusu değil” dediler.

Yırtamadım :))

NOT: Togg ile ilgili geçmişte yazdığım iki yazının linkini de buraya koyayım.

https://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/2776002-togg-karargahi

https://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/3246401-togg-da-son-durum-fabrika-mayis-a-bitecek-uretim-agustos-ta-baslayacak


Darbeden bile imar rantı

Görüyorduk görmesine de, felaketin boyutunu anlamamıza, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Buğra Gökçe yardımcı oldu.

Biliyorsunuz 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası, başta İstanbul’dakiler olmak üzere kent içindeki veya kente yakın askerî tesislerin boşaltılması kararı alınmıştı.

Gerekçe, kent içindeki askerlerin daha kolay darbe yapmalarıydı herhalde bilmiyorum.

Ancak iktidarın yeşil alanlara inşaat konusundaki sicili ya da sabıka kaydı oldukça yüklü olduğu için mecburen “Bu alanların ranta açılmayacağı; yeşil alan, eğitim, sağlık, sosyal ve teknik alt yapı alanları olarak kullanılacağı açıklanmıştı.

Ancak bu alanlarda son zamanlarda inşaat faaliyetlerinin arttığı İstanbulluların gözünden kaçmıyordu.

Şimdi öğreniyoruz ki, İstanbul’da yeşilin son kaleleri olarak kalan bu askerî alanların yüzde 46’sı askerî alan statüsünden çıkarılmış.

Buralar imara açılmış.

Barbaros Bulvarı üzerindeki İstanbul Garnizon Komutanlığı’na ait arazilerde iktidara lakın bazı inşaat firmalarının başlattığı inşaatları görmemek zaten mümkün değildi.

Ama zaten imara açılan ve yüzde 96,5’nde konut yapılan eski askerî arazilerde 39 bin kişi yaşamaya başlamış bile.

Bu projelerin yüzde 85’i lüks konut projeleri.

Yüzlerce insanımızın canına mal olan, rezil bir darbe girişiminden bile imar rantı çıkarılacağı kimin aklına gelirdi bilmiyorum!

Şeytanın bile gelmezdi.

Onu biliyorum!


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Kentlerin ırzına geçmek ülke yönetmek zannedilmediği zaman.

Erişilebilirlik Araçları